Allah'tan Gelecek Hayır Ve Şerri Kimse Engelleyemez

Allâh'ın (CC) insanoğlunu yaratmasındaki gaye, şüphesiz ve şerîksiz bizzat kendisine kulluk edilmesidir. Bu kulluk içersinde, insanın aklına gelen ve gelmeyen imtihanlara tâbî tutacağını da birçok âyet-i kerîme ile haber vermiştir. En ağır imtihanlara da, insanoğlunun rehberleri durumundaki peygamberler maruz kalmışlardır.
Allâh (CC) kulunu, bazen nimetle, bazen de muhtelif sıkıntılarla dener. Burada mü'min kulun yapması gereken şey, imtihan dünyasında olduğunu unutmaması ve her hâlü kârda Yüce Yaratıcıya iltica etmesidir. Zira Allâh'a (CC) hiç kimse hesap soramayacağı gibi, Allâh'ı (CC) deneme şansına da sahip değildir.
Öncelikle şu hususun çok iyi bilinmesi gerekir. Allâh (CC) kullarının ne yapacaklarını, hatta gönüllerinden geçenleri dahi bildiğini bir çok âyette bildirmektedir. Buna rağmen Yüceler Yücesi, kullarının ameline göre karşılığını vermektedir.
İnsan, genelde kedisine bir musibet geldiği zaman Allâh'ı (CC) hatırlar. Bir nimete eriştiği zaman ise, bunu kendinden bilir. Kendi çalışma ve başarısıyla nîmetlere kavuştuğunu düşünerek Allâh'ı unutur. Nankörlük eder. İnsanın bu durumu Kur'ân-ı Kerîm'de şöyle anlatılır: 'Eğer Allâh insanlara, onların hemen hayra kavuşmayı istedikleri gibi, şerri de acele verseydi, elbette onların ecellerine hükmolunurdu. İşte biz, bize kavuşmayı ummayanları, kendi azgınlıkları içinde bocalar halde bırakırız. İnsanlara bir sıkıntı dokundu mu, gerek yan üstü yatarken, gerek otururken, gerekse ayakta iken (her halinde bu sıkıntıdan kurtulmak için) bize duâ eder. Ama biz onun bu sıkıntısını ondan kaldırdık mı, sanki kendisine dokunan bir sıkıntı için bize hiç yalvarmamış gibi geçer gider. İşte o haddi aşanlara, yapmakta oldukları şeyler, böylece süslenmiş (hoş gösterilmiş)tir. (Yunus Sûresi, 11-12)
Konumuzla ilgili en bâriz örneği çiftçilerden verebiliriz. Mahsûl bol olduğu zaman sevinirler. Mahsûlâtın zekâtı olan ÖŞR'ünüzü veriyor musunuz diye sorulduğunda, ilaçlama, gübreleme, mazot..vs birçok mâzeretler sayarlar. Hiç ihtiyaç yokken traktörleri, arabaları sıfırlama yoluna giderler. Bunun için de ayrıca bankalardan kredi çekerler. Yoktan yere maddî sıkıntılara girerler. Bunların İslâm'a uygun olmadığını anlatan hoca efendileri dinleyecek durumda da değillerdir. İstisnâları olsa da genel durum bundan ibârettir. Ancâaak! Ne zaman ki Allâh (CC) sonsuz rahmet hazinesinden olan yağmurları biraz geç verdiği zaman, hemen müftülüklerin yolunu tutarlar. Aman câmii'lerde bir yağmur duâsı yapılsın, yoksa perişân olacağız'
Allâh (CC) gökten rahmetini indirmese, onu indirmek kimin haddine' Tam tersine, sürekli yağmurlar yağsa ve yeryüzü tamamen çamur/çorak olsa, bunu kim engelleyebilir.  
Hz.İbrâhim (AS), Nemrut tarafından ateşe atıldı. Bilinen bütün şartlar, aleyhine idi. Hiçbir düç, ateşin içersinden Hz. İbrâhim (AS)'ı kurtaramazdı. O, Allâh'a ilticâ etti. Allâh (CC) da O'na ateş içersinde cennet hayatı yaşattı.
Hz.Eyyûb (AS) hastalandı. Çok muzdaripti. On yılı aşkın ızdırâp çekti. O' da Allâh'a sığındı. Sihhat ve âfiyete kavuştu. Allâh'ın (CC) izni olmadan, hangi tabib O'na şifâ verebilirdi.
Hz.Süleyman (AS), nübüvvetin yanında, insanlık târihinin hiç görmediği bir saltanat ve zenginliğe sahipti. O, bu nImetlerin, hep Allâh (CC)'ın bir lütfu olduğunu ve bunlarla imtihân olunduğunu hiç aklından çıkarmadı. Şükretmekten geri kalmadı. Alâh (CC) da hep artırdı. Allâh'ın (CC) O'na lütfetmiş olduğu bunca nîmetlere kim engel olabilirdi ki?
Hz.Yûnus (AS)'ı balığın karnından kim kurtarabilirdi? O' bunu çok iyi biliyordu. Allâh'a (CC) yalvardı ve kurtuldu. Misaller çoğaltılabilir.
En'âm Sûresi 17-18. Âyetleri'nde ne güzel fermân buyurulmuş: 'Şâyet Allâh sana bir zarar dokundursa bunu O'ndan başka giderecek yoktur. Fakat sana bir hayır dokunduracak olsa onu da kimse gideremez. Bil ki O her şeye hakkıyla gücü yetendir. O, kullarının üstünde mutlak hakimiyet sahibidir, (her şeyden) hakkıyla haberdardır.
Yüce Allâh (CC) şu îkâzıyla bizi gafletten uyarıyor: 'De ki! Sizi gökten ve yerden kim rızıklandırıyor? Ya da işitme ve görme yetisi üzerinde kim mutlak hâkimdir? Ölüden diriyi, diriden ölüyü kim çıkarıyor? İşleri kim yürütüyor? ALLÂH diyecekler. De ki: 'O halde Allâh'a karşı gelmekten sakınmayacak mısınız?' (Yûnus Sûresi, 31)
'Eğer Allâh sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O'ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.' (Yûnus Sûresi, 107)
Hakîkat odur ki, bütün  insanlık ve  şartlar, birine zarar vermek üzere bir araya gelseler, Ancak Allâh'ın (CC) dilediği kadar zarar verebilirler. Aynı şekilde bütün insanlık ve şartlar birine fayda sağlamak üzere gayret etseler, ancak Allâh'ın (CC) müsaâdesi kadar fayda sağlayabilirler. Biz Allâh'a bu imânla bağlanmalı ve hâlimize şükretmeliyiz. Neticede mülkünde tek tasarruf sahibi O'dur ve dilediği gibi kullanır.


Yazarın Diğer Yazıları