EĞİTİMDEN NE ANLIYOYUZ?

Geçen bir televizyon kanalında Milli Eğitim Bakanımız Sayın Ziya Selçuk'u dinledim. Yaptıklarını ve yapacaklarını anlattı. İmam Hatip Okullarımızın çoğalmasından şikayet edenlere Bakanımızın verdiği cevap umutlarımı yeşertti. Maalesef bir kısım çevreler, eğitimsiz bir öğretim istiyor, okullarda bu milletin değerlerinin öğretilmesinden, din ve ahlak derslerinden rahatsız. Tüm eğitim sistemi içinde %13'ü teşkil eden imam hatip okullarını birilerinin uykularını kaçırıyor.

Geçmişle gelecek arasında bağ kurabilen, bu bağı güçlü tutabilen milletler tarih sahnesinde devam etmişlerdir. Başka milletlerin boyunduruğu altında kalan, başka kültürel değerler içinde kimliğini ve farklılığını koruyamayan, asimile olan, kendi kültürel değerlerini (din, dil ve ahlakını) yeni nesillere aktaramayan toplumlar, tarih sahnesinden silinip gitmişlerdir. Bugün iki bin yıldan beri bir Türk Milleti ve onun zengin bir dili varsa bunun sebebi; bu millet başta tarih boyunca devletsiz kalmamış ve dilini- dinini yeni nesillerine aktarmaya devam etmiştir. Bu kültürel değerleri aktarma işi, başta aileler eliyle, sonra da devletin eğitim kurumlarıyla olmuştur. O sebeple diyoruz; milletin ilk görevi, bir devlet kurmak ve onu yaşatmak. Devletin ilk görevi de, milletin kültürel değerlerini sonraki nesillere aktarmak, yani eğitim ve öğretime önem vermek, en büyük yatırımı bu sahaya yapmak. Nitekim Çinli Konfüçyüs, "bir yılı planlıyorsan pirinç yetiştir, on yılı planlıyorsan ağaç yetiştir, yüzyılları planlıyorsan insan yetiştir” demiştir.

Okullarımızın bağlı olduğu bakanlığımızın adı Milli Eğitim Bakanlığı. Büyüklerimiz özellikle, bilinçli olarak "milli eğitim” demiş, "milli öğretim” dememişler bu bakanlığın adını koyarken. "Milli” ve "Eğitim” kavramlarını özellikle kullanmışlardır. "Milli” millete ait değerler demektir. Bu açıdan okullarımızda başta milletimize ait değerlerimiz, erdemlerimiz, tarihimiz, öz kültürümüz öğretilmelidir. "Eğitim” kavramı da "eğmek” fiilinden türetilmiş, bir ağaca şekil verircesine çocuğu ruhen ve bedenen kemale erdirmek anlamındadır. Büyüklerimiz de, "Ağaç yaş iken eğilir” demişlerdir.

Evet, Osmanlı, Milli Eğitim Bakanlığına "Maarif Vekaleti” demiştir. Maarif, Arapça "arife” fiilinden türetilen, marifet mastarından gelen çoğul bir kavramdır. Bilmek, tanımak anlamına gelir. Bir hadis-i şerifte, "Kim nefsini tanır ve bilirse Rabbini de bilir, tanır” buyrulur. Yani eğitimden amaç, insana kendini tanıtmak ve Rabbini tanıtmak. Yunus'un ifadesiyle, "ilim ilim bilmektir/ ilim kendini bilmektir/ sen kendini bilmezsen/ bu nice okumaktır”.

Evet, marifet, maarif, "terbiye” gibi kavramlarının hepsi Arapça'dan Türkçemize geçmiş, hepsi de "eğitmek, eğitim” anlamındadır. Eskiden eğitimciye "mürebbiye” denirdi. Öğretmenlerimizin de kepsi aslında birer mürebbiyedir, eğiticidir, yol göstericidir. Öğretmen, öğrencisine bilgiye ulaştıracak yolları gösterir, yani yol ve adres tarif eder, insan olarak yaşamanın kurallarını öğretir, özellikle örnek ve önder olur. Öğretmen, çocuk dediğimiz yaş ağacı eğer büker, bir heykeltıraş gibi yoğurur, şekil verir.

Eğitim sistemimizde okuttuğumuz okul kitaplarımıza ve müfredatımıza baktığımızda çocuklarımıza çok şey öğrettiğimizi ve ezberlettiğimizi ama eğitim noktasında zayıf kaldığımız görüyoruz. Bugün öğretmenle öğrenci birlikte sigara içebiliyor, öğretmeni görünce ceketini ilikleyen öğrenciler çok eskide kaldı. Kravatıyla, formasıyla, takım elbisesiyle, vakar içinde okuluna gelen öğrenciler çok gerilerde kaldı. Okul yolunda yaka-paça açık öğrencileri, sokak çocuklarından ayıramıyoruz. Hibbi ve zibidi görünümünde öğrencilerin arasına karışan uyuşturucu tacirleri okul önlerinde ve okul bahçelerinde cirit atıyor. Akşam evine gelince ana babasıyla aynı sofrayı paylaşan, aynı sohbet ortamında buluşan, büyüklerden geçmişin hatıralarını dinleyen, misafir karşılayan öğrenciler gitti; onların yerine, odasını ayıran, akıllı cep telefonuyla saatlerini dolduran, sanal oyunlar oynayan, ev işlerinde anne- babasına yardım etmeyen, kendi özel eşyasını dahi toplamayan, mutfak kapısından girmeyen hazırcı çocuklar- öğrenciler geldi.

Sonuçta milli eğitimimiz yeniden ele alınmalı, disiplin ve saygıyı temel almalıyız. Başta kaliteli ve örnek öğretmen yetiştirmeli, öğretmen öğrenciye örnek olmalı. Öğretmen öğrenciyi sınıfta koyabilmeli, öğrencinin içinde sınıfta kalma korkusu hep olmalı. Çalışanla çalışmayan, sayanla saymayan bir tutulmamalı. Ezberci bir öğretimden vazgeçilip çocuğu hayata hazırlayan, saygın bir birey kılan, erdem kazandıran, daha ilk sınıflarda kabiliyetlere göre ayıran ve o doğrultuda yetiştiren bir eğitim sistemine geçmeliyiz.


Yazarın Diğer Yazıları