18. UFUK TURU VE DİJİTAL ÇAĞDA AİLE

Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşımızda,

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak…

Derken ülkemiz üzerinde iman ve inançla yoğrulmuş asırlık kazanımlarına, birikim ve deneyimlerine aile yapımız korunduğu sürece hiçbir zeval gelmeyeceğini ifade etmek istiyordu.

 

Peki, bugün milletimizin her türden tarihsel kazanımlarının ve bu kazanımların bekasının güvencesi olan aile kurumumuz bugün ne kadar sağlam ve ne kadar geleceğimize ümit verir noktada? Bu bir soru işareti. Ne yazık ki içinde bulunduğumuz zaman dilimi içerisinde aile yapımızın tarihin hiçbir aşamasında olmadığı kadar tehdit ve tehlike içerisinde olduğuna, gençlerimizin aile kurmaktan imtina eder duruma düştüğüne tanık oluyoruz. Çocukların ebeveynlerinden ebeveynlerin de çocuklarından haz etmediği bir psikolojinin her gün toplumsal yaşamımıza daha çok nüfuz etmekte olduğuna tanık oluyoruz.

 

Belki de bu durumun bir farkındalığının neticesi olsa gerek ki Konya Sivil Toplum Teşkilatları Platformu geçen hafta "Dijital Çağda Aile” başlığı altında Alanya'da bir sempozyum çalışması düzenleyerek yaşanan aile hayatımıza ilişkin sorunlara karşı bir ortak akıl oluşturmayı hedefledi. Bu bağlamda Ülkemizin yaklaşık kırk farklı şehrinden gelen sivil toplum teşkilatları ile fikir, düşünce ve tecrübe paylaşımı gerçekleştirildi.

Konu başlığının Dijital Çağda Aile olarak belirlenmesindeki en temel gerekçelerden biride son zamanlarda yaşadığımız dünyada bir takım küresel güç odaklarının yine dünyamızın küresel kurumlarının çatısı altında ulus devlet ve millet yapılarının çökertmeye yönelik sistematik uygulamalarının yaygınlaşması gerçeğidir.

 

Cinsiyetsiz toplum düşüncesinde ayrıca dilin cinsiyetten arındırılması talep edilmekte; abi, abla, anne, baba, bey, hanım, kadın, erkek gibi cinsiyeti işaret eden kelimeler kullanılmamaktadır. Bu proje kapsamında arzu edilen bir diğer konu ise yasaların ve kimliklerin de tamamen cinsiyetsizleştirilmesidir.

 

Finansman ve meşruiyetlerinin arka planında Birleşmiş Milletlerin 2030 ajandası yatıyor. Birleşmiş Milletlerin "Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 5 nolu amaç olan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği maddesi. Birleşmiş Milletler Sürdürülebilir Kalkınma maksadıyla firmalara, "siz bu konuda faaliyetler göstermelisiniz.” Bunu yürütürseniz ESG puanınız yükselir. O zaman finansmana daha ucuz olarak ulaşmanız mümkün olur.” Diyorlar. Ucuz finansmana ulaşmak isteyen firmalar sözde onur ayında bunların bayrağını çekmek ve eylemlerine finansman sağlamak zorundalar.

 

Bugün küresel akıl sahipleri tarafından finanse edilen uygulamalar Avrupa toplumlarını adeta esaret altına almış durumda. Avrupa'da son derece saygın kuruluşların yönetiminde bulunan vatandaşlarımız eğitimin erken yaşlarında çocuklarının dayatmaya maruz kalmasından dolayı tüm kariyerlerini terk ederek ülkelerine geri dönüyorlar. En büyük avantajımız doğal ve fıtri olan bir şeyi savunuyoruz. Onlar ise insan doğasına ve fıtratına aykırı olan bir şeyi savunuyorlar.

 

Küresel güç odakları aile kurumunu hedef alan uygulamalara destek verirken bunun gerekçesini de dünya nüfusunun aşırı artması olarak açıklıyorlar. Konuyu karbon salınımı ve küresel ısınma ile ilintilendiriliyor. "Sürdürülebilir kalkınma” Bu aklın arka planında yatan felsefe, "EKONOMİ, İnsanların sınırsız ihtiyaçlarını sınırlı kaynaklarla karşılama.” Diyorlar. Hâlbuki insanların ihtiyaçları değil arzuları sınırsızdır. İnsanoğlu arzularını kontrol etmeyi başarırsa dünyanın kaynakları herkes için yeterli olacaktır.

 

Dünyamızdaki bu sapkın ve şeytani aklın uygulamaları ne yazık ki ülke nüfusumuz üzerinde de yavaş yavaş etkisini göstermeye başladığına tanık oluyoruz. Küreselciler, "Dünyada istenilen insan refahını sağlayabilmek için insan nüfusunu barışçıl yoldan 1. Milyara düşürmemiz gerekiyor.” Diyorlar. Barışçıl yöntem derken neyi kastediyorlar? Bugün yapılan istatistiklere göre Türkiye'de hane başı nüfus oranı 3.7 yani artık aileler tek çocukla yetiniyorlar. Bu durumda çok yakında hala, dayı, amca, teyze gibi kavramlar hayatımızdan çıkacak demektir. Türkiye'de her beş hanenin birinde bir insan yalnız yaşıyor. Japonya'da bu

nedenle Yalnızlık Bakanlığı kuruldu. Yalnız yaşayan insanların pek çok psikolojik sorunları var.

Çoğunun hayatı intiharla sonuçlanıyor. İnsanlar daha çok geç evleniyor, hem de çok erken

boşanıyorlar. Boşanma oranları % 50'ye yaklaştı. Türkiye'de bakanlık erken evlilikle savaşıyor. Tüm

bunlar demografik anlamda bir felakete yol aldığımıza işaret ediyor. Almanya bugün 2.5 milyon insan

gücüne ihtiyacı olduğunu ifade ediyor. Japonya 800.000 kişi nüfusu azaldı. Tüm bunlar artık söz

konusu sapkın propagandaların etkisi altında kalan milletlerin bir yok oluş sürecine girdiğini

gösteriyor.

 

İş dünyası örgütlenmeleri var. Bunlar, "işyerlerinde çeşitlilik ve kapsayıcılığı artıracağız.” Diyorlar Bunun içine farklı eğilimlerde olanların yanı sıra engellileri de dâhil ediyorlar. Eşcinseller işe alınmamışsa engellilere karşı mı çıkıyorsunuz? Diyorlar. Bu kişilerin evlilikleri resmi olmadığı için aileleri sosyal güvenceden mahrum olmakla itham ediliyor işyerleri onlara sosyal güvence sağlamakla sorumlu tutuluyorlar. Bunu sağlamazlarsa finansmana erişmeleri engelleniyor. Türkiye'de pek çok özel banka bu şartları uygulamayı kabul eden sözleşmeyi imzaladılar.

 

Ne yazık ki aile kurumumuzun düşmanlarının saldırı teknikleri sadece bunlarla kısıtlı olmadığına tanık oluyoruz. Onların en büyük ve etkili silahlarından biri de özellikle hazır, paketlenmiş gıdalarda kullandıkları "CİNSİYET BÜKÜCÜ” yani insanların hormonal yapısını bozan katkı maddeleridir. Ben buradan tüm okuyucularımızın da istifade etmesi için belli başlı en çok bilinen ve asla tüketilmemesi gereken bu katkı maddelerinden on tanesini paylaşacağım; Aspartam (Nutrasweet ve Equal), Yüksek Fruktoz Mısır Şurubu, Monosodyum Glutamat (MSG) (ya da E621, Trans Yağ, Yaygınca Kullanılan Gıda Boyaları; Sunset yellow (E110), Tartrazin ( E102), Karmoisine (E122), Panceau (E124), Quinoline (E104), Allura red (E129), Sodyum Benzoat (E211)), Sodyum Sülfit, Sodyum Nitrat/ Sodyum Nitrit, BHA ve BHT, Sülfür Dioksit, Potasyum Bromat.

 

Değerli dostlar içinde bulunduğumuz zaman dilimlerinin acımasız üslubu ve insan varlığımız üzerindeki yıkıcı etkilerine karşın iman, sabır ve aynı zamanda bilgiyle savaşmak, sabretmek ve her türlü zulme karşı uyanık olmak zorundayız. Bu bağlamda 18. Ufuk Turu Etkinliğini düzenleyerek toplumsal bilincimizin harekete geçmesine katkıda bulunan Konya Sivil Toplum Teşkilatları Platformunu ve icra heyetini gönülden kutluyor daha nice etkinlikleri başarıyla gerçekleştireceklerine olan inancımı ifade etmek istiyorum.

 

 

 

 

 

 


Yazarın Diğer Yazıları