Dünyayı Cennete Çevirmek

Cennet: Kelime olarak ‘BAHÇE’ demektir.
Istılâhî/Dînî manada ise, huzur ve mutluluğun, mes’ûd ve bahtiyarlığın zirvesinin yaşanacağı sonsuzluk yurdudur. Bu yurdun, oradaki sonsuz nimetlerin dünya şartları ve insan zihninin ölçüleri içinde tam olarak anlatılması mümkün değildir.
Kur’ân, cennet hayatı ortamını insan zihnine yaklaştırmak için, dünya hayatındaki varlıkları kullanır.
Cennet, bahçe demek olduğuna  ve aynı zamanda huzurun yaşanacağı mekân olarak ifade edildiğine göre, huzurun yeşillikle iç içe olduğunu anlıyoruz.
Yeşillik ise bilindiği üzere, en küçük nebâtâtdan/otlardan, çiçeklerden, devâsâ ağaçlara kadar bütün bitkileri içine alır. Yetişmeleri ise suya bağlıdır. Bu sebeble de hemen ‘Nehir/ırmak’ vurgusu yapılır. Hatta Kur’ân’daki cennet ifadelerinde  elbiselerin bile yeşilliğinden bahsedilir. Meselâ, İnsan Sûresi’nin 21. Âyet’inde şu ifade kullanılır: ‘Üstlerinde ince ve kalın ipekten yeşil elbiseler vardır’’
Şecere: Ağaç demek olup yeşilliğin esasını oluşturur. Zira her baharda ağaçlarda açan renk renk açan çiçekler ve yapraklar bakanlara apayrı bir huzur vermekte, âdetâ insanı başka âlemlere götürmektedirler. Muhtelif renk ve lezzetlerdeki hesapsız meyveler akıl ve basiret sahiplerini Sonsuz Yaratıcıya karşı şükretmeye zorlamaktadır. Her sonbaharda dökülen yapraklar ve kuruyan ağaçlar ise, bu dünya hayatının fânîlığini/geçici ve emânet olduğunu yüzümüze haykırmakta ve Sonsuzluk yurdu için çalışmamızı öğütlemektedirler.
Şecere: Kur’ânda çok farklı mânalarda kullanılan bir kavramdır. İlk insan ve Peygamber Hz.Âdem’in hatâsı, öümsüzlük ağacı, zakkum ağacı, ağaçların kalem oluşu, güzel ve çirkin söz, kabak ağacı, çekişme’vs
Kur’ân-ı Kerîm’de bazı cennet/bahçe sahiplerinden de bahsedilir. Kehf Sûresi 18/32-35, 39-42, Kalem Sûresi 68/17-26
İnsanın  dünya hayatında huzur ve mutluluk içinde yaşaması, yaratılışında mevcûd olan güzel hasletlerini harekete geçirerek sarsılmaz bir îmânla Âllâh’a güvenmesi, O’nun emniyetine sığınması, O’nun rızâsını kazanmak için çalışması,cennete giden yolda, önüne çıkan engellere karşı sabırla mücâdele etmesinden geçmektedir.


İnsanın, dünya hayatını cennete çevirebilmesi, öncelikle kötü duygu ve düşüncelerden arınmasına bağlıdır. Bu durum ise başkalarına güler yüz, tatlı dil, kötülüklere sabır ve tahammül ile mümkündür. Âile hayatından başlayıp genele doğru yayılmalıdır. Hayatın imtihan olduğu akıldan çıkarılmamalıdır.
Kişi, kendisi güzel görünmeye çalıştığı gibi çevresini de güzelleştirmeye çalışmalıdır. Hayatın devam etmesi, tarla, bağ, bahçe, orman yetiştirmeye bağlıdır. Ekmeden biçmenin mümkün olmadığı bu dünyada, bize miras bırakılan tabîî güzellikleri daha da güzelleştirmek ve geliştirmek için çalışmalıdır. ‘Kıyameti koparken görsen bile elindeki ağacı dik’ buyuran Peygamber tavsiyasini huy edinmek gerek. Hayvanât âleminin hayatı da yeşilliklere, ormanların varlığına bağlıdır. Bu nedenle mü’min, kendisi için yaratılmış olan hadsiz nîmetlerden faydalanırken, başka canlıları da düşünmek zorundadır.
‘Yaşlı adam Fidan dikmeye çalışırken, ordusuyla oradan geçmekte olan Yavuz Sultan Selim ihtiyara yaklaşarak sorar: ‘Bu fidan meyve verinceye kadar sen yaşayacak mısın?’ Cevap dikkat çekicidir. ‘Şimdiye kadar biz öncekilerin diktiklerini yedik, bizim diktiklerimizi de bizden sonrakiler yesin.’Ne güzel bir hakikat.
Göklerde ve yerde bütün varlıklar, Allâh’ı tesbîh ettiğine göre, bizim de bu evrensel tesbîhâta, yeryüzünü îmâr ederek katılamamız gerekmez mi. Fâtih Sultan Mehmet de herhalde bunun için ‘Yaş kesen baş keser’ demiş olsa gerek.


Yüce Allâh (CC) güzel ve çirkin sözü bile ağaca benzeterek şöyle buyuruyor: ‘Görmedin mi, Allâh güzel bir sözü nasıl misâl getirdi? (güzel bir söz) kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir. Bu ağaç Rabinin izniyle her zaman meyvesini verir. Öğüt alsınlar diye Allâh insanlara misaller getirir.
Kötü bir sözün durumu da; yerden koparılmış, ayakta durma imkânı olmayan kötü bir ağacın durumu gibidir.’ İbrâhîm Sûresi, 14/24-26
Ağaç, orman ve yeşili korumak aynı zamanda fiilî bir duâdır. Zîrâ Allâh’ın rahmetinin tecellisine vesîle olmaktadır.
Yeşillikleri, ağaçları ve ormanları bol olduğu için cennet vatan diyoruz. Çöllere cennet denildiği hiç görülmüş müdür?
Dünyayı cennet yapmak da, çöl yapmak da insan oğlunun elindedir. Dünyayı cennet yapmaya çalışmak Dînimizin de emridir.


Yazarın Diğer Yazıları