ATOMLARIMIZ

İnsan, beden ve ruhtan oluşan bir varlık. Eğer üç gün susuz kalsa ya da bir hafta aç; beden, ayakta kalma ihtiyacı giderilmediği için yaşamsal faaliyetlerin yitiriyor. Topraktan hâsıl olan insan bedeni, topraktan biten gıdalarla beslenmek zorunda. Ruh ise Allah'a ait olan ve yine ona kavuşacak olan yanımız.

Âdemoğlu bu iki yönünü beslediklerinden oluşuyor. Yani yiyip-içtiklerimiz ve sevdiklerimiz. Yediğimiz gıdalar ne kadar sağlıklı ise o kadar sıhhatli bir bedenimiz oluyor. Yediklerimiz sağlıklı ama yeme vaktimiz ve miktarı yanlış ise yine bozuluyor vücut saati.

Bizden önceki nesil tarım nesli olduğu için üretmeye; ürettiğini, gözle gördüğünü içi rahat ederek yemeye daha düşkündü. Tarlasını, bağını, bahçesini eker; taş değirmenlerde öğütür; buğdayını kendi kaynatır; yağını çıkartır; salçasını, kurusunu eliyle yapar, afiyetle yerdi. Toprak doğal gübreyle beslenir, yorulmasın diye bir sene bir tarafı nadasa bırakılır, diğer sene öbür tarafı dinlendirilirdi. Bizim nesilde sanayi gelişti, makinelerle üretim hızlandı. Artık tarla; suni gübre ve hormonlarla senede 2-3 kez ürün alacak duruma getirildi. Ama yediklerimiz artık bize sağlık getirmiyor. Üstelik üretim gözümüzde basitleştiği için " Aman, yapana kadar alıverelim. Hazır olan var işte.” Düşüncesiyle, tembellik ve hantallık yeni nesle mirasımız oldu. Harcadığı enerjiden daha fazlasını alan vücutlar, obezite derdiyle tanıştı. Büyükler; haram ve şüpheliden temiz olmadıkça, ağızlarına lokma koymazlar hatta gönülsüz yemeği yemezlermiş.

Allah dostlarından birinin ikram edilen bir yemeği yemediğini gören ev sahibi, bunun nedenini sorduğunda;

" Bu yemek öfkeyle pişirilmiş. Biz bundan yersek, gönlümüzün feyzi kesilir.” Cevabını almış.

Şimdi nasıl hazırlandığını; temiz mi değil mi bilmediğimiz, her türlü kimyasalın karıştığı, ayaküstü yenen hazır gıdalara düşkünlüğümüz o kadar arttı ki, evde pişen tencere yemekleri gittikçe azalmaya başladı.

Buna bir çare olarak; özellikle kendi ürettiğini satan, doğal niteliğini koruyan pazarlarımızdan alışveriş yapmalı, kimyasalın karışmadığı gıdaları evimize almalıyız.

Dönerleri, hamburgerleri, pizzaları bile kendi elimizde, biraz çaba sarf ederek hazırlamalı, çocuklarımızı korumalıyız.

Ah! Bir de her yediğimizi sergileme hastalığımız var. Gıdayı temiz ve helal yolda elde ettik; sağlıklı olması için doğal olmasına dikkat ettik ama hazırladığımız sofraları herkesin gözüne sokmak için sosyal ağlarda sergilediğimizde o gıdayı bedene hastalık ettik.

Peygamberimiz (sav) efendimiz ; " Kim iki göz bakarken, onun imrendiğini yerse, vücudu hastalık bulur.” Buyuruyor.

Bugün vücudun gıdalarını konuştuk. Bir sonraki yazımızda ruhu besleyenleri yani sevdiklerimizi konuşalım. Buluşmak üzere inşallah.


Yazarın Diğer Yazıları