MİLLİ DAMARI ÖNCELİKLE İHYA ETMELİYİZ

Bir topumu, bir ülkeyi, hatta bir partiyi ayakta tutan, birlik ve beraberliği sağlayan, milleti diri ve iri kılan milli damardır. Milli damarı eksik bir toplumun birliğini sağlaması, ileriye güvenle bakması mümkün değildir. Bize Malazgirt'te zafer kazandıran ve bu toprağı vatan kılan, bize Çanakkale'de etten duvar ördüren ve Çanakkale'yi geçilmez yapan, son olarak bize 15 Temmuz'da destan yazdıran "milli damar”dır. 

    Milli damar, insanın kendisini bir topluma, bir toprağa ait hissetmesidir, üyesi olduğu toplumun değerlerine inanması ve saygı duymasıdır. Milli damar, insanın kendi milletini tanıması,  milleti, vatanı, bayrağı ve kutsal değerleri için her fedakarlığa katlanmasıdır. Milli damar, insanın vatanı, toprağı, milleti ve bayrağı, bütün bunların üstünde inanç değerleri için şehadeti göze alması, 15 Temmuz'da olduğu gibi korkusuzca tankların önüne atlayabilmesidir. Hayatı yemeden, içmeden, eğlenmeden, kasadan ve keseden ibaret gören, hiçbir kutsalı olmayan, siyasette gelen ağam giden paşam diyen, küçücük çıkarları için her değerinden vazgeçebilen, ülkesinin düşmanlarıyla işbirliğine gidebilen uşak zihniyetlilerin milli damarı eksiktir. İşte burada ihya ve inşaya ihtiyaç vardır. Gençliğin karnını doyurmak, sırtını pek tutmak yetmez, gönlü ve gözü de doyurulmalı, beyin göçü önlenmelidir. 

     Milli damarın bir adı da "milli şuur”dur. Bu damarın, bu şuurun oluşması için eğitim sisteminde revizyon şarttır. Sadece belli teorilerin, kavramların ezberletildiği, tarihin belli dönemlerinin öne çıkarılıp belli dönemlerinin karalandığı, hatta yok sayıldığı, ahlakın, adaletin, merhametin, diğergamlığın, yardımlaşmanın, açları doyurmanın, canlılara ve çevreye sahip çıkmanın öğretilmediği bir eğitim sistemi insana milli damar kazandıramaz, var olan milli damar da zaman için de yok olur gider.     

    Gönül isterdi ki, bunca yolları, köprüleri, hastaneleri inşa etmeden önce veya bunlara paralel olarak milli şuuru da inşa etseydik, bu milletin çocuklarının gönlünü doyursak ve bunlara "milli damar” kazandırsaydık. Ülkenin itibarı ve menfaati noktasında, ülkenin iç ve dış güvenliği noktasında, milletin bekası ve geleceği noktasında, dış politika noktasında bütün partiler birlikte hareket edebilseydi, her partide ve sivil toplum örgütünde milli bir damar varlığını hissettirseydi.     Gel gör ki, legal olarak kurulan ve seçimlere katılıp oy isteyen, hatta belli oranlarda oy da alan partilerin bir kısmında bu milli damarı ve şuuru bulamıyoruz. Bunlar gidip Avrupa sokaklarında ülkesinin yargısını, polisini, yönetici kadrosunu şikayet edebiliyor, " bu ülkede hukuk yok, bu ülkeye gelmeyin, yatırım yapmayın” diyebiliyor. Bu milli damardan mahrum bir kısım muhalefet partileri iktidar partisini devirebilmek için dış ve iç vesayet odaklarından yardım isteyebiliyor, ülkede kaos çıkarmak için her türlü illegal faaliyetin içinde olabiliyor. 

    Evet, milli damarı olmayan bir kısım muhalefet patilerinin kışkırtmasıyla dış ve iç vesayet odakları 6-7 Ekim olaylarını çıkarttılar, 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsüyle iktidarı yıkmayı denediler. Şükür başaramadılar, bu ülke insanının ekserisinde diri duran milli damar galip geldi. Bu milli damar yoksunlarının bu kaos ve darbe planları bitecek gibi değil. Eğitim sistemde yapılacak revizyonla orta ve uzun vadede bu terör sevicilerin önünü kesebiliriz.  

      Boğaziçi Üniversitesine rektör atanması vesilesiyle bu terör ve darbe seviciler, bu kaos ve fitne peşinde koşanlar, bu dış ve iç vesayet odakları, bu milli damardan yoksun tipler, bir kez daha ortaya çıktı. Geçmişteki kurtarılmış bölgelerin, sol ideolojinin kalesi hüviyetindeki okul ve kurumların özlemi içinde olanlar, buraların bir bir ellerinden kaydığını görünce çılgına döndüler ve patlamaya hazır bir bomba gibi fırsat kolluyorlar. Uyanık olmalı, cesur olmalı, bu güne kadar ihmal ettiğimiz milli şuur kazandıran eğitim sistemini kurmakta acele etmeli.


Yazarın Diğer Yazıları