Dezavantajlı Kesimler Ve İnsanlık Onuru -2-

Peygamberimiz dadısı olan Ümmü Eymen cariye-hizmetçi statüsünde olup hürriyetine kavuşturulmuştur. Sevgili Peygamberimiz kendisine "Anneciğim, anneciğim!" diye hitap ediyordu. Köle ve hizmetçilerin değersiz sayıldığı bir zamanda, Peygamberimizin Ümmü Eymen' e "Anneciğim" demesi köklü bir düşünce değişikliğini müjdeliyordu. Bu düşüncenin esasını da: "Ne olursa olsun insanı insan olarak sevip saymak" oluşturuyordu.
Bir gün Zahir adında kötürüm bir sahabi Medine çarsısında üzüm satmakta idi. Allah Rasulü (s.a.s) mübarek elleriyle Zahir’in gözlerini kapayarak Zahir’i satıyorum alan var mı diye latife yaptı. Zahir: ey Allah’ın Rasulü ben kötürüm birisiyim bana çok para vermezler deyince, Allah Rasulü (s.a.s); sen ucuza gidecek bir varlık değilsin diyerek onu onore etti. (Buhari/İman 5) Hz. Peygamber ve tebliğ ettiği yüce İslam dini insana ve insanlık onuruna yeryüzünde hiçbir sistemin vermediği değeri vermiştir.


İnsan olmak hasebiyle, her Müslüman’ın diğer Müslümanlara olduğu gibi Müslüman olmayanlara karşı da belli bazı sorumlulukları vardır. Bu sorumlulukları yerine getirmeyen Müslümanlar günah işlemiş olur ve Allah tarafından cezalandırılırlar. Kişi, yaptığı iyi işleri, güzel davranışları ve güzel ahlakı ile özel bir değere sahip olacaktır. Nitekim: "İşlediklerine karşılık her birinin dereceleri vardır"(En'am, 6/132) ayetinden, herkesin, yaptığına uygun bir dereceye getirileceği ve mükafatlandırılacağı anlaşılmaktadır. Özgürlük insan onuru ile aynı anlamdadır. Ve bu onur bir haktan ziyade, insanın özünde bulunan bir cevherdir. İnsandan bu onur alınırsa geriye hayvan mertebesinde bir varlık kalır. Özgürlük açısından da böyledir. İnsan, irade ve özgürlüğü varsa ancak insandır. Eğer ona herhangi bir fikir empoze etmeye çalışılırsa, özgürlüğü ortadan kalkacak ve insanlık onuru zedelenecektir. İslam, insanlara fikir empoze etmeyi büyük bir günah olarak görür. Mantıki temellere değil, körü körüne taklide dayanan inançları da asla kabul etmez.
“İnsan hakları” kavramı günümüzde gittikçe daha bir önem kazanmaktadır. İnsan haklarının toplumda hâkim olması herkesin arzu ve isteğidir. Bu hakları insanlara kimse vermiş değildir, bundan dolayı da kimse alamaz. İnsan, ilahi kudretin kendisine bahşettiği haklara sahip olarak onurlu ve insanca yaşamayı arzu etmektedir. İnsan haklarının toplumda hâkim olabilmesi için ferde ve topluma pek çok yükümlülükler düşmektedir. İslâm’a göre herkes sorumlu olup üzerlerine düşen sorumlulukları yerine getirmekle görevlidir


Sonuç olarak ; toplumda dezavantajlı kesimler başta olmak üzere her insan Allah’ın yeryüzünde  halifesidir , saygındır , canı ve malı gibi onuru ve haysiyeti de dokunulmazdır. Peygamberimiz (s.a.s.) Kabe’yi tavaf sırasında şöyle demiştir:
’’(Ey Kabe) Sen ne kadar hoşsun, kokun ne kadar güzel ! Sen ne kadar yücesin , saygınlığın ne kadar yüce ! Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki müminin saygınlığı Allah katında senin saygınlığından daha büyüktür , onun malı , canı ve saygınlığı senin saygınlığından daha üstündür.’’(İbn Mace , Fiten,2)


Yazarın Diğer Yazıları