İYİLİK MELEKLERİ

    Ramazan ayı, ellerimizin hayır-hasenete daha çok açıldığı, kalplerimizin daha çok inceldiği, merhamet duygularımızın tavan yaptığı, açların- yoksulların halini daha iyi anladığımız, onlarla empati yaptığımız bereketli bir zaman dilimidir. O yüzden "Mübarek Ramazan” diyoruz.  Rabbimiz, hiçbir dini ritüeli, hiçbir farz ibadeti boş yere emretmemiştir. Ramazan ayında oruç ibadetini de kullarını aç bırakmak için farz kılmamıştır. Ramazanda oruç,  bize sabır eğitim veren, ruhumuzu kemale erdiren, bedenimize sağlık kazandıran, Allah katında çok özel mükâfatı olan bedeni bir ibadettir. Ramazan ayında kapıdan kimse boş çevrilmez, kimse muhtaç komşusundan habersiz yaşamaz, adeta herkes sevap ve iyilik yarışına girer. Bu ayda zekâtlar, fitreler ve sadakalar verilir, sofralar misafirlere açılır, komşulara çorba iletilir, askıya ekmekler bırakılır. İyilik melekleri yollara düşer, kapı kapı, sokak sokak iyilik yapacak insan ararlar. Koronavirüs tehlikesinden dolayı bu yıl Ramazanda komşularla birlikte iftar açamadık,  sokaklara- caddelere, salonlara iftar sofraları kuramadık, iftar davetlerinde bulunamadık ama evlere yapılan kumanya ve gıda paketleri şeklindeki yardımlar daha isabetli oldu, yemekler çöplere dökülmedi, israflar yaşanmadı, riyakârlıklar olmadı.

   Bu iyilik meleklerini zaman zaman bakkalların borç defterlerini kapatırken görürüz, bazen bir simitçinin tüm simitlerini alıp yoldan geçenlere dağıtırken görürüz. Bazen bir engelliyi, bir yaşlıyı elinde hediyeleriyle ziyaret ederken görürüz, bazen bir çocuğun doğu gününü kutlamak için hediye verirken, bir küçük yüreği sevindirirken görürüz. Bazen lokantasında veya aş evinde pişirdiği yemeği bir yaşlıya götürürken görürüz. Bazen sokakta aç dolaşan bir köpeğe ekmek ve su verirken, ayağı kırılan bir hayvanı tedavi ettirirken görürüz.  İyiliğin büyüğü küçüğü olmaz, gönülden olanı ve gönülden olmayanı olur. Birileri görsünler diye fakire açıktan verir zekâtını, birileri de kimseye bildirmeden, duyurmadan, tanınmadan bir bakkalın borç defterini kapatır. İşte bir bakkalın borç defterini kapatan iyilik meleklerinden birisi de geçen hafta benim doğup büyüdüğüm Bozkır'ın Armutlu köyüne uğramış. Köy bakkalının elli- altmış miyara varan borç defterini kapatmış. Borçları habersiz ödenen o köylü insanlar nasıl dua ediyordu, nasıl seviniyordu bir görseniz. İşte gerçek iyilik melekleri gösterişi sevmeyen bu ihlaslı kullar. Bakkala bir ekmeği dahi yazdıran insan elbette yoksul demektir. Bunların parası olsa marketlere giderler peşin alırlar. Toplumun gerçek fakirlerini arayıp bulmak isteyenler bakkalların veresiye defterlerine baksınlar. O defterlere yazdırıp da aylarca parasını-borcunu ödeyemeyenler işte gerçek fakirlerdir. Onların gururlarını incitmeden, onurlarını koruyarak, utandırman, duyurmadan yapılan yardımlar da en halis niyetli ve sevabı yüksek yardımlardır. Allah bu iyilik meleklerinin sayılarını artırsın.

        Evet, ülkemizin, milletimizin en mümeyyiz vasfı cömertliğidir. Özellikle Ramazan günlerinde vakıflarımız, derneklerimiz, yardım kuruluşlarımız hayır yarışındalar. Rabbimiz de "Hayırlarda yarışın, iyilikte ve takvada yardımlaşın” buyurmuyor mu? Hayırda, iyilikte ve takvada yarışma ve yardımlaşma ayımız Ramazan, bu yıl koronavirüsle mücadele ettiğimiz günlere denk geldi. Gerçek ihtiyaç sahipleri otaya çıktı, sorumluluğumuz ve sevaplarımız bir kat daha çoğaldı. Fakiri, işsizi, muhtacı daha kolay bulmaya başladık. Devlet bir yandan, sivil toplum kurumları bir yandan, belediyeler bir yandan, hali- vakti yerinde olan cömert kullar bir yandan kapılar çalınıyor, yüzler güldürülüyor. Ne mutlu bu kervana katılanlara, ne mutlu bu aşta tuzu bulunanlara.

     Rabbimiz, bir hadis-i kutsi'de, "Ben cömert kullarımın kusurlarını görmeyeceğim, siz de görmeyin.” Buyurur. Hayır elli olmak, veren el olmak, sehavet sahibi olmak, elinde olanı paylaşmak herkese nasip olmaz. Rabbimizin bazı kullarına verdiği çok özel bir haslettir sahavet. Sehavet sahiplerini dualar ayakta tutar. Bu insanlar iyilik yaptıkça, verdikçe, paylaştıkça, sevindirdikçe mutlu olurlar. Belli ki bu insanları Rabbimiz kullarına hizmet etsinler diye yaratmış.

     İyilik meleği olmak bir nasip işi ama talip olmalıyız. Yunus'un dediği gibi, "Bir hastaya vardın ise, /bir içim su verdin ise, /yarın anda karşı gele /ab-ı hayat içmiş gibi.” Ölümsüz olmak isteyenler gönüllere girmeye, olmayana vermeye baksın. "Ne verirsen elinle o gider seninle” demiş büyüklerimiz. Bir beldede bir insan açlıktan ölse, bir insanın da üzerinde zekât borcu varsa, o zekat borcu olan, açlıktan ölen insanın katilidir. Rabbim, bizleri de zekat borcu olmayan iyilerden kılsın, sağ elinin verdiğini sol eli duymayan iyilik meleklerinden eylesin. Bizleri salih kullarının arasına katsın. İyilik yap denize at, balık bilmezse Halk bilir.


Yazarın Diğer Yazıları