HZ. PEYGAMBERİN ŞİİR VE ŞAİRE BAKIŞI

Kur'an'ın beyanlarından farklı ve onlara aykırı bir şey söylemesi söz konusu olmayan Hz. Peygamber'in, ayetlerde sözü edilen şairlerin şiirini ve şiire ilişkin geleneksel cahiliye anlayışını hedef alan bir hadisi şöyledir:

"Yemin ederim ki, bir adamın içi, onu kemirip bitirecek ölçüde irinle dolsa bu, içinin şiirle dolu olmasından iyidir.” Ancak Hz. Aişe, Ebû Hureyre'nin bu hadisi eksik rivayet ettiğini, hadisin tamamının: "Yemin ederim ki, sizden birinin içi, onu kemirip bitirecek ölçüde kan ve irinle dolsa bu, içinin, benim hicvedildiğim şiirle dolu olmasından iyidir” şeklinde olduğunu söylemiştir.

Hz. Peygamber:

‘Şiir, Arapların vurgulu sözlerinden bir sözdür ve onlar, toplantılarında bununla konuşur ve aralarındaki kinleri onunla açığa vururlar' buyurduktan sonra eski şiirden bir dörtlük okudu.

Hz. Peygamber'den bu yönde yapılan ve İslamî Arap şiirinin fikrî altyapısı olarak değerlendirilmesi gereken diğer bazı rivayetler ise şöyledir:

"Şiir, ifadeleştirilmiş bir sözden başka bir şey olmayıp hakka uygun olanı güzeldir. Hakka uygun olmayanında ise hiçbir hayır yoktur.”

"Şiir de, bir sözden başka bir şey değildir. Sözün ise bazısı kötü, bazısı da iyidir.”

"Kimi şiir vardır ki, hikmettir.”

 

Anlaşıldığı üzere, Hz. Peygamber şiiri şiir olduğu için kötü bulmamakta, sadece hakka uygun ve iyi olmasını öngörmektedir. Bu da, genelde İslamî şiirin, özelde de İslamî Arap şiirinin üslup ve içerik bakımından hangi temel niteliklere sahip olması gerektiğini ortaya koymaktadır. Öte yandan doğrudan doğruya kendisini, İslam'ı ve Müslümanları hedef almayan Suveyd b. Amir el-Mustalikî, Umeyye b. Ebissalt ve Tarafa b. el-‘Abd gibi cahiliye şairlerinin hikmet içeren bazı şiirlerini söyletip dikkatle dinlediği, bazen de birer dizelerini terennüm ettiği anlaşılmaktadır.

 

Örneğin, Amr b. Şerîd esSakafî'nin babasından rivayet ettiğine göre, Hz. Peygamber, terkisine binmiş olan babasına, ezberinde Umeyye'nin şiirinden bir şeyler olup olmadığını sormuş, "evet” cevabını alınca okumasını işaret etmiş, tam yüz beyte ulaşıncaya kadar okumaya devam etmesini istemiş ve:

"Umeyye b. Ebi's-salt neredeyse Müslüman olacakmış” buyurmuştur.

el-Mustalikî'nin bazı beyitlerini dinledikten sonra da:

"Bu adam, İslamî döneme ulaşsaydı Müslüman olurdu” demiştir.

Hz. Peygamber'in, bu konuda rıza göstermediği yegâne husus, söylenecek olan şiirin, kendisini, sevdiklerini ve Müslümanlığın değerlerini hedef alması olmuştur. Nitekim bir gün Hassân'a (Hz. Peygamberin meşhur şairi):

"Cahiliye şiirinden Allah'ın bize hoş gördüğü bir şeyler söyle” demiş, o da A'şâ'nın (8/629) Alkame b. Ulâse'yi hicveden bir şiirini okuyunca:

"Bir daha bana bu şiiri okuma!” demiştir. Sebebini soran Hassân'a Hz. Peygamber şöyle cevap vermiştir:

"Ebû Sufyân, beni kendisine soran Roma kralına kötülerken Ulâse, kralın aynı istikametteki sorusuna, güzel şeyler söyleyerek cevap vermiştir. Kim, insanların iyiliğini teşekkürle karşılarsa, Allah'a da en çok o şükretmiş olur.”

Bu örnekten, Hz. Peygamber'in, olumsuz bir unsur içermemesi kaydıyla, cahiliye şiirini dinlemekten zevk aldığını anlamak da mümkündür. Bununla birlikte bir peygamber olarak şiirde de en çok sevindirici bulduğu özelliğin, Allah'a bağlılık olduğunu Lebîd b. Rabîa'nın Müslüman olmadan önce söylemiş olduğu: ّ

"Haberiniz olsun, Allah'tan başka her şey batıldır” şeklindeki dizesiyle ilgili olarak söylediği şu sözüyle ifade etmiştir:

"Bir şairin söylediği en doğru söz, Lebîd'in bu sözüdür.” Bu arada, Hz. Peygamber'in bizzat şiir terennüm ettiğini duyup duymadığı sorulan Hz. Aişe, şu cevabı vermiştir: Bazen eve girerken şu dizeyi söylerdi:

"Sana, senin görevlendirmediğin kimse de haber getirebilir.” Bilindiği üzere, bu dize cahiliye döneminin önde gelen şairlerinden Tarafa'ya ait Muallakanın sondan ikinci beytinin son dizesidir. el-Merzubânî de, Hz. Peygamber'in, beklediği bir haber geciktiği zaman, bu dizeyi söylediğini kaydetmiştir.

Hz. Peygamber, Hendek savaşında Abdullah b. Revâha'ya ait recez veznindeki şu şiiri herhangi bir değişiklik yapmadan okumuştur: ّ

 

"Allah olmasaydı eğer, ermezdik hidayete

Zekât da vermezdik namaz da kılmazdık

Haksızlık etti bize düşmanlar

Niyetleri fitneyse eğer karşı koyarız

O halde üstümüze metanet indir Allah'ım!

Ayaklarımıza da sebat ver karşılaşırsak eğer!”

 

Ancak Hz. Peygamber, şairlik şaibesi altında kalmamak için genellikle, misal getirdiği şiirlerin kelimelerini ileri geri almak suretiyle vezinlerini bozarak terennüm etmeye çalışmıştır.

Yazarın Diğer Yazıları