Gençler gelecekten endişe etmeli mi?

Bayramlık yazılar yazmak, nerede o eski bayramlar falan demek hoş tâbi.

Şimdikiler kıymet bilmiyor demek, yoksulduk ama mutluyduk demek...

Bunların hepsi güzel şeyler.

Yoksul ama mutluyduk deyip mutluluğun parayla olmayacağının altını çizmek...

Ama tüm bunlara rağmen daha çok para kazanmak için çaba sarf etmek...

Sürekli gençleri sorgulamak, gençlerin dinden uzaklaştığını dile getirmek.

Öyle alıcısı var ki bu konunun...

Meselâ eli kalem tutan, maarif derdiyle dertlenen herkesin kafa yorduğu konu bu!

Devletin eğitim politikasını yerden yere vurmak...

Önce şunları açıklığa kavuşturmak gerekiyor.

Yoksul iken mutlu değildik, rezilliğin dibini yaşıyor ve çaresiz olduğumuz için de sesimizi çıkaramıyorduk.

Yoksul iken mutlu olsaydık eskiden bizleri yoksulluğa mahkûm eden insanları değiştirmezdik.

Zenginleştikçe de mutsuz olamadık.

Doyumsuz olduğumuz için daha değişik şeyler istiyoruz. Bir dünya verseler ikincisini isteyeceğiz, yalan mı?

Elli bin lira maaş alalım, beş bin liralık masrafımız olsun istiyoruz.

Markete girdiğimiz zaman ne alacağımızı şaşırıyor ardından da eskiden daha mutluyduk gibi kalıplaşmış laflar ediyoruz.

Eskiden beklentimiz yoktu, şimdi beklentilerimiz arttı mutlu olamıyoruz.

Geçelim diğer konuya:

Gençlerin dinden imandan uzaklaşması sorunu.

Önce şu tespiti yapalım:

Normalde sayısal verilere baktığımızda devlet, eskisinden daha fazla öğrenciye dinî eğitim veriyor.

Eskisinden daha fazla hafız yetişiyor. Eskisinden daha fazla Kur'an Kurslarında eğitim gören öğrenci var.

Peki, neden herkes sadece devleti suçluyor bu konuda?

En kolayı bu da o yüzden.

Evdeki çocuğunu aile sofrasına oturtamayan da,

Gelen misafire hoş geldin dedirtemeyen de,

Çocuğunu tatil için köyüne götüremeyen de,

Çocuğunu marka kıyafet dışında kıyafet almaya ikna edemeyen de devleti suçluyor.

Çocuğunu bayram namazına, cumaya götüremeyen, evde cemaatle namaz kılmayı beceremeyen de devleti suçluyor.

Aman dersine çalışsın Kuran'ı sonra öğrenir diyen de devleti suçluyor.

Aman çocuğum eline telefonu alsın da ben sosyal medyada dolaşırken beni rahatsız etmesin diyen de devleti suçluyor...

İnstagram, tiktok, twitter, facebook gibi çağın getirdiği asıl vebaların ya kimse farkında değil ya da suçu devlete atmanın rahatlığını yaşıyor insanlar.

Kimse kusura bakmasın, devlet ne yaparsa yapsın medrese sistemini bile getirse bu düzen böyle devam edecek.

Sadece devlet eli ile bu sorununun çözülemeyeceğini ferasetli olan herkes bilir.

Gençlerin dinden uzaklaştığını düşünen kaç kişi medrese sistemi gelse çocuğunu medreseye verir?

Çocuklar Fatiha bile bilmiyor diyen ve bundan rahatsız olan ebeveyn çocuğunu İmam Hatip'e göndermiyor, gerekçesi de hazır! Orada da dinden uzaklaşma varmış.

Tâbi diğer okullar dine doğru koşuyor ya!

Hiç olmazsa İmam Hatip'te o oran daha az demiyor.

Herkes birbirini en çok de kendisini kandırıyor.

At suçu devlete rahatla!

Nasılsa kitle müsait!

Çocuğunun geleceğinden endişe ediyormuş ebeveyn.

O yüzden sadece sınava hazırlıyormuş.

Tekstilde işsizlik sıkıntısı var, sanayide işsizlik sıkıntısı var, diğer birçok sektörde işsizlik sıkıntısı var ama gelecekten endişe ediliyor?!

Aslında gelecekten değil rahatlıktan endişe ediliyor.

Herkes çocuğunun çok fazla maaş alan üst düzey çalışan olmasını istiyor.

Sınava o yüzden ağırlık veriliyor.

Sınav sisteminin getirdiği sıkıntılar elbette var onları çok konuştuk zaten.

Ama gerçeklikten koparak gelecekten endişe etmek çok mantıklı gelmiyor.

Gelecekten endişe edelim de uygulanabilir çözümler sunarak endişe edelim.

 


Yazarın Diğer Yazıları