GÖÇMENLER ÜZERİNDEN OYNANAN OYUNLARA HİÇ KİMSE ALET OLMAMALIDIR

Özellikle son günlerde bazı siyasi parti mensuplarının da içinde olduğu göçmenler üzerinden güzel ülke Türkiye'mizin karıştırılmasına yönelik çok yoğun çalışmaları görmekteyiz. Öncelikle her birimiz var olan kardeşliğimizi, birliğimizi beraberliğimizi bozmaya kasteden içeriden veya dışarıdan gelen her türlü düşmanlık yapan girişimlere karşı koymalıyız. Göçmenler üzerinden ülkemizi karıştırmak isteyenlere asla alet olmamalıyız.

Rol model Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.)'e ve ashabına doğup büyüdükleri Mekke şehrini dar edip yaşama hakkı vermeyen, çok büyük zulümler yapan müşrikler gibi günümüzde de aynı anlayışa sahip hainler var. Müşriklerin zulümleri, eza ve cefalarını arttırmalarından dolayı Peygamberimiz ve ashabı Miladi 622 yılında Mekke'den Medine'ye nasıl hicret etmişlerse bugünde yeryüzünde zulümler devam ettiği için göçler kaçınılmaz olarak yapılmaktadır. İnsanlıktan yoksun Zalim yöneticilerin ceberrut uygulamaları sonucunda son yıllarda, Suriye, Irak, Doğu Türkistan, Filistin, Mısır, Yemen, v. b. birçok ülkede zulümler artmış, çocuk, kadın, ihtiyar demeden milyonlar, ya öldürülmüş, ya da yerinden yurdundan edilmişlerdir. Ülkelerini terk etmek zorunda kalıp, bizlere sığınan Muhacir kardeşlerimize, yüreklerimizden taşacak büyük bir sevgi ile her sinede ölümsüz Ensar olabilmek, biz Mü'minlerin asli özelliği olmalıdır. Esasında bir empati yapabilsek insanların evlerini, tarlalarını, hatıralarını bırakarak bilmedikleri coğrafyalara gitmeleri hiçte kolay değildir. Hiç kimse doğup büyüdüğü toprakları kolayca terk edip gidemez. Gitse bile mutlaka dönmeyi de düşünür.

Mekke'den Medine'ye hicret eden Müslümanlara Muhacir, Muhacirlere, Medine de maddi ve manevi yönden her türlü desteği veren, yardım eden Müslümanlara da Ensar denir. Ensar ve Muhacirlerin sergiledikleri dostluk, kardeşlik ve fedakârlıkların tarihte eşi ve benzeri yoktur. Hicret; Mekke'den Medine'ye yapılan kutsal bir yolculuktur. Bu kutsal yolculuğun önemi çok büyüktür. Peygamberimiz Hz. Muhammed(s. a. s.) ve Ashabı, gerektiğinde, Allah (c. c.) Rızası için, malların, canların tereddüt edilmeden, severek isteyerek verilmesi gerektiğinin en güzel örnekliğini, fedakârlıklarını göstermişlerdir. Özellikle son yıllarda, güzel Ülkemiz Türkiye; kurum–kuruluşları aracılığı ile bütün mazlumlara, mağdurlara maddi ve manevi desteği sağlamaktadır. Her birimiz imtihan ediliyoruz. İmtihanı kazanmak için, maddi ve manevi yönden elimizden gelen desteği sağlamalıyız. Ülkemizdeki çok farklı ülkelerden gelen mazlum ve mağdurların her birinin dinine, rengine, cinsiyetine bakmadan onlara yardımcı olmaya çalışmalı asla düşmanca tavır ve davranışlarda bulunmamalıyız. İçeriden ve dışarıdan düşmanlık edenlerin güzel ülke Türkiye'mizi karıştırmalarına hiçbir zaman izin vermeyelim. Göçmenlere sahip çıkmak inancımızın ve insanlığımızın gereğidir. Milyonlarca Müslüman bizler için dua etmektedirler. İçlerinden bir kaçının yanlışı var diyerek bu mazlumlara düşmanlık yapmak çok yanlıştır. Yabancı düşmanlığı, ırkçılık peşinde koşanlar ya da cahildirler ya da hain...

Âyet-i Kerimelerde: "İman edip de hicret edenler, Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler ve (muhacirleri) barındırıp yardım edenler var ya, işte onların bir kısmı diğer bir kısmının dostlarıdır. Allah yapacaklarınızı hakkıyla görmektedir.” "İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler, (muhacirleri) barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek Mü'minler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.” (Enfal Sûresi âyet:72,74) "Müminler ancak kardeştirler.” (Hucurat Sûresi âyet:10) buyrulmuştur.

Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.); "Birbirinize buğzetmeyiniz, dünya menfaatlerine rağbet edip de aranızda fesat çıkarmayınız. Ey Allah (c.c.)'ın kulları kardeş olunuz” (Ahlâk Hadisleri C.1,No:400) buyurmuştur.

İslâm, Tevhid (birlik ) dinidir, mensuplarının da birlik ve beraberlik içinde olmalarını emreder. Müslümanların ırk, dil, renk, bölge ve benzeri unsurlarla bölünüp parçalanmamalarını, Tevhid'in gereklerinden sayar. İnsanlık tarihinde birçok göç hadisesi olmuştur. Bundan sonrada göçlerin olmamasını arzu ederiz ama zalimlerin olduğu coğrafyalarda göçlerde zorunlu olarak oluşmaktadır.

"(İslâm dinine girme hususunda) öne geçen ilk Muhacirler ve Ensar ile onlara güzellikle tabi olanlar var ya, işte Allah onlardan razı olmuştur, onlar da Allah 'tan razı olmuşlardır. Allah onlara, içinde ebedî kalacakları, zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte bu büyük kurtuluştur.” (Tevbe Sûresi âyet:100)

Muhacir ve Ensar kardeşliğinin günümüzde de gerçekleşmesi için, Ülkemize sığınan Suriyeli, Iraklı, Somalili, Doğu Türkistanlı, Filistinli, Ukraynalı v.b. mazlumlara sahip çıkmak zorundayız. Dinimiz İslâm bunu emretmektedir. Zalime karşı durup, zulme uğrayan, kim olursa olsun, hangi inançtan, hangi ırktan olurlarsa olsunlar onlara destek olmalıyız. Güzelim Ülkemizi yakıp yıkmak isteyen iç ve dış düşmanlara, zalimlere karşı çıkıp, mazlumlardan yana olmamız inancımız gereğidir.

Hiç birimiz kendi cinsiyetimizi, ırkımızı tercih ederek dünyaya gelmiş değiliz. Dolayısıyla tercihimizin olmadığı malumken, bunu bir üstünlük vasfı olarak da değerlendiremeyiz. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s. a. s.) veda hutbesinde: "Ne Arap'ın Aceme (Arap olmayana), ne de Acem'in Arap'a (Acem olmayana) üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır. Takva ise yaşayıştır. Bu yaşayış ise; Allah(c.c.)'ın emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçınmaktır” buyurmuştur. Hucurat Sûresi 13. âyet-i kerimesinde buyrulduğu gibi Müslümanların birbirlerine üstünlükleri takva sahipliği olarak ifade buyurulmuştur.

İman eden, imanının gereği salih amel işleyen bir Müslümanın ırkı, rengi ve cinsiyeti ne olursa olsun o üstündür. İlk ırkçı şeytandır ve ırkçılık ta şeytandandır. Allah (c.c.); her birimize ırkçılıktan uzak durmayı, göçmenlere yardımcı olmayı, insanlığın kurtuluşu için hakkın ve adaletin hakim olması için çalışan Mü'minlerden olmayı nasip eylesin. Sıhhat ve afiyetler dilerim. omerlutfiersoz@gmail.com


Yazarın Diğer Yazıları