Haset (Çekememezlik)

Haset: Kişinin, kendisinde olmayan bir nimetin, başkasında da olmasını istememektir. Yahut bir nimetin sadece kendisinde olmasını istemektir. Mü'minde olmaması gereken kötü bir duygudur.
Haset: İnsanın yaradılışında var olan bir özelliktir. Başkalarına karşı üstün olma arzusu taşımaktır. Esasen bu duygu, insanın gelişmesi, üretmesi açısından gereklidir. Akıl ve irade ile orta bir yol tutularak hareket edilirse, o zaman hased duygusu bir kazanç haline dönüşür. Buna da 'GIBTA' denir. Gıbta ise, başkasında olan nimetin, kendisinde de olmasını istemektir. Başkasının aleyhine olacak bir arzusu yoktur.
Haset eden kişiye, 'HÂSİD' denir.
Hâsid: Kendisinin varlıklı olmasını değil, başkasının varlıksız olmasını isteyendir. Allâh'ü Zülcelâl ve Tekaddes Hazretleri  böyle kimselerin hasedinden sakınmamızı istemektedir. Burada Felâk Sûresinin meâlini vermek uygun olacaktır.
1 -  (Ey Resûlüm) De ki: 'Sabahın Rabbi ile sığınma talebinde bulunurum.' 2 ' 'Yarattığı şeylerin şerrine karşı.' 3 ' 'Çöktüğü zaman karanlığın şerrine karşı.' 4 ' 'Düğümlere üfüren kadınların şerrine karşı da'. 5 ' 'Ayrıca hased ettiği zaman hased edenin şerrine karşı.'
Hased eden kişi, hasedini dışa vurmadıkça, şerrinden dolayı Allâh'a sığınmaya ihtiyaç duyulmaz. Hased duygusu zaten kişinin içini kemirir ve bir şekilde dışarıya vurur, açığa çıkar. Daha da önemlisi, hasedçinin duygularını ifade etmemesi, farklı hilelere başvurmasına neden olur. Ne zaman, nerede, ne yapacağı ve nasıl bir zarar verebileceği bilinmediğinden, Felâk Sûresinde hasetçiden Allâh'a sığınmamız istenmektedir.
Haset, öncelikle hasetçinin kendisine zarar verir.
Haset ile kıskançlığı da birbirine karıştırmamak lazımdır. Kıskançlık gayrettir. Birşeyin sadece kendisine ait olmasını istemek ve bu hususta gayret göstermektir. Mesela; Kişininkarırsını veya kocasını kıskanması gibi. Hatta bu durumda kıskançlık övülmeye de değerdir.
Kötülük maksatlı haset ancak kafirlere, mü'minlerin aleyhine çalışanlara yapılır. Bu tür insanların nimetlerden mahrum kalmalarını istemekte sakınca yoktur.
Mü'min gıpta eden ve edilen olmalıdır. İyilikler için çalışmalıdır. Mesâîsini hayırlı işlerde harcamalıdır. Bir hadîs-i şerîf'de şöyle buyurulur: ' İki kişi hariç, hiç kimseye gıpta edilmez. Bir, Allâh'ın kendisine verdiği hikmetle hüküm veren ve bunu başkasına da öğreten kimse. Diğeri de, Allâh'ın kendisine vermişolduğu malı, hak yolunda harcayan kimse.'  (Buhârî, İlim 15) Başka bir hadîs'te: ' İki kişiye karşı haset câizdir. Birincisi, öyle bir kimsedir ki, Allâh (cc) kendisine Kur'ân-ı Kerîm'i nasib etmiştir. O da , onu gece gündüz okur ve amel eder. İkincisi de o kimsedir ki, Allâh'ü Zülcelâl ona mal vermiştir. O da., o malı gece gündüz hak yolda infâk eder.' (Buhârî, Fedâil'ül Kur'ân 20)
Hadîs metinlerndeki 'Haset' ifadesiyle kastedilen, 'gıpta'dır. Zira malını mülkünü Allâh rızası için infâk eden kimseye kötü duygu beslenemez. Bu ancak takdir edilir. Yine aynı şekilde, Allâh'ın kendisine vermiş olduğu ilim ve hikmetle, insanlara faydalı olan, topluma yön veren ilm ehli de ancak takdir edilir. Öyle olmayı herkes ister. Bu tür kimseler örnek olarak da gösterilmektedirler.
Bir mü'min için hasetten kurtulmanın çaresi, öncelikle ondan nefret edip def etmeye çalışmaktır. Zira hasedin kaynağı şeytandır. Mü'min, daima bunun bilincinde olmalıdır. Ayrıca hayatın geçici olduğu unutulmamalı. Haset edilen şeylerin, buz üstüne yazılan yazı misali, ölümle beraber elden çıkmış olacağını aklından çıkarmamalı. Dünya malının geçiciliğine aldanmamalı. Haset edilen mal mülk, haset edenin elinde olsa, kendisini ölümden ve cehennemden kurtarabilecek mi? Sorusunu kendisine sorup, hesabını Allâh rızası ve cennet için yapacak.
İlim ve hikmet, hayr-u hasenât, âhirete dönük yatırımlar olduğu için sahiplerine gıpta edilir. Mü'min keşke ben de öyle olabilsem diye düşünür. Bu düşüncesi bile ona sevap kazandırır. Bu ise rahmettir. Hiç buna itiraz edilir mi?
Rahmete itiraz eden, o rahmetten mahrum kalır.
Yüce Allâh (cc), Hâsit olmaktan ve hasetçilerden cümlemizi korusun.


Yazarın Diğer Yazıları