Aile İçi Şiddet -1-

Toplumsal problemlerimizden biri belki de birincisi, 'Aile içi Şiddet'dir. Hemen her gün gerek bulunduğumuz mahalde, gerekse yazılı ve görsel medyada, âile içi şiddet problemleriyle karşılaşmaktayız. Çok önemli bir mesele olmasına rağmen, sıradan hale geldi, ona da alıştık.
Problem çok boyutlu olmasına rağmen, günlük yaşantımızda genel olarak karı-koca arasındaki problemler gündeme getirilmektedir. Meselenin ciddiyet ve büyüklüğünü göz önüne alarak, bu konuda birkaç haftalık serî yazmayı düşündüm. Bunun sebebi de sürekli konu ile ilgili sorulara muhatap olmamdır.
Bizim kültürümüzde âile kavramı, çekirdek âile denilen ana-baba ve çocuklardan başlayıp sülâleye doğru genişleyen bir hakikati ifade etmektedir.
Konu ile ilgili genel bir değerlendirme yapacak olursak, dün ne idik bugün neyiz sorularını sormamız gerekiyor. Bütün problemlerin temelinde olduğu gibi, âilevî sorunların temelinde de sekülerizm'in etkisi vardır. Yani sürekli küçülen dünyamızda ters orantılı bir şekilde büyüyen ahlâkî zafiyetlerin gelişip olgunlaşmasıdır. Mâneviyâtımızın dumura uğramasıdır. Kur'ân ve sünnet'ten kopukluğumuzdur. Genellikle batı kaynaklı her türlü ahlâksızlığa açık hale gelmemizdir. Evlerimizde tv. dizilerine teslim olmamızdır. Ekranlarda sürekli lüks hayatın ve ahlâksızlığın reklamları yapılırken, işin arka planını fark edemeyişimizdir. Hayatı tamamen toz pembe görmeye çalışmamızdır. Ancak hayal başka, gerçek başkadır. Tamamen bahaneciliğe sığınan bir toplum olduk vesselâm.
Çoğu zaman kendimizin sebep olduğu problemlere bahane bulmakta, sorunları onun bunun üstüne yıkmakta bayağı mahâret kazandık. Gerçekte ise kendimizi kandırdık. Ardı arkası gelmeyen pişmanlıklarla yüz yüze geldik. Geç kalınmış olduğu için de hüsrân'dan, sıkıntıdan başka bir şey görmedik. Felâketlerle iç içe yaşar hale geldik. Mâlesef farkında olmadan, dünyamızı da âhiretimizi de mahvediyoruz.
Dün, dediğimizde aslında son 15-20 yıllık zamana kadarki geçmişimizden söz ediyorum. Hayatımıza tam olmasa da dînî duygular hâkimdi. İnsanlarda Allâh korkusu ve kuldan utanma denilen duygular hâkimdi. Büyüklerin sözü dinlenirdi.
Eskiden 'Kol kırılır yen içinde kalır' atasözünün gereği yapılır, mesele âile içinde büyümeden halledilirdi. Âile büyükleri problem büyümeden meseleyi hallederlerdi. Şimdi ise, âile büyükleri devre dışı kalmış durumdadır. Kur'ân ve sünnet ise sadece sözden ibâret. Uygulamada tamamen günü birlik hisler ve çevre etkisi söz konusudur.


Başkaları ne der' yahut da 'desinler diye anlayışı üzerine kurulu bir hayatın mutluluk ve huzurla devam etmesi mümkün değildir.
Yarattıklarını en iyi bilen hiç şüphesiz ki Âlemlerin Rabbi olan Allâh'tır. O, kullarının nasıl mutlu ve huzurlu, dünya ve âhiret saâdetini nasıl elde edebileceklerini en iyi bilendir. Onun için Yüce Rabbimiz, insanın doğumundan ölümüne, evlilik hayatından iş hayatına, hayatın her alanına ait başarı ve mutluluğun evrensel prensiplerini, eski tâbirle kâidelerini ortaya koymuştur.


Hz. Peygamber (SAV) de her konuda olduğu gibi, evlilik hayatında da insanlığa en güzel rehberdir. Zirâ O, Kur'ân'ın canlı örneği olması hasebiyle, hayatı da bizim için evrensel bir örnektir. Evlilik hayatında da bir Müslüman'ın Peygamber'den başka örneği olamaz ve olmamalıdır.
Zamanımızda 'Açık Toplum' diye ne idüğü belirsiz bir kavram geliştirildi. Tamamen batı kaynaklı ve kapitalizmin etkisi sonucu benimsediğimiz bu kavram, hayatımızı karartmaya yetmiş ve artmıştır bile. Kendi hayatını yaşamak, özgürce yaşamak, ben merkezli yaşamak' Böyle bir hayat tarzıyla batıda zaten âile diye bir kurum kalmamıştır. Ne yazık ki davulun sesi uzaktan hoş gelir misali, Avrupa ve Amerika kaynaklı pislikler, yaldızlı söylemlerle bize havale edilmiştir. Hoş göründüğü için bizde de bu söylemler tutmuştur.


Evlenecek gençlerimiz, artık büyüklerini dinleyip istişare etmek yerine kendileri karar vermektedirler. Kararlarını verirken de akıllarıyla değil, hisleriyle hareket etmektedirler. Sonuç koskoca bir hüsrân. Evlenmeden önce birbirleri için ölümü göze alanlar, evlendikten îtibâren birbirlerini öldürmeye çalışmaktadırlar. Soluğu mahkeme kapılarında almaktadırlar. Sebebi ise evlenmeden önce birbirlerini tanıyamamaları. Canım-cicimlerle birbirlerini kandırmaları. Hakikatla yüzleşince birbirlerinin gerçek yüzlerini görmeleri' Alman şâir Gothe ne güzel söylemiş: 'Aşk hayal, evlilik ise gerçek. Hayal ile gerçek bir araya gelirse, hayal kırıklığı oluşur.'


Yine kapitalizmin bize ihraç ettiği kavramlardan birisi de 'HAKLAR' dır. Buradaki 'HAK' kavramının İslâmî olan 'HAK' kavramıyla uzaktan yakından alakası yoktur. İnsan hakları, kadın hakları, çocuk hakları, hayvan hakları, işçi hakları vs' Batıda güçlünün zayıfı ezdiği dönemlere karşı bir başkaldırı şeklinde geliştirilmiş olan bu kavramlar, bizim kültürümüze ve değerlerimize monte edilmeye çalışılmış ve başarılı da olunmuştur. Netice ise ortaya çıkmış olan âile fâciâları. Çünkü daha evlilik hayatı başlar başlamaz çiftler hemen hak peşinde koşmaya başlamaktadırlar. Hak elde etme çabaları ise evlilik hayatının sarsılması ve yıkılmasını netice vermektedir.


İslâm ise değerler üzerine bir evlilik tavsiye etmektedir. Yani kadın-erkek batıdaki gibi birbirine eşit değil, birbirinin eşdeğeridirler. Karşılıklı hak ve vazifeleri vardır. Herkes birbirinin değerini bilir ve tamamlayıcı bir rol üstlenir. Sonuç mutlu ve huzurlu âile.
Kur'ân ve sünnetten örnekleri gelecek yazımızda vereceğiz inşâallâh.


Yazarın Diğer Yazıları