Oruçla Yücelmek

Bütün ibadetlerde temel esas, Allâh'a kulluk etmek, onun rızasını kazanmaktır.
Her ibadetin kendine has özellikleri vardır. Mesela, namaz dînin direği, zekat; dînin dengesi, hac; kardeşlik ve eşitliği temsil eder. Oruç ibadeti de Müslüman'a, sabırlı olmayı, metanet ve merhameti öğretir. Oruçla insan nefsini terbiye eder. Riyadan ve gösterişten arınır.
Oruç tutmak denilince, aklımıza hemen ramazan ayı gelir. Ramazan ayı ise hidayet rehberimiz Kur'ân-ı Azîm'in indirilmeye başladığı mübarek bir aydır. Şeref ve faziletini Kur'ân'dan alır. Kur'ân bu durumu şöyle açıklar. '(O sayılı günler), insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'ân'ın kendisinde indirildiği Ramazan ayıdır. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa, tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allâh size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allâh'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir'. (Bakara,185)
Oruç, Kur'ân ile taçlandırıldığı zaman hidâyete, hak ve batılın delillerini ayırdetmeye daha yakın olur. Kendisinden şer gelmez. Hayır ve takvâ üzere olur ki, Allâh'ın bir emri de bu yöndedir. Mâide Sûresi 2.âyetinde “iyilik ve takvâ (Allâh'a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Ama günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allâh'a karşı gelmekte n sakının. Çünkü Allâh'ın cezası çok şiddetlidir_ buyurulmaktadır.
Oruç: Kişi kendisi söylemediği sürece riyâ ve gösteriş olmayan bir ibadettir. Diğer ibâdetler gibi görünür yanı olmadığından Allâh'dan başkası tarafından bilinemez. Bu husus Hz. Peygamber (sav) tarafından bize muhtelif yollarla şöyle bildirilmektedir. Aziz ve Celiîl olan Allâh, 'İnsanın oruç dışında her ameli kendisi içindir. Oruç benim içindir, mükâfatını da ben vereceği ' buyurmuştur.(Müslim, Sıyâm 163)
Oruç kalkandır.Biriniz oruç tuttuğu gün kötü söz söylemesin ve kavga etmesin. Şayet biri kendisine söver ya da çatarsa: 'Ben oruçluyum' desin. Varlığım kudret elinde olan Allâh'a yemin ederim ki, oruçlunun ağız kokusu, Allâh katında misk kokusundan daha hoştur. Oruçlunun rahatlayacağı iki sevinç zamanı vardır; birisi, iftar ettiği zaman, diğeri de orucun sevabıyla Rabbine kavuştuğu zamandır.(Buhârî, Savm 9)
Allâh'ü Teâlâ buyrurki: Oruçlu kişi yemesini, içmesini, cinsî arzusunu benim rızamı kazanmak için terkeder. Oruç, doğrudan doğruya benim rızam için yapılan bir ibadettir. Her iyiliğin karşılığı on misli sevap olduğu halde, orucun mükafatını ben vereceğim'.(Buhârî, Savm 3)
Hadîs-i Şerif'lere dikkat edilecek olursa, diğer ibadetlerden farklı olarak oruç ibâdeti, Yüce Allâh'ın (cc) 'arşılığını ben vereceğim' buyurduğu tek ibadettir. Aynı zamanda oruçlu kişi, günahlara karşı da zırhlanmış durumdadır.
Oruç ibadetine hâs olarak Sevgili Peygamberimiz (sav) şu müjdeyi vemektedir. 'Cennette reyyân denilen bir kapı vardır ki, kıyâmet günü oradan ancak oruçlular girecektir. Onlardan başka kimse giremeyecektir. Oruçlular nerede? diye çağırılır. Onlar da kalkıp girerler ve o kapıdan, onlardan başkası aslâ giremez. Oruçlular girince o kapı kapanır ve bir daha oradan kimse giremez'.(Buhârî, Savm 4)
Allâh rızası için bir gün oruç tutan kimseyi Allâh'ü Teâlâ, bu bir günlük oruç sebebiyle, cehennem ateşinden yetmiş yıl uzak tutar.(Buhârî, Cihâd 36)
Oruç konusunda titiz olup, şartlarına riâyet edilerek yerine getirildiğinde; bir müminin hayal edemeyeceği bu nimetleri elde edebilmesi kadar bir zenginlik düşünülemez. Yeter ki kısa bir ömürde dünyaya aldanmasın. Nefsine hakim olabilsin. Bu dünya hayatı bir şekilde geçip gitmektedir. Üstelik kişi bir saat sonraki âkıbetini bile bilmemektedir. Öyle ise aklı başında olan her Müslüman'ın kendisine farz kılınan oruç ibâdetini hakkıyla edâ ederek, vadedilen ecir ve mükâfatlara nâil olabilmektir.
Uzun yaz günlerine gelmesi nedeniyle belki zorluk çekilebilir, fakat nimetin değeri de çekilen sıkıntıya göredir. Orucun, bizi hayatın kötü sürprizlerine karşı eğittiği gibi, açlıktan ölmek üzere olan, hatta ölenlerin bulunduğu insanları hatırlarsak, şurada en fazla 16 saatlik bir zamanın ne kadar kısa olduğunu o zaman anlarız.
Neticede hayır ve şer üzere yaşamak elimizde değil mi? Allâh (cc) her türlü şerden tüm müminleri korusun.


Yazarın Diğer Yazıları