Mehdilik 3

Yahûdîlik’te mesîhin Hz. Dâvud soyundan geleceğine, meshedilmesi dolayısıyla kutsal bir güce sahip olacağına, Tanrı’nın himâyesi sayesinde günah işlemeyeceğine inanırlar.
Mesîh’i diğer insanlardan ayıran özellik onun, yeryüzünde Tanrı’nın vekili olması, Tanrı’nın özel lütfuna sahip bulunmasıdır.
Yahûdî’lere göre mehdî devrinde Kudüs ve çevresi cennet bahçelerine benzeyecek, çöller ormanlara dönüşecek, hayvanların tabiatı değişip vahşilikleri kaybolacak, kurt ve kuzu beraber bulunacak, yılanın ekmeği toz ve toprak olacaktır. Bu tür beklentiler diğer mehdî telakkîlerinde de vardır.
Mehdîlerin yaşayacakları ve faaliyetlerini gösterecekleri bölgeler, mensubu bulundukları dinlerin merkezi yayılma alanlarıdır. Dünyaya hakim olacakları söylenirse de yer isimleri dinlerin bilinen coğrafyaları dışına çıkmaz. Mesela Eski Mısırlılar’a göre ‘Amenî’(mehdî) Yıkarı Mısır’da Hn-hn da doğacak ve kendisine Memphis’i başşehir seçecek, saltanatı Mısırda olacaktır.
Hindû’lara göre ‘Kalkî’(mehdî) Hindistan’da Sambhala şehrinde doğacak ve Sambhala’yı başşehir edinecektir. Mücadelesini Hindistan’a saldıran ülkeler ve milletlere karşı yapacaktır.
Yahûdîler’ce mesîh Kudüs’ü başşehir yapacak, hareket alanı Filistin ve çevresi olacaktır.
Ülke içinde halkına cennet saadetini tattıracak olan mehdî, ideal bir devlet adamı, sosyal reformcu, dînin kurallarını hayata geçirecek peygamber ve rahip olarak tasavvur edilir. Mesela sömürge altındaki Yeni Gine halkının ve Amerikalı Kızılderili’lerin inancına göre gelecekteki kurtarıcı, yabancıları ülkeden kovacak, eski dînî hayatı geri getirecek bir kahramandır.
Hindûlarda ‘Mehdî’ Kalkî dîninin zayıflayan öğretisini yenileyecek, kutsal kitap ‘Vedâlar’ı zamana göre tefsir edecek ve şeriatı uygulayacak olan insan suretine girmiş olan bir ilâh’tır.
Yahûdîler’ce ‘Mesîh’ Kudüs’ü putperestlerden temizleyecek, dağılmış isrâil oğullarını tekrar toplayacak, diğer dîn mensuplarını ve dünyayı hâkimiyeti altına alacak, ‘Ye’cüc ve Me’cüc’ ordularını imha edecek, Roma’yı ele geçirecek, Habeşistan’ı, Mısır’ı ve Arapları vergiye bağlayacak, Tevrât’ı yahûdî olmayan milletlere de öğretecek, Süleyman Mâbedi’ni tekrar yaptıracak ve dînî kuralları uygulayacak olan bir kraldır.
Mehdî sonrası devir, parlak bir günü takip eden karanlık bir gece gibi düşünülür.
Hindû’lara göre mehdînin ardından tabiatın ve insanların durumu tekrar kötüye gidecek, insanlar arasında maddî ve mânevî hastalık ve kötülükler salgın hale gelecektir.
Dönemin sonuna doğru gökte yedi veya on iki güneş doğacak, sıcaklığı bütün insanları öldürecek, nehirleri ve denizleri kurutacak, otları ve ağaçları yakacaktır. Gökten yağmur yerine taş yağacak, bunları kuvvetli bir rüzgarla ‘Samvartaka ateşi’(Kâinâtı yakan ateş) takip edecek, yaşaması muhtemel her türlü hayat sahibini yok edecektir.
Mesîh’ler kendi dönemlerinin sonuna doğru hâkimiyeti Tanrı’ya bırakacaklardır. Bu olayları ölenlerin dirilişi ve hesap günü takip edecektir.
Müslümanlara göre de mehdî dönemini sosyal ve tabîî felâketler takip edecek, kıyâmetle dünya hayatı son bulacak, ardından haşir ve hesap günü gelecektir.
İslâm İnancında Mehdî: Kur’ân-ı Kerîm’de ‘Hidâyet’ kökünden türeyen fiil ve isim kalıbında birçok kelime bulunmakla birlikte ‘Mehdî’ kelimesi yer almamaktadır.
Genelde ‘Hidâyet’ kavramı Allâh’a, Kur’ân’a ve Hz. Peygamber’e (SAV) nisbet edilmekte, ayrıca ‘İnsanın hidâyeti benimsemesi’ anlamında da kullanılmaktadır.
Mâlik b.Enes, Buhârî ve Müslim gibi titiz davranan hadîs âlimleri, mehdî kelimesinin geçtiği rivâyetlere yer vermezken, Ahmed b. Hanbel, İbn.Mâce, Ebû Dâvud, Tirmizî, Hâkim ve Taberânî gibi muhaddisler eserlerinde bu tür rivâyetleri nakletmişlerdir.
Hz. Peygamber’e (SAV) atfedilen ve râvîleri güvenilmez bulunan bazı metinlerde belirtildiğine göre, dünyanın ömründen bir gün bile kalsa, Allâh (CC) bu günü uzatıp mutlaka bir mehdî gönderecektir.
Hz.Hasan veya Hüseyin’in neslinden gelecek olan bu kurtarıcının adı, Resûl’i Ekrem’in adına, babasının adı da onun babasının adına uygun olacak (Muhammed bin Abdullah) ve zulümle dolu olan dünyayı adâletle dolduracaktır.
Beş, yedi veya dokuz yıl hüküm sürüp, bütün Müslümanları hakimiyeti altına alacak, iktidarı sona erince de kıyamet kopacaktır.
Süyûtî, sünnî kaynaklarda nakledilen mehdî rivâyetlerinin kırktan fazla olduğunu söyler.
İsnâaşeriyye Şîası’na ait kaynaklarda bunlara iki yüzü aşkın rivâyet eklenir. Bu rivâyetlerde daha çok mehdî’nin on ikinci imam Muhammed bin Hasan olduğu rivâyet edilir. Ona Mehdî el Muntazar (beklenen mehdî) da denilir.
İslâm inancında mehdilik anlayışı geçmiş kültürlerin de etkisiyle çok önemli bir konuma geldiğinden, bu konuyu birkaç müstakil yazı ile işlemeyi uygun buluyoruz.
Şimdilik kısaca söyleyeceğimiz şudur. Müslümanlar, Kur’ân ve sünnet üzere yaşadıktan sonra zaten hak üzere olup, başka kurtarıcıya ihtiyaçları yoktur.


Yazarın Diğer Yazıları