Hanelerimizin Misafiri Ramazanı Ağırlarken

Bizim kültürümüzde misafir ağırlamak, misafir olmak, misafire ikram etmek, misafir karşılamak ayrı bir öneme sahiptir. Bizim inancımızda misafir bereketiyle , nasibiyle gelir, misafir bir götürürse on getirir. Misafiri Rabbimizin misafiri, emaneti olarak kabul ederiz, misafiri evimizin zekatı olarak biliriz. Kaldı ki bizler de dünyada misafiriz, dünyaya, yani Allah'ın mülküne misafir olarak geldik ve bir zaman sonra gerçek vatanımıza gideceğiz. Hadis-i şerife göre, misafirin duası icabet edilen, kabul olan dualardandır.

Evet, misafirin en büyüğü ve en şereflisi de Ramazan ayımızdır. Onun için bu aya Ramazan-ı Şerif, Mübarek Ramazan deriz. Memleketimizde Ramazan hazırlıkları günler önce başlar, onu en güzel şekilde ağırlamak için Recep ve Şaban aylarında en azından üçer gün oruç tutarız. Ramazan ayını sıradan bir ay gibi gören çok az insan vardır. Samimi mü'minler, mazereti olmayanlar, bu ayda oruçlarını tutarken, teravihlerini kılarken, daha çok hayır ve hasenatta bulunurken, henüz o olgunlukta olmayanlar da en azından açıktan yemezler, oruçlulara hürmet ederler, haklarında süizan yapılmasın diye gizli yer- içerler. Hanımlar Ramazan ayının öncesinde hazırlık yaparlar, reştiyeler keserler, börekler- çörekler hazırlarlar. İşçiler, çok zaman izin haklarını bu ayda kullanırlar, ara işçileri yarım gün çalışırlar, patronlar, gece vardiyesinde çalışanlarının oruç tutabilmesi için sahur yemekleri çıkarırlar, ağır işleri ertelerler. Babalar- anneler çocuklarını oruç tutmaya teşvik ederler, oruç tutan çocukları ödüllendirirler, yanında camilere götürürler. Hasılı Ramazan ayının manevi havası bu ülkenin her tarafını, her bireyini sarar, sarmalar.

Ramazan ayı diğer aylardan farklıdır, Allah katında özeldir diyoruz. Toprakların nasıl verimlisi ve verimsizi, münbiti ve çoraklısı varsa, zamanın da, Mekanın da verimlisi ve verimsizi var. Özellikle Allah katında duaların kabul olduğu, sevapların katlanarak yazıldığı icabet saatleri, yani hacet kapısının açık olduğu zaman dilimleri var. İbadetlerin ve iyiliklerin kat kat karşılık gördüğü bereketli günler, geceler ve aylar var. İşte bereketin fışkırdığı, her saatinde rahmetin indiği, her gece ve gündüzünün ibadetle dolu olduğu, Kur'an, zekat ve fitre ayı dediğimiz Ramazan ayı da, her anı icabet saati olan bir zaman dilimidir. Evvelindeki Recep ve Şaban ayları hazırlık aylarıdır, toprağı ekme, sulama ve gübreleme aylarıdır, Ramazan ise hasat ayıdır. Rabbimiz, Ramazan ayını kameri takvime göre her yıl on gün önce getirerek bu feyiz ve bereketten yılın her günü nasiplensin istemiş ve farklı coğrafyalarda yaşayan kulları arasında adaleti gözetmiştir.

Evet, hadis-i şerifte "Allah'ın ayı” diye zikredilen Recep ayı, Peygamberimizin "benim ayım” dediği ve daha çok oruçlu geçirdiği Şaban ayı geldi- geçti ve Peygamberimizin "ümmetimin ayı” diye bildirdiği Ramazan ayı hanelerimize misafir oldu. Adına Ramazan dediğimiz bu bereketli ağacın, bu nurlu misafirin gönlünü hoş etme, meyvesini toplama, hasadını yapma günlerindeyiz. Bu ayda hem yardım ve infak noktasında, hem dua noktasında ellerimizi daha çok açacak, ayaklarımız daha çok camilere gidecek ve cemaatle namaz kılmaya alışacak, yüzümüze gece ibadetleriyle daha çok nur gelecek, az yiyerek bedenimizin hafifleyecek, az uyuyarak, az konuşarak ve az yiyerek gözlerimize fer, vücudumuza sıhhat, dizlerimize derman gelecek, günahlarımız eriyecek, sevaplarımız katlanacak, cennetin kapıları açılacak, cehennem kapıları kapanacak, şeytanların ayakları bağlanacak, iyilikler kötülükleri giderecek, dünyada iyiler galip olacak, topluma bir sükunet ve kardeşlik hakim olacak, fakir- fukara gözetilecek, et görmeyen evler et görecek, gıda görecek, bir nevi toplum yeme ve içmede eşitlenecek, kimse kimsenin ardında konuşmayacak, karşılıklı yardımlaşma ve dayanışma hakim olacak, zekatla zengin malını temizlerken fakir uzanan elden mutlu olacak, evine eli boş gitmeyecek. Siyasiler arasındaki sert tartışmalar bitecek, diller yumuşayacak, gönüller merhamet dolacak, kalplerin pası silinecek, yüzler gülecek, gözler harama bakmayacak, diller malayaniye dalmayacak, ayaklar haram yollara sapmayacak .

Evet, Ramazan rahmet ayı ve bereketli bir mevsim. Kışın bahara evrilmesi gibi. Gönüllerde sevgi ve merhametin coşması, Allah aşkıyla gözlerden yaş akması, evlerden sokaklara iyiliklerin ve güzelliklerin taşması demektir Ramazan. Efendimiz buyurmuş: "Ramazanın evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden azat”. İlk on günde yeryüzünü rahmet ve merhamet kaplar, arkasından gelen ikinci on günde Rabbimizin affı ve mağfireti iner, son on günde de Rabbimiz samimi ve Ramazana hurmet eden kullarını cehennemden çeker alır, azat eder. Oruç, dillerin ve nefsin bağlanması, ellerin ise hayra ve duaya açılması demektir. Ramazan gece kaim (namazda) gündüz saim (oruçlu) olma günleridir. Bu günleri sıradan günler gibi değil bir fırsat olarak değerlendirmeli, bir daha kavuşamayacağımız hesap edilmeli, giden yine gelir dememeli, çok ayrıcalıklı bir misafir olarak evlerimizin baş köşesinde ağırlamalı. İyi ağırlanan misafir, bizden hep iyilikle bahseder, ömrümüz olursa bir daha geriye gelir ve kıyamette de şefaatçi olur.

Ramazan ayı öncelikli olarak Kur'an ayıdır, Kur'an'ın inmeye başladığı aydır. O sebeple Kur'an tilavetine, Kur'an tefsirine ve Kur'an hatmine ağırlık vermeli, bu ay boyunca Kur'an'ımız başucu kitabımız olmalı. Ezberlercesine, yutarcasına okumalı, anlamaya çalışmalı, her bir ayeti üzerinde tefekkür etmeli, evde bilmeyenlere öğretmeliyiz. Kur'an bilmemenin, okuyamamanın vebali büyüktür. Mü'minin kitabını bilmemesi ve okuyamaması kadar acı bir şey olamaz.

Sonuç olarak Ramazan geldi, mü'minlere hoş geldi, Münafıkara kış geldi diyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları