İçimizde Kişneyen Atlar

Böğründen ok yemiş bir ceylanın iştahla karnını doyurduğu nerede görülmüş?
Nerede görülmüş, işgal altındaki bir şehrin geceleri ışıklandırıldığı?
Zemherinin, karakışın ortasında vurgun yemeyen çiçek var mıdır?
Var mıdır kıvrandıran ağrının etkisiyle uyuyan insanın rüyasında tebessüm?
Yürekten yüreğe göç edenlerin, hangi yürek barınağı olmuştur ki? Ve yüreğinin atışlarını kontrol edemeyen bir beynin, neyi kontrol etmesi beklenir?
Bakmayın siz yüreğinin götürdüğü yere git sözünün afiliğine! Yalnızca beyni ile düşünenlerin yaptığı mantıksal çıkışlara da bakmayın.
Siz kaç insan gördünüz bir kirpiyi sevinçle, azimle, şefkatle bağrına basan?
Yüzünüzü tırmalayan sevimli kedinin kucağınızda kalma süresi ne kadar, hesap ettiniz mi?
Doğru bildiğiniz yolda, arkanızda kimse kalmamışsa, dönüp arkanıza bakmadan kaç kez yürüdünüz? Ve kaçıncı sorgulayışınız kendi doğrularınızı?
Gitmediğiniz her şehir size keşfedilmemiş bir liman gibi görünüyorsa, alabora etmekten kurtarabilir misiniz gemiyi?
Bir kez göç edilir, öyle değil mi?
Kendi yüreğinizden bir başka yüreğe!
Yürekler arası sek sek oynar gibi, şehirlerarası zigzag çizer gibi, gördüğünüz her renge aldanıp ırk değiştirir gibi, zahmeti az, şehveti bol dine mensup insanlara imrenerek yaşama lüksü ne zaman verildi insana? Düşünsel dürüstlüğü ile ünlenen ve bildiği ile amel etmeyen, sözüm ona, aslında kalbi temiz, özünde iyi insan olan kaç kişiye açıldı kendiliğinden cennetin kapısı?
Ekmek çalmanın suç, yürekleri talan etmenin caiz sayıldığını hangi kitap yazar?
Sabahlara kadar nafile ibadet edip, sabah namazını kılmadan yatmanın içindeki boşluğu insanlardan sakladığını düşünen, varlığından niye haberdar değil ki Allah’ın?
Ve ibadet aşkıyla yanıp tutuşan, sözde Müslümanların bir karış suratla, önüne geleni kırıp döktüğü, kalpleri incitmekte bir beis görmediği dünyada yaşamanın kolaylığı bahsini açar mısınız, tartışalım içimizde…
Bacağı sakatlandı diye vurduğumuz at, kişnemez mi bir ömür beynimizde?


Yazarın Diğer Yazıları