KAYGAN ZEMİN
DİRENİŞ POSTUNA BÜRÜNEN İHANET
“Anadolu Mayası” Sütü Yoğurda Dönüştürmüştür.
VİCDAN YELKEN AÇTI
Amerika’nın FETÖ’sü: İsrail
Aile Yılı ayrılık yılı olmasın
İSLAM KÜLTÜR VE EDEBİYATINDA SEYAHATLER ÜZERİNE KISA BİR SEYAHAT 3
Yüksek enflasyon gelir dağılımını allak bullak etti
MADLEEN GEMİSİ
MADLEEN; KENDİSİ KÜÇÜK OLSA DA ETKİSİ ÇOK BÜYÜK BİR GEMİ
YAŞLANIYOR MUYUZ? YOKSA ZAMAN MI BİTİYOR?
TERÖRSÜZ TÜRKİYE
Nisan Ayı Satış Rakamları Açıklandı!
Oyun Kaliteli Galibiyet Güzel
REZİLLİK DİZ BOYU
İnsanın yaratılış gayesi kulluktur. Her an, imtihanda olduğumuzun Şuuru 'unda olarak hayatımızı ahlâklı, dürüst olarak, İslâm'a uygun yaşamalıyız. Ölüm, korku, açlık, mal azlığı, darlık, fakirlik, hastalık ve benzeri birer imtihandır. Bunlar dünya hayatının ayrılmaz parçalarıdır, hiç kimse bunlardan birisine yakalanmaktan kurtulamaz. Eninde sonunda, erken veya geç herkes ölecektir. İnanan akıllı kişi, başına gelen olumsuzluklara sabrederek, sahip olduğu imkânlara, nimetlere de şükrederek imtihan için gönderildiği bu dünya hayatını en güzel şekilde İslâm'a uygun olarak yaşamalıdır. Gerçek kurtuluşa ancak İslâm'ı hayatımıza bütün alanlarda uygulamakla kavuşabileceğimizi unutmamalıyız.
Bu dünyaya imtihan için gönderilmiş bulunmaktayız. İmtihanda olduğumuzu, hiçbir zaman unutmamalıyız. Yaptığımız her işten sorumlu olduğumuz gibi yapmamız gerekirken yapmadıklarımızdan da sorumlu olduğumuzu bilmeliyiz. İslâm'ın emrettiği bütün ibadetleri şuurlu olarak en güzel bir şekilde yaşamalıyız. Helâl yollardan rızkımızı temin etmek için yaptığımız her meşru üretim çalışmalarımızın da bir ibadet olduğu hakikatini kavramalı, gelecek nesillerimize de kavratmalıyız. İnsanın yaratılıp dünyaya gönderilmesinin ana gayesi; kulluktur. Rol model Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'in örnek hayatını çok iyi bilmeli, O'nun hak, batıl mücadelesini ne pahasına olursa olsun savunmalı ve yaşamalıyız.
Âyet-i Kerîmelerde: "De ki: Ne dersiniz; size Allah'ın azabı gelse veya o kıyamet gelip çatıverse size, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz (söyleyin bakalım)!” "Bilâkis yalnız Allah'a yalvarırsınız. O da (kaldırılması için) kendisine yalvardığınız belâyı dilerse kaldırır ve siz ortak koştuğunuz şeyleri unutursunuz.” "Andolsun ki, senden önceki ümmetlere de elçiler gönderdik. Ardından boyun eğsinler diye onları darlık ve hastalıklara uğrattık.” Yüce Allah önceki milletlere de peygamberler göndermiş, fakat peygamberler inkâr edilmiş, Allah da inkâr edenleri şiddetli fakirlik, hastalık ve çeşitli âfetlerle cezalandırmıştır. "Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi! Fakat kalpleri iyice katılaştı ve şeytan da onlara yaptıklarını câzip gösterdi.” "Kendilerine yapılan uyarıları unuttuklarında, (indirmiş olduğumuz sıkıntı ve musibetleri kaldırıp) üzerlerine her şeyin kapılarını açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık, birdenbire onlar bütün ümitlerini yitirdiler.” Önceki ümmetler, kendilerine gönderilen peygamberlere iman etmedikleri için Allah onlara çeşitli darlık ve musibetler verdi; fakat onlar yine inanmadılar. Cenab-ı Allah, cezalarını daha da artırmak için onlara bütün nimetlerin kapılarını açtı, bol rızık ve nimetlere gömüldüler. Nimetin gerçek sahibine şükredecekleri yerde zevk ve sefaya daldılar, O'nu unutup şehvetlerine teslim oldular. İşte böyle tam bir sarhoşluk ve dalgınlık anında Allah onları yakaladı da neye uğradıklarını bilemediler, ne yapacaklarını düşünmekten âciz kaldılar ve helâk olup gittiler.
"Böylece zulmeden toplumun kökü kesildi. Hamd, âlemlerin Rabbi Allah'a mahsustur.” (En'âm Sûresi âyet:40-45) Allah'ın verdiği nimete şükredecekleri yerde nankörlük ettiler, böylece kendilerine zulmettiler. Yüce Allah da yeryüzünü onların zulüm ve küfürlerinden temizlemek için onları helâk etti. "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele!” "O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz Allah'ın kullarıyız ve biz O'na döneceğiz, derler.” "İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” (Bakara Sûresi âyet:155-157) buyrulmuştur.
Aslında iyilikler Allah(c.c.)'ın bir ikramıdır. Başımıza gelen kötülükler ise kendi nefsimizden ve kendi ellerimizle yaptıklarımızın yüzündendir. Bununla birlikte Allah (c.c.) günahlarımızın çoğunun affeder.Yeter ki bizler Allah (c.c.)'a hakiki kul olalım, emirlerini yapıp yasaklarından kaçınalım, günahlarımızdan dolayı pişman olup Nasuh tövbe'ler edelim o zaman gerçek kurtuluşa ereriz.
MADLEEN; KENDİSİ KÜÇÜK OLSA DA ETKİSİ ÇOK BÜYÜK BİR GEMİ
KURBAN VE MERHAMET
ŞÜKÜR İLE NİMETLER ARTAR, NANKÖRLÜĞE İSE ŞİDDETLİ AZAP VARDIR
TEADDÜD-İ ZEVCÂT, POLİGAMİ, ÇOK EŞLİLİK
İNSANIN KONUŞMALARI, DAVRANIŞLARI YA CENNETİ YA DA CEHENNEMİDİR
MÜ’MİN; KİN DUYDUĞU DÜŞMANINA KARŞIDA ADALETLİ OLMAK ZORUNDADIR
ÖLÜMSÜZLÜK ÖLÜMLE BAŞLAR
NAMAZIM, HER TÜRLÜ İBADETİM, HAYATIM VE ÖLÜMÜM ALLAH İÇİNDİR
SAKIN ALLAH’I ZALİMLERİN YAPTIKLARINDAN HABERSİZ SANMA!
RAMAZANDA KAZANDIĞIMIZ GÜZEL ALIŞKANLIKLARI HAYATIMIZIN TAMAMINA HÂKİM KILMALIYIZ