Nezir -Adak

Nezir: Arapça bir kelime olup, korkutmak, uyarmak manasına gelen ‘İNZÂR’dan türetilmiştir. Kendisine gerekmeyen bir şeyi vacip kılmak demektir. Normalde yapılması gereken bir işim borç haline getirilmesidir. Dilimizde adak diye zikredilir.
Allâh (cc) rızası için, normalde yapılması gereken işler, mesela: Nafile oruç tutmak, infakda bulunmak, mazluma yardım etmek’vb. Mü’mine normalde sevap kazandıracak olan amellerin, kişi tarafından kendisine vacip kılınmasıdır.
Adanan şey öncelikle Allâh rızası için olmalıdır. Allâh’a isyan olabilecek mekruh veya haram olan birşeyi adamak caiz değildir. Nezr’in makbul olması, nezredilen (adanan) şeyin, dînen caiz ve ibâdet cinsinden olması gerekir. İbâdetin esası olan, ihlâs’a aykırı olduğundan dolayı dünyevî menfaatler için yapılan nezirlerin değeri düşüktür.
Kur’ân ve sünnette nezir konusuna yer verilmektedir. Bakara Sûresi 270. Âyet’i Kerîme’sinde: ‘Her ne infâk eder yahut her ne harcarsanız, Allâh onu mutlaka bilir. Zalimlerin ise yardımcıları yoktur. Hadîs-i Şerîf’de: Nezir/adak iki çeşittir. Kimin adağı Allâh’a itaatle ilgiliyse, bu adak Allâh içindir. Onu yerine getirmek gerekir. Kimin adağı da Allâh’a isyan ile ilgiliyse, bu adak şeytan içindir. Bu yerine getirilmez. Böyle bir adakta bulunan kimse, yeminde olduğu gibi keffarette bulunur.’(Nesâî, Eymân 41)
Nezir: Özellikle dünyevî işler için yapıldığında, Allâh (cc) ile bir nevi pazarlık mahiyeti taşıdığı için pek caiz görülmemiştir. İbn-u Ömer’in rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf’de buyurulur ki: ‘Adak, olacak  birşeyi ne öne alır, ne de geriye bırakılmasını sağlar. Ancak onunla cimriden mal çıkarılmış olur.’ (Buhârî, Kader 6) Bir başka hadîs’de: ‘Nezir/adak, âdemoğluna, Allâh’ın kendisine takdir etmediği hiçbir şeyi yakınlaştırmaz. Ancak adak, kadere uygun düşer. Adak sayesinde cimrinin kendi rızası ile çıkarmak istemediği malı, elinden çıkarılır.’ (Buhârî, Kader 6)
Âlimlerin çoğu, bu tür rivâyetlere dayanarak, şarta bağlı olarak, dünya menfaati için yapılan adakların mekruh olduğuna hükmetmişlerdr. Meselâ: ‘Bir araba alırsam bin lira tasaddukda bulunacağım’ diye adak yapan biri, arabayı aldığında bu adağını yerine getirmesi borçdur. Yerine getirmediği zaman günahkar olur. Öbür tarafdan böyle bir adakta bulunmayarak bin lira infak etse, bu davranış  Allâh katında çok makbul bir ibâdet yerine geçer.  
Kişi, yerine getirdiği takdirde zarar görecekse, böyle bir adak yerine getirilmez. Mesela, çalışan birinin bir ay oruç tutmayı adaması ile, o adağı yerine getirirken önce gücünü, sonra da işini kaybetme durumu ortaya çıkarsa, derhal bu adaktan vazgeçilir. İbn-u Abbâs (ra) dan rivâyete göre, bir gün Resûlullâh (sav) hutbe verirken, güneşte ayakta duran bir adam gördü. Onun niçin orada durduğunu sordu. ‘Bu Ebû İsrâîl’dir, güneşte durarak, oruç tutmaya, yiyip içmemeye, gölgede oturmamaya ve konuşmamaya nezretmiştir’ dediler. Resûlullâh (sav): ‘Ona söyleyin, gölgelensin ve konuşsun. Ancak orucunu tamamlasın ’buyurdular. (Buhârî, Eymân 31) Bu hadîs-i şerîf’de; İslâm’ın onaylamadığı meşakkatleri, kişinin kendi nefsine çektirmesi ve bunun için adakta bulunması yasaklanmıştır.
Âlimlerimiz, insana eziyet veren, yalınayak yürümek, güneşin kavurucu sıcağında beklemek..vb Kur’ân ve sünnette meşruluğu belirtimemiş davranışların ibâdet sayılmayacağına, ezâ olan şeylerle adak yapılamayacağına ‘Ebû İrâîl’ hadisini delil göstermişledir.
Allâh’a (cc) isyan etmeye dönük adaklar batıldır. İçki içmeyi, kumar oynamayı, hırsızlık yapmayı.. adamak gibi.  Bazı âlimlere göre böyle bir adak yerine getirilmez. Ancak yemin keffareti ödenir. Mesela ‘namaz kılmayacağım’ diye yapılan bir adak batıldır, adak yerine getirilmez ve namaz kılınır. Takva sahibi olmaya dönük adaklar mutlaka yerine getirilmelidir. ‘Bir yetime sahip çıkacağım, namazı vaktinde kılacağım, mâlâyânî/lüzumsuz konuşmayacağım’ vb ‘derhal yerine getirilmesi gereken adaklardır.
Bir şey hakkında adakda bulunmak kaderi, kaderi değiştirecek değildir. Allâh (cc) ile; şu işim olursa’ diye başlayan bir adak dînimizce caiz görülmemiştir. Bu tür adaklar imân zafiyetinden kaynaklanmaktadır. Mü’min adak yerine normal zamanlarında infâk’da bulunsa zaten birçok belalardan korunacağını Peygamberimiz (sav) müjdeliyor.
Esasen adakta bulunmak, meşru yönü ile, bir nevi söz vermek hüviyetinde olduğundan ve üstelik bu söz de Allâh’a verilmiş bir söz olduğu için edâsı vacip’dir. Ahde vefâ göstermek Allâh’ın emridir.
Kötülüğün kendisi batıl olduğundan, hakkındaki adak da batıldır.


Yazarın Diğer Yazıları