Yazar Değilsin, Olamazsın!

Yazar değilsin, olamazsın, eğer bu cemiyetin gizli kurallarına uymaz isen!
Aslında yazarlığın felsefesi insana dair her şeyi kendine dert edinmektir. Dertli olmaktır! Bunun için hem kendinin hem de herkesin derdine deva aramaktır.
Fakat; yazarlık cemiyetinin işleyişinde de bir takım bulanıklıklar vardır.
Kimilerine göre; yumuşak kalpli bir yazarlık zaaf olarak kabul edilir. Doğruları söylerken yaygara çıkarmayan yazar, makbul görülmez. Çünkü soğuk ve tarafsız bir hüküm olarak ifade olunur ki; sertleşmeyi bilmeyen bir iyilik, iyilik dahi sayılmaz.
Hakikatleri ifade ederken sözleriniz tokat olmuş,  üç, beş canı yakmışsınız, kalp kırmışsınız zararı yok, hatta zulüm değil, vazife…
Demem o ki; bu işin de makbul olanı ve olmayanı var ki, anlatmak zor !
Kanaatime göre söz olacaksan, kalem olacaksan birlikte düşünmek için yola çıkmak, o yolda bir nefer olmak gerçek gayedir.
Lakin kimi zaman; yazar demek öyle tariflere ve mecburiyetlere tabi ki, taçlandırmak mı yoksa dibe vurmak mı siz takdir edin.
Kalem erbapları satırlara dökülmeyen köşelerinden diyorlar ki;
Kargaşalara, baskılara, dönekliklere vaveyla ederek karşı çıkmalısınız. Yok öyle “gelin birlikte düşünelim” üslubuyla analiz etmek işe yaramaz. Bunun için karşınıza çıkanı hırpalarken faziletli bir iş yapıyormuş, edası olmalı ki cesaretiniz görünsün!
Bu dünyadaki herkesin niyetini okumalısınız! Eğer karşınızdakilerin planlarını bilmiyorsanız, o halde sizin için yok demektirler. Paranoyak olmalısınız muhakkak!
Meçhul ve dolambaçlı yollardan, karanlık tünellerden geçen sonlar üretmelisiniz, geleceğe dair… Zekânızın setlerini aşabilmelisiniz!
Zamanı; zamanın da üstünde anlamalısınız! Hep aynı minvalde yazılar kaleme almakla olmaz, böyle yaparsanız bir saadet bir felaket yolunuzu göremez olursunuz. Zora sokacaksınız düşünceleri ki cesaretinize de baş eğsin, sizi okuyanlar… Asi mi desem anarşist mi desem yazı üslubunuz için hani o malum yüksek tepeden bir haykırış olmalı!
Hülasa deniliyor ki; her yazınız bir eylem gibi olmalı!  Teoriler kuracak, hesaplar yapacaksınız ki fikriniz tarihi bir kavga gibi dursun, hatta bu işin prensiplerini siz yazıyormuşsunuz sansınlar. Öyle prensipler kurun ki, her cepheden gelen düşmanlara tek başına, hem de hepsine birden susturucu olsun! Dövüştürün kavramları! Hürriyet, özgürlük, adalet vs. vs.
Birtakım değerlerden bahsetmek ve inanmak yetmez! Onları bayraklaştıracak temsilciler seçin, onlar istese de istemese de…
Komedya da üretebilmelisiniz, olmaz, hep ilmi, fikri, edebi malzemelerden eserler üretmek!
Soğuk ve tarafsız bir cephede kalırsınız yoksa… Toplumdan uzak her türlü vehimden kaçmış boşa harcanan bir çaba oluverirsiniz. İşte böylesi bir kördüğüm…
Yanlış anlamayınız, ötelemiş değilim, ben de bir içindeyim bir dışında bu kördüğümün!
Fakat düşününce en nihayetinde; eserler ve yazılarla, fikirlerden çok beğenilme ihtirasına dayanan bir dünya kuruluyorsa, bu hali ve devranı yok edecek, yalanlayacak, tüketecek gönül tazelemelerine ihtiyacımız var.
Asıl olan şu ki, cerrahmışsın, avukatmışsın, hâkim yahut mühendismişsin yahut yazarmışsın kime ne! Bu yalan dünyada nasıl tecelli edersek edelim…
Mühim olan “İyi insan” olabildik mi? Birbirimize deva olabildik mi?
En mühimi ise Hakk’ın rızasını kazanabildik mi? 
Bu vesile ile tüm Müslüman âleminin Kurban bayramını kutluyor, Yüce Rabbimden hepimizin yüreklerine taze bir esinti ve barış rüzgârları getirmesini niyaz ediyorum.


Yazarın Diğer Yazıları