YEMİN/AND

Yemin: Arapça bir kelime olup, kelime olarak ?sağ taraf, sağ el, güç, ahit? gibi manalara gelmektedir. Alışveriş akdi sonuçlandırılırken el sıkışma/tokalaşma yapıldığı için ‘el yemin’ denilmiştir. Dilimizde ‘And’ diye de ifade edilir.
Istılâhî/şer’î manada ise, Allâh’ın (cc) isim veya sıfatını zikrederek bir şeyi kuvvetlendirmek manasına gelmektedir. Yani bir işi yapmak veya yapmamak hususunda ifade edilen azim ve kararlılığa kuvvet kazandırmak ve muhatabı ikna etmek maksadıyle Allâh’ın (cc) adını zikrederek yapılan bir akittir.
Vallâhi falan yere gittim veya gitmedim. Billâhi falandan alacağımı aldım veya almadım. Tallâhi falan işim olursa şöyle yapacağım gibi sözler birer yemindir. Nezir/adak da bir nevi yemindir. Bu sebeble hadîs kitaplarımızda, aradaki yakınlık sebebi ile ‘Kitâb’ul Eymân ve’n Nüzûr’ adını taşıyan bölümlerde mütâlaa edilir.
Sosyal ilişkilerin bir parçası, adlî vak’âlarda iddiâların sübutu veya asılsızlığını ortaya çıkarmak için delil olarak, şahidin ifade ve yeminine başvurulduğu için, dînimiz, yemin bahsine özel bir değer vermiştir.
Yemin konuş ile ilgili bazı özel tabirler kulanılmaktadır. Bu tabirleri şöyle sıralamak mümkündür:
Halif: Yemin eden kişiye denir.
Berr: Yeminde kararlı olmak, yeminini tutmaktır.
Bârr: Yeminini tutan kimseye denir.
Hânis: Yemininde sadakat göstermeyen, yeminini bozan kimseye denir. Böyle bir kimse günahkardır. Ancak yemin keffareti ve tevbe ederek günahından kurtulabilir.
Licâc: Yemini yerine getirmede ısrar etmek demektir. Yeminde ısrar caiz değildir. Eğer yeminin bozulması daha hayırlı görünüyorsa o yemin bozulmalıdır, fakat keffâreti de verilmelidir. Özellikle bu durum, kişinin âilesine karşı yaptığı yeminlerdir. Kişinin hanımı ile yatmamaya yemin etmesi gibi. Böyle bir yemin hemen bozulmalı ve keffâreti de hemen ödenmelidir.
Allâh (cc), hesaba çekeceği yemin, Mâide Sûresi’nin 89. Âyeti Kerîme’sinde şöyle anlatılır: Allâh, boş bulunarak ettiğiniz yeminlerle sizi sorumlu tutmaz. Ama bile bile yaptığınız yeminlerle sizi sorumlu tutar. Bu durumda yeminin keffareti, ailenize yedirdiğinizin orta hallisinden on yoksulu doyurmak, yahut onları giydirmek ya da bir köle âzâd etmektir. Kim (bu imkanı) bulamazsa onun keffareti üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz vakit yeminlerinizin keffâreti budur. Yeminlerinizi tutun. Allâh size ayetlerini böyle açıklıyor ki şükredesiniz.
Yemin konusu genelde üç ana başlık halinde değerlendirirlir.
1 - Lağv  yemini: Yemin kastı olmaksızın, ağız alışkanlığı îcabı yapılan yeminlerdir. Âyette de görüldüğü üzere, Allâh (cc) bu tür yeminlerden sorguya çekmeyecektir. Keffâret de gerekmez. Mesela; Borcunu ödemediği halde, ödediğini sanarak: ‘Vallâhi borcumu ödedim? demesi gibi.
2-  Gâmus yemini: Bile bile yalan yere yapılan yemindir. Borcunu ödemediğini bildiği halde, Vallâhi borcumu ödedim? diye yemin etmesidir. Dînimizce en büyük günahlardan sayılmaktadır. Çünkü yalanına bile bile Allâh’ı şahit tutmaya kalkmaktır. Böyle bir yemin, kişileri mahveder, evleri perişan eder. Bu tür yeminlerin keffâreti yoktur. Gâmus yemini yapan kişi, samîmî tevbe ile, Allâh’tan (cc) bağışlanma dilemelidir.
3-Mün’âkid yemin: Mümkün ve geleceğe ait bir durum hakkında yapılan yemindir. ‘Vallâhi yarın fakir komşumun ev kirasını vereceğim. Billâhi falancaya borç vermeyeceğim’ gibi. Bu tür yeminlere sâdık kalındığı takdirde keffâret gerekmez. Ancak yemin bozulduğu andan itibaren keffâret gerekir. Bu bozma ister bilerek olsun, ister bilmeyerek olsun ve isterse unutarak olsun, keffâret gerekir.
İnsanın dînî hayatının yanında, kazâî/yargılama hukukunda da bir ispât vasıtası olması bakımından yemin’in çok önemli bir yeri vardır. Gerek Kur’ân’da ve gerekse sünnet’te yemin’in değeri ve sonuçları üzerinde önemle durulmuştur. Kur’ân ve sünnetin verdiği ana mesaj şudur: ‘Allâh’ın (cc) adı kötü işlere bulaştırılamaz, vasıta kılınamaz.’
Yemin, Allâh’ın (cc) adını zikrederek yapılmalıdır. İbn-u Ömer’in (ra) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîf’de Resûlullâh (sav) şöyle buyurmuşlardır. Allâh’ü Zülcelâl Hazretleri, babanızın adını zikrederek yemin etmekten sizleri men etti. Öyle ise kim yemin edecekse Allâh’a yemin etsin veya sussun. (Buhârî, Eymân 4) Âlimlerin ortak kanaatine göre, Allâh’ın (cc) adını zikrederek yemin edilmesindeki hikmet şudur: Bir şeyle yemin etmek, onu yüceltmeyi gerektirir. Oysa bütün yüceliklerin sahibi Allâh’tır (cc).
Hakkımızda şer olabilecek yeminlerden Rabbimiz cümlemizi muhafaza buyursun.


Yazarın Diğer Yazıları