Elindeki Fırçayla Kendi Resmini Yap

Hayallerin vardır, gerçekleşmesini arzu ettiğin…
Düşlerin vardır…
Sen dağları, denizleri aşma hevesindesindir, engelleri görmezden gelip hedefe adım adım ilerleme derdine düşmüşsündür.
İnsanların, küçük hesapları bir kenara bırakmasını, daha büyük işler yapmasını istersin. Olaylara bakış açısındaki takıntılarını bertaraf etme gayretine düşersin.
Gözün ufka dalar, neler geçer içinden, bir Mevlana gibi, bir Yunus gibi olmak istersin. Kimse kimseyi yargılamasın, kimse kimseyi suçlamasın, herkesi olduğu gibi kabul edelim, dersin…
Kendi karnı doyunca herkesi tok zannetmesin insanlar, sadece rahatları bozulunca değil, rahattayken bile rahatı olmayanları düşünebilsin, onların derdi ile hemdert olabilsinler, dersin…
Ayaklarına dolaşır insanların hırsı, ihtirası…
Ayağına takılmadığı sürece yoldaki taşı kenara atmayan insanların varlığı ürkütür seni.
Empati kurmaktan yoksun, konuşurken ağız dolusu güzel laflar eden, teorikte harika, pratikte yaya kalmış insanların çoğunlukta olmasına bakakalırsın…
Televizyon karşısında maç izlerken en akla hayale gelmeyecek taktikleri aklına getirenlerin, ayağına top verilince elinin ayağının nasıl da birbirine dolaştığını görürsün…
Dedikodudan nefret etmeyen tek bir insan yokken, dedikodusuz bir günlerinin geçmediğini görerek hayretler biriktirirsin.
En güzel sözleri, kendi hayatlarına tatbik eder gibi sana sunarlar da, sen karşında evliya var zannına kapılırsın.
Kendilerini anlatırken, kendileri hakkında konuşurken, mütevazilik kibrini de elden bırakmadan, nasıl da övgüler sıraladıklarını görürsün, asıl gördüklerine bakarak da, acaba yanlış benim bakış açımda mı diye, kendini sorguya çekersin.
Sonra çekilip köşene, insanlara güvenmemeyi, insanlara karşı şüpheyle bakmayı öğrenirsin.
Domuz eti yemeyen, faize bulaşmayan insanlarımız vardır.
Her ikisi de haramdır. Her ikisi de toplumda hoş görülmeyen hasletlerdir.
Ama bir iş başarmak için yola çıkan insanlara sırf ihtirasları, kıskançlıkları yüzünden bir şeyleri başarmalarına engel olmak, onları küçümseyerek heveslerini kırmak gayet normal bir davranış gibi gelir o insanlara, dedikodu yapmak da, farkında olmadan iftira atmak da…
Şirk koşmanın hiçbir zaman affedilmeyecek bir günah olduğunu bilen insanlarımızın, küçük dağları ben yarattım edasıyla hareket edip, ben’liğini ön plana çıkartmalarına diyecek söz bulamazsın.
O insanlar ki, toplumun çok bozulduğundan, insanlarda haset ve kinin, nefretin arttığından dert yanarlar her fırsatta.
Şayet sen; elindeki fırçayla yanındaki arkadaşının resmini düzeltmeye kalkışmasan, onun resmini berbat etmesen, kendi resmini çizme derdine düşsen…
Başkasının derdi, hatası, günahı seni ilgilendirmese; o zaman toplum bozulmaz ve sen de toplumun bozukluğundan şikâyetçi olmak zorunda kalamazsın.


Yazarın Diğer Yazıları