KÜRTAJ CİNAYETİ

Şu sıralar kürtajla yatıp,kürtajla kalkıyoruz. Peki nedir kürtaj? Cerrahi müdahale ile anne rahmindeki ceninin
İmha edilmesidir. Dünya ve ülkemiz geneli bu imhaya karşı çıkmakta, bir avuç azınlık da  bütün enerjisiyle bu cinayetin
meşru bir hak ve özgürlük olduğunu savunmaktadır.
Halkın % de 99'u müslüman olan bir ülkede meseleyi hem İslâmî, hem de insanî açıdan düşünmek zorundayız.
İslâm Dîni'nin temel kâidelerinden biri de şudur. 'Azı haram olanın çoğu da haramdır. Bu kâideyi kürtaja uyguladığımızda 'Yetişkin birini öldürmekle, cenin halinde öldürülen arasında fark yoktur' gibi bir gerçekle karşılaşırız.
 Kürtajı savunanların en önemli bahanesi, hayat şartlarının zorluğu. Bu zamanda çocuk yetiştirmek zor. Gelir gider dengesi sağlanamıyor. Bir ailede en fazla iki çocuk olmalı ki nitelikli insan yetiştirilebilsin' Eğer bu tür bahaneler haklı ise
sebebi yine insandır. Millî ve mânevi değerlerden uzak, sözüm ona mukaddesâta küfretmeyi çağdaşlık sayan, Allâh'dan korkmaz, kuldan utanmaz bir çocuk yetiştirirsen, o çocuk önce senin sonra çevre ve toplumun problemi haline gelir. Hatta böyle zihniyette bir genç kızın prof.olan anasını öldürdüğü halen hafızalarımızda duruyor. Samimi bir mü'min çok iyi bilir ki Rızkın kefili Allah'dır.  Allâh (cc) da Şöyle buyurmaktadır.” Yoksulluk korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin. Onları da, sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek gerçekten büyük bir günahtır (İsrâ 31). Bir başka ayette de: (Ey Muhammed!) De ki: 'Gelin Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyayım. Ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Anaya babaya iyi davranın. Fakirlik endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin. Sizi de onları da biz rızıklandırırız. (Zinâ ve benzeri) çirkinliklere, bunların açığına da gizlisine de yaklaşmayın. Meşru bir hak karşılığı olmadıkça Allâh'ın haram (dokunulmaz) kıldığı canı öldürmeyin. İşte bunu size Allâh emretti ki aklınızı kullanasınız  (En'âm 151).
Kürtaj bir hak ve özgürlük müdür? Ortadaki yaygaralara bakılacak olursa özgürlüğün ne olduğu da tartışılır.
1-     Özgürlük: Başkalarını rahatsız etmeden,hakların yerinde kullanılmasıdır.
2-   Özgürlük: Başkalarını hiçe sayarak istediği gibi yaşamak, aklından  geçeni yapmaktır. Buna sefihlik denir ki genelde beyinsizlik diye ifade edilir. Bu sefihlik (beyinsizlik)  yüzünden tarihte birçok millet helak olmuştur. Aklı başında olanların sefihliğe asla kayıtsız kalmaması gerekir ki, insan olmanın gereği de budur.
Beden benim değil mi istediğim gibi kullanırım. Her koyun kendi bacağından asılır. Tamam da asılı koyun yerinde kalırsa kokusu herkesi tiksindirir. Kimsenin bir başkasını rahatsız etmeye hakkı yoktur. Yüce Peygamber (SAV)  Kendisi için istediğini kardeşi için istemeyen mü'min değildir' buyuruyor.
Hayatı kendinden ibaret zannedenler herşeyi kendi keyflerine göre değerlendiriyor, sorun üretiyorlar. Bir takım sloganların arkasına sığınarak devekuşu misali haklılıklarını ispata çalışıyorlar. Devekuşuna haydi uç denince, ben deveyim diyormuş. O zaman yük taşı denilince de ben kuşum diyerek işin içinden sıyrılıyormuş. Burada ister istemez aklıma  Arâf  Sûresinin 179. Âyeti geldi. Şöyle Buyuruyor Yüceler Yücesi: 'Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi. Hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gâfillerin ta kendileridir.' Âyette sözü edilen kimseler, kendilerine verilen bu yetenekleri kötü kullandıkları için cehennemlik olmuşlardır. Allâh(CC) bunların böyle davranacaklarını ezelde bildiği için, onları cehennemlikler olarak belirlemiştir.
Şimdi sormak lazım. Behey sözde çağdaş, mimsiz medeniyetin müntesibleri! Mâdem bu kadar özgürlükleri savunuyordunuz da neden 10 yıllardır başörtüsü yüzünden, okulundan, memuriyetinden işinden atılanlara ses çıkarmadınız. Onlarınki özgürkük değil miydi? Ben çocuğuma din eğitim ve öğretimi aldırmak istiyorum diyenlere neden sahip çıkmadınız. Hayır! Dînî terbiye çocuğu çağdışı yapar, çocuk bale, müzik, spor vs gitmeli diye neden başkası adına ahkâm kesiyordunuz. Özgürlük neredeydi o zaman.
Sığınılan bir diğer bahane de lâiklik.
Efendim lâik bir ülkede dînî referanslar esas alınamazmış. Lâiklik: Dîn işler ile devlet işlerinin birbirinden ayrılması idi hani. Bu sözü söyleyenlere Müslüman olup olmadığı sorulduğunda tabii ki Müslüman olduklarını söyleyecekler. Hiç kimse ben lâik’im Müslüman değilim demez. Bu ne biçim tutarsızlık. Hem Lâik Devletin Anayasasının 633. Teşkilât yasasıyla halkı Dînî konularda doğru bilgilendirmek Diyanet İşleri Başkanlığına görev olarak  verilmemiş miydi. O Yüce makamı hakkını vererek dolduran Muhterem Başkanın söylediklerini tekrarlamaya gerek yok. 'Hayat azizdir. Onu veren de Allâh'dır, alacak olan da odur.' İnsan aracısı olduğu birşeyde hak iddia edemez.
Tecâvüz vb. maruz kalmış olanlara gelince: Kim buna sebeb olmuşsa o kişiye bu zillet halkası geçirilip onun kendisinden doğan çocuğuna bakması mecburiyeti getirilmelidir. Böylece yapanın yaptığı yanına kar kalmamalıdır. Meğer ki o kişi ölür veya bakamayacak durumda zillete düçâr olmuşsa o zaman devlet sahip çıkmalıdır.
Hem daha düne kadar insanlığın gündeminde olmayan kürtaj meselesi de ne yazıkı ki ülkemize de batı menşe'li olarak girmiştir. Hem de gayet mâsum ve doğru gibi görünen bahanelerle. Güyâ kontrolsüz nüfus artışı ile gelecek 30 yılda açlık ve yokluk tehlikesi ile karşı karşıya kalacakmışız. O zaman sormazlar mı adama. Sen neden kendi ülkende çocuk doğurmayı teşvik ediyorsun diye. Çocuk başı şu kadar Euro verilecek diye neden çırpınıyorsun.
Asıl mesele bütün gayretlere rağmen önlenemeyen İslâmî değerlerin yükselişidir. Korkunun ecele faydası yok. Mülkün sahibi Allâh'dır. Tarihte Allâh'ın insanoğluna lütfettiği Yüce Dîni ve ona imân edenleri yok etmeye çalışan nice nemrutlar, firavunlar gelmiş fakat kendileri helâk olmuşlardır. Kürtaj meselesi de Müslümanlar üzerine oynanan sinsî bir oyundur. İslâm Dîni hayatın ta kendisidir. Hiçbir sistem İslâm Dîni kadar insana değer vermemiştir. İllâ da çocuk istenmiyorsa Yüce Dînimiz baştan korunma tedbirlerine cevaz vermiştir. Cenin cinayetine ise aslâ müsaâde etmemiştir. Bu sebeble hiçbir anne adayı beden benim istediğimi yaparım diyemez. O zaman adam öldüren de, hırsızlık yapan da aynı şeyi savunmaya çalışır ki, hiçbir vicdan bunu kabul etmez.
Hâsılı kelâm meşrû yollar varken, gayrimeşrû yollara sapmak normal insanın yapacağı iş değildir.


Yazarın Diğer Yazıları