DİNLEME VE GİT ! 


Bir ağacın altında, püfür püfür esen rüzgarın bağrından uçsuz bucaksız bir manzaraya doğru bakarken şekilleniyor bu yazı. Canlandırsana gözünde, bir kaç dakika duraklama yazısı okuyalım birlikte...

Hayatını yavaşlayınca ne hissediyorsun,

Hiç düşündün mü?

Yoksa hiç yavaşlamadın mı ?

Bir denesene, ne çıkacak içinden ?

İnan her birimizin içinden ,zannettiğimizden başka biri çıkacak...

Belki onu tanımadığımız için yavaşlamıyoruz yada tanıyor, kendimizle yüzleşmekten çekiniyoruz

Karşılaştığımız o başka biri "ne der bana acaba” diye korktuğumuz için o hengamenin devam

etmesini istiyoruz; Sen karar ver !

Duymuyoruz, dinlemiyoruz , görmüyoruz

Oysa tefekkür haline daldığımız zaman hepimiz yolculuğumuzu düşünüyoruz

Anne rahminden düştüğümüz dünyada neler yaşadık

Hadi bi yolculuğa çıkalım ;

Agu'larla ilk ritmi yakalamaya başlıyoruz

Dokunarak hissetmenin verdiği o muhteşemliği keşfediyoruz

Önce kelimeleri oturtuyoruz ürkek dudaklarımıza Duyduklarımızı tekrar ediyor, Tekrar ettiklerimizin manasını bilmesek de o ritmi seviyoruz

Her şeyin RİTMle başladığına inanıyoruz bi süre Gülümsemeleri bırakıyoruz avuç avuç başka gözlere

Ahh o gülümsemelerimizi bıraktığımız gözler.. hiç bitmeyecek inan. O gözler acıtacak canımızı sonrasında...

Ardından mırıldanarak ayağa kalkmaya başlıyoruz

Mırıldanışımızı dinlerken dengenin daha önemli olduğunu farkediyoruz

İlk adım ! O ilk adımı attığımız an, gözlerimiz ayaklarımızda olsa da gönlümüz ötelere aşık olmaya başlıyor

Offişte tam da o an!

Bedenimizi kontrol edebilmenin bizi daha özgür kılacağını düşünüyoruz

Özgürlük ilk orda giriyor kanımıza

Ya da var olan özgürlüğü ilk orada keşfediyoruz Farketmez... özgür olabilmek hedefimiz haline geliyor Oysa ki güvenli bir elden tutunca daha rahat yürüyeceğiz Ama ‘kendim gitmeliyim' düşüncesiyle bir bir bırakıyoruz ellleri..

Mücadele tam da O AN başlıyor

Ve bir ses ; "haydi” diyor hayat "buyur madem önden alalım seni”

...……………

Sonra, bugün olduğu gibi bir ağaca verip sırtını film şeridini izlemeye koyuluyoruz

Aklımıza ilk mücadelelerimiz geliyor

Kimse kolay elde ettiklerini düşünmez çünkü...

İlk hissettiğimiz, aldığımız yaralarımızdır

Acıyı mı seviyoruz, yoksa yaralarımıza aşığız bilmiyorum

Kanayan her noktamızı sanki o an açılan bir yaraymış gibi yeniden hissediyoruz Ahh o yaralar hiç unutulmaz

Gariptir insan !

Günlerce kıvranışlarımızı unutup bir de "ben aldım bu yaraları ve ben yaptım pansumanını, ben sardım” hepsini diyoruz

İçten içe gurur duyuyoruz acılarımızla

O yaralarla, yeni YÂRlar arıyoruz

Yaraya yâr iyi gelir zannediyoruz

Ve öylece yeni yaralar,farklı insanlar, bitmeyen savaşlar, gözyaşları , kahkahalar.. biriktirip duruyoruz Çekmecelerimizi kontrol ediyoruz Hangi insanı hangi çekmeceye yerleştirdiğimizi düşünüyoruz

Bir melodi yakalayacağız, bir kafiye daha ekleyeceğiz diye debelenip duruyoruz

Hayat;

Bir şiir belki hepsi, Nolsun ki !

O yüzdendir ki ;

Her insan hayatının şiirini yazmak için uğraşıyor

Emekleyen o minik gülüş, artık koşmaların aşığı oluyor

Gitmelerin

......……………

Heyy hayat ; Gitmelerin delisiyiz

Bir başına gitmelerin, keşfetmelerin delisiyiz

Bu deliliği ,bu keşfedişi seviyoruz

Her gitme yeni bir yara , her keşfediş yeni özgürlükleri getiriyor

Gittikçe büyüyor, büyürken aşık oluyor , tökezliyor , düşüyor, yeniden kalkıyoruz

Her ne olursa olsun

Biz gitmelerin delisiyiz...

Son cümle şu ki ;

Herkes senin başardıklarını alkışlarken , oraya nasıl geldiğinle ilgilenmeyecektir. Acısını hala hissettiğin kırıklarını, üstüne döktüklerini, neler feda ettiklerini, nasıl yaralar aldığını göremeyecektir ..

Dinleme ve git !



Yazarın Diğer Yazıları