İnsanı Mahlukatın Şereflisi Yapan Nitelik

İnsan oğlunun yaratılışına baktığımızda, hiçbir mahlûkâta verilmeyen nîmetlerle mücehhez olduğunu görürüz. Yeryüzündeki her şey, gökteki yıldızlar, ay ve güneş hep insana hizmet etmektedir. Bunun sebebi ise Yüce Yaratıcının, insanı yeryüzüne halîfe kılmasındandır.
Halîfe: Birinin, diğerinin yerini alması, onun yetkilerini kullanması, onu temsil etmesi mânâsına gelmektedir. Hemen akla şu soru gelmektedir. İnsan, yeryüzünde kimin halifesidir ve kimi temsil etmektedir. Tartışmalar, iki esasta yoğunlaşmaktadır. Birincisi: Daha önce yeryüzünde yaşamış, şuurlu varlıkların halifesidir. İkinci olarak da doğrudan Allâh'ın (CC) halifesidir ve onu temsil etmektedir.


İkinci şık daha ağır basmaktadır. Zira Âyetler bu yönde bizi bilgilendirmektedir. İlk insan yaratılmazdan önce, melekler onun mahiyeti hakkında bilgi sahibi olduklarından, onun halîfe olarak yaratılmasının hikmetini sormuşlardır. Cevap olarak da, kendilerine âdem'in buna layık olduğu bilgisi verilmiş ve imtihana tâbî tutulmuşlardır. Bu imtihan sırasında Âdem'e verilen bilgi ve hikmetin Allâh (CC) ile alâkadâr olduğu ortaya çıkmaktadır. İlgili âyetler bu gerçeği ortaya koymaktadır. Meselâ: 'Hani Rabbin meleklere:

'Ben yeryüzünde bir halîfe yaratacağım' demişti. Onlar: 'Orada bozgunculuk yapacak, kan dökecek birini mi yaratacaksın? Oysa biz sana hamdederek dâimâ seni tesbîh ve takdis ediyoruz' demişler. Allâh da: 'Ben sizin bilmediğinizi bilirim' demişti.' (Bakarâ Sûresi, 30) İstihlâf: Hilâfet yetkisi vermek demektir. Allâh'ın (CC) insana bu yetkiyi vermesi îmân ve sâlih amel şartına bağlanmıştır. Yoksa her insan bu şerefe nâil olacak değildir. Nitekim bir başka âyette şu açıklama yapılır: 'Allâh, içinizden îmân edip de sâlih amel işleyenlere, kendilerinden önce geçenleri egemen kıldığı gibi, onları da yeryüzüne mutlaka egemen kılacağına, onlar için hoşnut ve razı olduğu dinlerini iyice yerlerştireceğine, yaşadıkları korkuların ardından kendilerini mutlaka emniyete kavuşturacağına dair vaadde bulunmuştur. Onlar bana kulluk eder ve bana hiçbir şeyi ortak koşmazlar. Artık bundan sonra kimler inkâr ederse, işte onlar fâsıkların ta kendileridir.' (Nûr Sûresi, 55)
Aslında insanın Allâh'ı temsil etmesi, yaratılışındaki bazı özellikleri sebebiyle sınırlı olduğundan, ne insanın, ne de meleklerin Allâh'ı (CC) temsil etmesi mümkün değildir.


İnsanın yeryüzündeki halifeliği, olsa olsa Allâh'ın (CC) yarattığı fıtrat üzere/O'nun istediği şekilde kulluk yapmasındadır. Zâriyyât Sûresi  56. Âyet'i bu hakikati bildirmektedir. 'Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.'
Hulefâ/halîfeler şeklinde gelen bütün âyetler de aynı durumu yansıtmaktadır. Örnek vermek gerekirse: 'O, sizi yeryüzünde halîfeler (oraya hâkim kimseler)yapan, size verdiği nîmetler konusunda sizi sınamak için, bazınızı bazınıza derece derece üstün kılandır. Şüphesiz Rabbin, cezası çabuk olandır. Şüphe yok ki O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.' (En'âm Sûresi, 165)


Allâh (CC), insan oğlunu yeryüzünün  halifesi/şereflisi olarak yaratırken, bu özlliğini koruyabilmesi için de onu hadsiz, hesapsız nîmetlerle donatmıştır.Yani kendisine lütfedilen şerefi koruyabilecek mahiyette yaratmıştır.  Meleklerden farklı olarak ayrıca, kan dökecek, yeryüzünde fitne fesat çıkaracak, bozgunculuk yapacak özellikler de vermiştir. Ayrıca insan, nefis ve şeytanla da mücadele edecek şekilde yaratılmıştır. Yani Allâh (CC), insana şerefini kaybettirecek düşmanlarla da mücadele etme görevini vermiştir. Melekler ise sadece Allâh'ı (CC) hamd ile tesbIh edecek formatta yaratılmışlardır. Onların, insanlar gibi mücadele edecek düşmanları yoktur. Tabiî ki büyük melekler bundan müstesnadır.


İnsanın en bâriz/açık üstün niteliği olarak ilim sahibi olması zikredilmektedir. Bu özelliği ile insan meleklerden bile ileri seviyede olduğundan, ilk bakışta melekler bile buna şaşırmışlardır. Bu şaşkınlıklarını Kur'ân'ı Kerîm şöyle haber vermektedir: 'Allâh, Âdem'e bütün varlıkların isimlerini öğretti. Sonra onları meleklere göstererek, 'Eğer doğru söyleyenler iseniz, haydi bana bunların isimlerini bildirin' dedi.'  'Melekler:'Seni bütün eksikliklerden uzak tutarız. Senin bize öğrettiklerinden başka bizim hiçbir bilgimiz yoktur. Şüphesiz her şeyi hakkıyla bilen, her şeyi hikmetle yapan sensin' dediler' 'Allâh da şöyle dedi: 'Ey Âdem! Onlara bunların isimlerini söyle.' Âdem, meleklere onların isimlerini bildirince Allâh: 'Size, göklerin ve yerin gaybını şüphesiz ki ben bilirim, yine açığa vurduklarınızı da, gizli tuttuklarınızı da ben bilirim demedim mi?' dedi.' (Bakarâ Sûresi, 31-33)


Neticede melekler eşyanın isimlerini de sayan-madıkları için Âdem'e secde etmekle/saygı göstermekle emrolunmuşlardır.
İnsan, yaratılış gayesine uygun îmân,  İlim, irfân ve mârifetle mahlûkâttan üstün niteliklere hâizdir. Yaratılış gayesine aykırı davranan ise hayvandan da aşağıdadır.


Yazarın Diğer Yazıları