İtikaf (Mescide Kalma)

Îtikâf: Kelime olarak hapsolmak, yerinde kalmak, bir şeye devam etmek gibi manalara gelmektedir. Dînî/ıstılâhî manada ise, sırf Allâh (cc) rızasını kazanmak gayesi ile, niyet ederek, belirli bir âdâb içersinde, belli bir süre mescidde veya mescid hükmündeki bir yerde kalmaya denir.
Îtikâf yapan kimseye, mûtekîf denir.
Ramazan ayı’nın son on gününde yapılan îtikâf, kifâye bir sünneti müekkededir. Ramazan haricindeki bir îtikâf ise müstehâb’dır. Kişi; îtıkâf yapmak için adakta bulunursa, o zaman vacip olur.
Kur’ân-ı Kerîmde, îtıkâf’ın geçtiği âyetler ve kullanıldığı manalar itibariyle şöyle bir sıralama yapabiliriz.
Îtikâf: İnzivâya çekilmektir. “Bununla birlikte siz mescitlerde îtikâf’da iken, eşlerinize yaklaşmayın”(Bakara, 187) Burada, insanın kendisini tamamen Allâh’a tahsis etmesi söz konusudur.
Îtikâf: Engel olmak, alıkoymak manalarına gelmektedir ki, bu duruma ‘Ma’kûf’ denir. Fetih Sûresi’nin 25. Âyet’i kerîme’sinde: ‘Onlar, inkar edenler ve sizi Mescid-i Haram’ı ziyaretten ve (ibâdet amacı ile) bekletilen kurbanlıkları yerlerine ulaşmaktan alıkoyanlardır” buyurulur.
Îtikâf: Tapınmak, vakfetmek demektir. Bir Müslüman’ın kendisini Allâh’a vakfetmesidir, ona bütün samimiyeti ile bağlanmasıdır. Bunun haricinde ise, kendisini bâtıl şeylere adamış olanlar, putperestler kastedilir. Nitekim Âraf Sûresi 138. Âyet’i: ‘İsrâiloğullarını denizden geçirdik. Derken, kendilerine ait putlara tapan bir kavme (ya’kufûne) rastladılar” buyurulmaktadır. Yine, Tâhâ Sûresi 97. Âyet’inde: ”Hele şu ibâdet edip durduğun (Âkifâ) ilâhına bak” Enbiyâ Sûresi 52. Âyet’inde ise: ‘Hani o babasına ve kavmine: Ne bu tapınıp durduğunuz (Âkifûn) heykeller? demişti.’ Buyurulmaktadır.
Ramazanın son on günü, bu sene 09 Ağustos Perşembe gününden îtibâren başlayacaktır.
İhlâs ve samimiyetle yapılan bir îtikâf, pek şerefli kadri yüce amellerden sayılmaktadır. Zira bu sayede kalpler biraz olsun dünyadan uzak kalmakta ve hakka yönelmektedir.
Hz. Peygamber (sav), Medîne-i Münevvere’ye hicretle teşrif buyurduktan sonra, âhret âlemine irtihâl edinceye kadar, her ramazan ayının son on gününü îtikâf ile geçirmişlerdir.
Îtikâf yapan kimse, sığınılabilecek en sağlam kaleye sığınmış olur. İstediğini elde etmek için, bütün isteklere cevap verecek olan, ihsânı bol, ikrâmı sınırsız Rabbine ilticâ eder. İstediğini almadan gitmeyen dilenci misali, Allâh’a (cc) sığınır, ona yalvarır, bağışlanmasını diler.
Sürekli azalan bir ömür içinde, senenin sayılı günlerinde, bir mü’minin bütün ihlâs ve samimiyeti ile Rabbine yalvarmasında daha güzel ne olabilir. Zira bir mü’min, îtikâf esnasında bütün vakitlerini ibâdete vermektedir. Fiilen namaz kılmadığı vakitlerde de, mescid içinde namaza hazır halde bulunmaktadır. Bu bekleyiş de zaten namaz hükmündedir.
Îtikâf için gerekli şartlar:
Îtikâf yapacak olan, Müslüman, akıllı ve temiz olmalıdır. Bu temizlik, hem hades, hem de neces yönü ile olmalıdır. Temiz olmayanlar zaten mescide giremezler. Büluğ, ergenlik ve hürriyet şart değildir. Ancak, kadının îtikâf’ı kocasının, kölenin îtikâf’ı da efendisinin iznine bağlıdır.
Îtikâf’ın bir ibâdet olabilmesi için, niyet etmek şarttır. Yoksa rastgele mescitte beklemek îtikâf olmaz.
Îtikâf, mescit veya mescit hükmünde bir yerde yapılmalıdır. Meselâ, içinde namaz kılınan herhangi bir mescidde îtikâf yapılabilir. Büyük câmiilerde yapılması daha faziletlidir. Kadınlar kendi evlerinde mescit edinilen bir yerde îtkâf’da bulunabilirler. Kadınların kendi evlerinde namaz kılmaları, mescidde kılmalarından daha faziletli olduğu gibi, fitne ve fesâda fırsat vermemek için evlerinde îtikâf yapmaları daha efdaldir.
Adak yapılan bir îtikaf vacib durumunda olduğundan, îtikâf yapan (mûtekîf) oruçlu bulunmalıdır. Ancak orucun hataen bozulması îtikâf’a zarar vermez. Diğer îtikâflar (müstehâb) için süre belli olmadığından, (birkaç saat gibi) oruç şart değildir.
Îtikâf’da dikkat edilmesi gereken hususlar:
Îtikâf’a kalben niyetin yanında, dil ile de niyet edilmelidir.
Îtikâf, Ramazan ayını son on gününde ve en faziletli mescidde yapılmalıdır.
Îtikâf sırasında hayırdan başka bir şey söylenmemelidir. Günah olan sözlerden dili korumak ise zaten ibâdetin büyüklerindendir.
Îtikâf esnasında başta Kur’ân-ı Kerîm tilâveti olmak üzere, hadîs ilmi, Hz. Peygamber’in (sav) hayatı ve dînî meseleleri öğrenmeye ve öğretmeye çalışmaktır.
Îtikâf sırasında temiz elbiseler giyilmeli ve güzel kokular sürülmelidir.
Bir mescidde îtikâf yapmaya niyet eden, başka bir mescidde îtikâf yapabilir.
Belli bir süre, mesela on beş gün îtikâf’a girmek adanmış olsa, sonra da bu sürenin geceleri istisnâ edilecek olsa, böyle bir îtikâf batıl olu. Bir gün, gündüz ve gecesi ile bir gündür. Ancak şu kadar gün demeden, sadece gündüzleri adanacak olursa bu îtikâf sahihdir.
Bir kimse, adadığı bir îtikâf’ı yapamadan ölse, her gün için bir fidye ödenmesini vasiyet etmesi gerekir. Zira vâcib olan bir îtikâf, orucun bir parçasıdır. Bu sebeple, oruç için gereken fidye, burada da gerekli olur. Ancak fakir ise o zaman Allâh’dan af ve mağfiret dilemelidir.
Îtikâf yapmakta olan bir kimse, özürsüz olarak dünyevî işler için mescidden dışarı çıkarsa, îtikâf’ı bozulur. Abdest almak, Cuma namazı kılmak vb. hariç.
Îtikâf esnasında baygınlık veya cinnet geçirmekle îtikâf bozulur.
Vâcib olan bir îtikâf bozulunca kazası gerekir.
Ramazan ayına mahsus olan îtikâf Hz. Peygamber’in (sav) bize hediye ettiği müekked/kuvvetli bir sünnetidir. Ancak bizler için kifâye bir sünneti müekkede’dir ki, bir kısım mü’minlerin edâ etmesi ile, diğerlerinin üzerinden düşer.
Yüce Rabbimiz cümlemize, Habîb’inin mirâs bıraktığı sünnet’i seniyyeyi yaşayanlardan olmayı nasîb etsin.


Yazarın Diğer Yazıları