Dershaneler Yaşam Tarzına Müdahale Ediyor

Eğitim alanında hangi uzmana sorarsanız sorun, test tekniği ve çoktan seçmeli soruların eğitimde kullanılmasının çok doğru olmadığını söyler.
Gerekçelerine gelince de, bu tür tekniklerle sınava tabii tutulan insanların o sınavlarda edindikleri başarının gerçek başarı sayılmadığını söylerler.
Ezberleme yeteneği iyi ve hafızası güçlü olan her birey, sınavlarda çok başarılı olur. Buna diyecek sözümüz yok.
Sınavlarda başarılı olmak yeter mi? Tabii ki hayır.
Okul birincilerini bir yere toplayın, test tekniği ile ilgili her sorduğunuz soruya doğru cevabı verecektir.
O çocuklara;
Hayatta karşılaşacakları sorunlarla ilgili çözüm yollarını sorun, herhangi bir konuda analiz yapmalarını isteyin, insanlar arası ilişkilerde nasıl olunması gerektiğini sorun… Her biri size bön bön bakacaktır.
Dikkat edilirse, kurumları yönetenler sosyal zekâya sahip insanlardır. Sayısal zekâsı gelişmiş olanlar ve ezberci sistemin içinde yoğrulmuş olanlar, emir erleridir.
Her zaman dile getirdiğimiz gibi, çok zeki bir Fen Lisesi öğrencisi doktor olabilir, o öğrenciden çok daha az çalışan, daha az zeki olan ama sosyal zekâsı gelişmiş bir öğrenci, işletme fakültesini bitirerek, biraz da işleri yolunda giderse, kuracağı hastanede patron olur, doktor olan insan da onun emrinde çalışır.
Dershane tartışmasında söz söyleyen herkes bu gerçekleri ıskalamakta ve aynı zamanda işe ideolojik yaklaşmaktadır.
Ülkemizdeki olumsuz gelişmelerin en başında eğitim sistemimizdeki bu ezberci yaklaşımın payını göz ardı edemeyiz.
Dershanelerde soru manyağı haline getirilen öğrencilerimize kaç öğretmen kitap okumayı tavsiye etmiştir?
Kaç öğrenci üniversiteye veya liselere hazırlanırken test çözme dışında, kendisini geliştirme adına kitap okumaya tenezzül etmiştir?
Hele bir okul kazanalım da okuruz nasılsa, mantığı ile hareket etmeyen var mıdır? Okul kazanınca da bir üst seviyeye çıkmak için gene kitaba elini sürmeyip, soru ezberlemeye devam etmiyor mu öğrencilerimiz?
Eğitim bakanlığımızın acilen yapması gereken işlerin başında, dershaneleri kapatmak değil de, dershanelere giden yolu kapatmak için çaba sarf etmesi en elzem olan konudur.
Sistem böyle devam ederse, kimse kusura bakmasın, dershaneler kapatılsa bile, öğrenciler soru ezberlemeye evlerinde devam edeceklerdir.
Dershanelere gidemeyen fakir öğrenciler, sınavlara hazırlanırken, mağlubiyeti baştan kabullenen öğrencilerse ve bu durumda o öğrenciler üniversite kazanamıyorlarsa; bu öğrencilerin vebali, ezberci sistemi diri tutan siyasilerimizin ve ezberci sistemin devam etmesini isteyen dershanecilerimizin boynuna değil midir?
Biz soruna eğitim açısından bakarken, siyasiler ve cemaat arasındaki kavganın eğitim dışında bir kavga olduğu gerçeğini de bilmiyor değiliz.
Karnımızdan konuşmayacaksak, Zaman yazarı Emre Uslu’nun da dediği gibi, “bu kavganın temelinde hükümetin İsrail politikaları yatıyor.”
İsrail ve ABD’nin desteklediği 28 Şubat post modern darbe esnasında Cemaatin takındığı tutumdan başlayıp, Mavi Marmara olayına ve ardından İsrail’in hiç sevmediği MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a cemaate yakın savcıların açtığı davalara kadar, cemaat-siyaset kavgasının temelinde hükümetin İsrail politikasının yattığı su götürmez bir gerçektir.
Bu gerçeği cemaatin tabanı kabullenmese de, bu bir gerçektir ve eninde sonunda somut bir şekilde gözler önüne serilecektir.


Yazarın Diğer Yazıları