Hz.Peygamber (SAV), Mü’minlerin Canından Daha Aziz’dir

Başlığımızın ilhâm kaynağı, Ahzâb Sûresi’nin 6. Âyeti’dir. O Âyette Yüce Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
‘Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir. O’nun eşleri de mü’minlerin analarıdır. Aralarında akrabalık bağı olanlar, Allâh’ın Kitabına göre (mirâs konusunda) birbirleri için (diğer) mü’minlerden ve muhacirlerden daha önceliklidirler. Ancak dostlarınıza bir iyilik yapmanız başka. Bu (hüküm) Kitap’da yazılıdır.’


Hz.Peygamber (SAV)’in mü’minlerin canlarından daha değerli oluşunun temelinde, yine Hz.Peygamber (SAV)’in mü’minlere olan düşkünlüğü yatmaktadır. Hz.Peygamber (SAV)’in biz ümmetine olan bu düşkünlüğü yine Kur’ân-ı Azîm’üş-Şân’da şöyle anlatılmaktadır: ‘Andolsun, size kendi içinizden öyle bir Peygamber gelmiştir ki, sizin sıkıntıya düşmeniz Ona çok ağır gelir. O, size çok düşkün, mü’minlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.’ (Tevbe, 9/128)
Hz.Peygamber (SAV) ile mü’minler arasındaki bu yakınlık tamamen duygusaldır. Bu duygusallığın uzantısı da, ona olan sonsuz sevgi, gönülden bağlılık ve ibâdetlerde devamlılıktır.


Hz.Peygamber (SAV)’in dışında kalan âile fertleri arasındaki yakınlık ise, duygusallıktan ziyade hukukidir. Meselâ: Hicretten sonra Müslümanlar dîn kardeşleri olarak birbirlerine vâris oluyorlardı. Ahzâb Sûresi’nin 6. Âyet’inde verâset sebebinin akrabalık olduğu, dîn kardeşliğinin miras sebebi olmaktan çıkarıldığı ifade edilmektedir. Bu sebeple âile fertlerinin birbirlerine olan yakınlığı, mirâs, nafaka ve diyet gibi konularda ortaya çıkan hak ve borç sorumluluğu açısından önceliklidir.
‘Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir...’(Ahzâb,33/6) Âyet’inden iki sonuç çıkarılabilir. Birincisi: Hz.Peygamber, her bir mü’minin canından daha değerlidir. İkincisi: Bir mü’minin, diğer mü’minlere olan yakınlığından daha değerli ve Aziz’dir. Nitekim konu ile ilgili hadîs-i şerîfler debuna işaret etmektedir.


‘Hiçbir mü’min yoktur ki, ben ona dünyada ve âhirette insanların en yakını olmayayım. İsterseniz ‘Peygamber, mü’minlere kendi canlarından daha önce gelir’’Âyetini okuyunuz. Kim bir mal bırakırsa onu, vârisler kimler ise alsınlar. Eğer geride bir borç veya korunmaya muhtaç çoluk çocuk bırakırsa bana gelsin. Ben onun yakınıyım.’ (Müslim, Ferâiz 14-15)
Bir başka hadîs-i şerifte daha açık bir ifâde ile şöyle buyurulur: ‘Varlığım kudret elinde olan Allâh’a yemin ederim ki, ben bir kimseye kendinden, servetinden ve çoluk çocuğundan daha sevimli olmadığım sürece o, gerçek manada mü’min olamaz.’ (Müslim, Îmân 69-70)


Bütün bunlardan da önemlisi Hz.Peygamber (SAV)’i Allâh’ın (CC) sevmiş olmasıdır. Bu sevginin sonucu olarak Hz.Peygamber’e ‘HABÎBULLÂH-ALLÂH’IN SEVGİLİSİ’ denilmektedir. Allâh’ın (CC) sevdiğini bir mü’minin sevmemesi düşünülemez. Bir mü’min’in Allâh’a (CC) olan sevgisi, hatta günahlarının bağışlanmaları da yine Allâh(CC) tarafından Hz.Peygamberi sevme şartına bağlanmış ve şöyle buyurulmuştur: ‘De ki: Eğer Allâh’ı seviyorsanız bana uyun ki Allâh da ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allâh çok bağışlayandır ve çok merhamet edendir.’ (Âl-i İmrân,3/31)


Hz.Peygamber (SAV), insanlık için, iki cihân saadetinin temînâtı olan Yüce Dîn’imizi tebliğ etmiştir. İnsanlara olan sevgi ve şefkati sebebiyle, kurtuluş reçetesi olan bu dînı tebliğ için kendini helâk edercesine gayret sarf etmiştir. Bedensel zerâfeti/güzelliği kadar, ahlâkı da emsâsiz mükemmellik ve güzelliktedir.
Bir mü’min için, îmânın tadını almak, ihlâs ve samimiyet üzere yaşamak da yine Hz.Peygamber (SAV)’i sevmeye bağlanmış ve hadîs-i şerîf’de şöyle buyurulmuştur. ‘Üç haslet vardır ki, bunlar kimde bulunursa o îmânın tadını alır: Allâh ve Resûlü’nü bu ikisi dışında kalan herşeyden ve herkesten daha çok sevmek. Bir kulu sadece Allâh rızası için sevmek. Allâh, îmânsızlıktan kurtarıp İslâmı nasîb ettikten sonra küfre, inançsızlığa düşmekten, ateşe atılmaktan korktuğu gibi korkmak.’ (Buhârî, Îmân 9,14)


Gönlünde, Allâh (CC) ve Hz.Peygamber  (SAV) sevgisi yer etmiş olan bir mü’min, Allâh ve Resûlü’nün sevdiklerini sever, yerdiklerini de yerer.
Allâh ve Resûlü’nün sevgisinin bir mü’mindeki alâmeti ise Kur’ân ve Sünnet üzere yaşamaktır.


Yazarın Diğer Yazıları