Gıybet 1

Gıybet: Bir kimsenin bulunmadığı bir mecliste, onu kötülemek, aleyhinde konuşmaktır. Eğer, kötülenen vasıflar, o kişide yoksa, o zaman bühtân/iftirâ olur.

Bühtân: Bir kimsede bulunmayan bir kötülüğü, ona nisbet etmektir ki, gıybetten daha fena bir davranıştır.

İslâm Dîni, şahsiyet haklarını korumaya büyük değer vermiştir. Bu da insana verilen değerin bir sonucudur. İnsan onurunun en başta gelen temel haklarından biri ‘IRZ’dır. Dolayısı ile gıybet yasağı, insanın ırzının korunmasına dönük bir tedbir olarak değerlendirilmelidir.

Gıybet: Fert ve toplum hayatında çok büyük tahribatlara sebeb olan, toplumsal bir hastalıktır. Önemine binâen, Kur’ân ve sünnette, mü’minler bu hastalıktan uzak tutulmaya çalışılmıştır. Meseleyi iyice anlamak için, ilgili âyetin siyâk ve sibâk’ını da bilmek zorundayız. Yani Hucurât Sûresinin 12. Âyetini, önceki ve sonraki âyetlerle ele alırsak, gıybetin çirkinliğini ve yıkıcılığını daha iyi kavramış oluruz.

‘Mü’minler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin. Allâh’a karşı gelmekten sakının ki size merhamet edilsin.’  (Hucurât, 10) Mü’minlerin birbirleri ile barış ve huzur içinde yaşamaları her şeyden önce Allâh’ın emridir. Öyle ise barış ve huzuru bozanlar tam mü’min değildirler. Mü’minlerin arasını düzeltmek şöyle dursun, mü’minleri birbirine düşürenler hiç mü’min değildirler. Bu durumun acı faturasını ne yazık ki, günümüz islâm dünyası,aralarında bir birlik kuramadıkları için çok ağır

‘Ey iman edenler! Bir topluluk, diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belkionlar, kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın. Birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tevbe etmezse, işte onlar zalimlaerin ta kendileridir.’ (Hucurât, 11) 10.âyeti kerimede mü’minlerin kardeşoldukları belirtilirken. 11.âyeti kerimede bu kardeşliği ortadan kaldıracak bazı kötü davranışlardan bahsedilmektedir.

Bireysel ve toplumsal bozuşmaların en önemli sebeplerinden biri de, birey ve toplumların birbirlerini küçük düşürücü sözler söylemeleri ve kötü lakaplar takmalarıdır.  Bu tür kötü davranışlar, müminler arasındaki kardeşlik bağlarını zayıflatır, hatta yok eder. Neticede iş çatışmaya kadar gider. İşte âyet’i kerîme’de bu tür kötü sonuçlara karşı tedbir alınmak istenmektedir. Bunun için bir mü’minin bir başka mü’minle alay etmesi, ona kötü lakap takması, yahut da ahlak ve inanca aykırı sıfatlarla onu anması veya çağırması yasaklanmıştır. Alay edilen, aşağılanan veya kötü sıfatlarla anılan kimseler belki de Allâh katında daha değerlidirler. Mü’min kişi kesinlikle bu tür davranışlardan uzak durmalıdır.

‘Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirirnizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allâh’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allâh tevbeyi çok kabûl edendir’. (Hucurât, 12)

Önceki iki, âyet’in devamı mahiyetinde olan bu âyet’i kerîme’de, özellikle şu üç kötü huy ve tavırdan uzak durulması istenmektedir.

1-Delil olmadan sadece zanna dayanarak bir hükme varmak: Gerçeklik ihtimali yüzde ellinin üzerinde olmakla beraber kesin olmayan bilgi ve hükme zann denir. Başkalarının hak ve hukukunun söz konusu olduğu yerde zanna dayanarak karar verilmez, bir hükme varılmaz. Başkasına zarar vermek söz konusu değilse, kesin bilgiye ulaşmak için başka yol da yoksa, kuvvetli zanna dayanıp hüküm verilebilir. Zaten âyatte de zannın tamamından sakının denilmemiştir.

2 - İnsanların gizli hallerini araştırmak: Toplum içersinde mâsûmiyeti ile tanınmış, suç işleme bakımından şüphe çekmeyen bir insanın gizli hallerini araştırmak, çok kötü bir huydur. Ayrıca gizli hallerini araştırıp ifşâ etmek/yaymak bir ahlâksızlık olup suçtur. Âyette zararsız kimseler hakkında casusluk yapmak yasklanmıştır. Topluma zararlı kimselerin ve düşmanın gizli hallerini araştırmak ise, şerlerinden korunmak için gereklidir. Münâfık’ın zemmi câizdir. Bilinmeli ki, şerrinden emîn olunsun.

3- Dedikodu yapmak: Bir kimsenin gıyâbında, hakkında söylenmesini istemediği şeyleri söylemektir. Söylenen şeyin doğru olması, onun dedikodu olmaktan çıkarmaz. Zaten söylenenler doğru değilse, o zaman bühtân/iftirâ olur. Bundan önceki âyette, mü’minin yüzüne karşı kötü davranılması yasaklanmıştı. Bu âyet’i kerîme’de ise kişinin arkasından kötülük yapması yasaklanmaktadır.

Bu üç haslet kimde bulunuyorsa onun ne olduğunu araştırmaya gerek yoktur. Allâh (cc) şerlerinden tüm ehliimânı korusun.


Yazarın Diğer Yazıları