MİSAFİR GELDİ GİDİYOR

     Biz müslümanlar ramazan ayını hep bir misafir gibi görürüz ve misafir gibi ağırlarız. Seneye ulaşıp bir daha ramazanı görüp göremeyeceğimiz belli olmadığı için her ramazanı son ramazanımız olarak görür, her gecesini ve gündüzünü fırsat bilir, ibadetle geçirir, bizden hoşnut olarak ayrılmasını isteriz. Ramazanın son on gününe girince bir hüzün çöker içimize. İşte bugünlerde o ayrılık hüznünü yaşıyoruz. 

    Evet, her kameri yılın bir ayında evlerimizde faklı bir telaş ve hazırlık olur, manevi bir hava yaşanır, ellerimiz daha çok açılır, çevremizdeki fakirlerin farkında oluruz, her iftar sofrasına oturdukça bu nimetleri bulamayanları da düşünür ve şükretmeyi öğreniriz. Bu ayda daha çok Kur'an okur, gecerinde teravih kılar, vakit namazlarımızda daha dikkatli oluruz. Bu ayda birçok günahlardan özellikle uzak dururuz. Çünkü biliriz ki bu ayda yapılan ibadetler de, günahlar da katlanarak yazılır. İçki müptelası birçok insan, bu aya hurmeten içmez, açıktan yemez, değerlerimize saygı duyar. Nitekim Peygamberimiz, "bu ayda cehennem kapıları kapanır, cennet kapıları açılır, şeytanlar bağlanır" buyurur.   

      Bu yıl ramazan bereketiyle geldi, beklenen yağmur ve karlarımız ramazanın ilk günlerinde yağdı. Rabbim yüzümüze baktı, barajlarımız belli oranlarda su gördü, büyük şehirlerimiz susuzluk korkusunu attı. Hadis-i şeriflerden öğreniyoruz ki, bir memlekette zekatlar ve sadakalar verilirse yağmurlar daha bol yağar, mallar ve evler bereketlenir. Yardımlaşma duyguları körelirse, sılayı rahim dediğimiz akrabalar gözetilmezse, zina gibi hayasızlıklar yayılırsa o memlekette kıtlık ve kuraklık yaşanır.       Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olarak tavsif edilen ramazan ayının son günlerindeyiz, yani cehennemden kurtuluş günlerini yaşıyoruz. Bin aydan hayırlı olan kadir gecemiz bu son on gündedir. Peygamberimiz, "kadir gecesini son on günde ve tek gecelerde arayın" buyurur. Son günler aynı zamanda itikaf günleridir. Peygamberimiz bizzat son on günde mescitte itikafa girmiş, bütün gününü mescitte zikir ve tefekkürle geçirmiş, dünya zevklerinden uzak kalmış ve biz ümmetine de itikafı tavsiye etmiştir. İtikaf, niyet ederek tuvalet ve abdest ihtiyacımız dışında mescitten çıkmamak ve kendimizi zikre ve ibadete vermektir. Yani "beni affetmeden bu kapından ayrılmam demektir itikaf. İtikafın süresi kendimize bağlıdır, niyet edilerek bir mescitte bir saat beklemek bile itikaf sayılır. İtikafta yemekler mescitte yenir, dünya kelamına fazla yer verilmez, daha çok Kur'an ve ibadetle meşgul olunur. 

      Pandemi (salgın) dolayısıyla bu ramazanımız yine buruk ve sönük geçti. Komşularla ortak iftar sofraları kurarak, davetler yaparak birlikte iftarlar açamadık. Birbirimizle azık karıştıramadık. Fakirlerin sofralarına oturamadık veya onları sofralarımıza oturtamadık. Belki komşumuza bir tas çorba iletebildik, fakirlere zekatımızdan erzaklar gönderebildik ama birlikte sofraya oturup gönül alamadık. Teravihlerimizi kalabalık cemaatlerle camilerde kılamadık. Bunlar kaybettiklerimiz. Kazandıklarımız da oldu. Cafcaflı, gösteriş dolu iftar sofraları kurarak israfa yol açmadık, yemekler çöplere dökülmedi. Gazinolarda, eğlence merkezlerinde vur patlasın çal oynasın diyerek ramazan gecelerinde çok günah işlenmedi. İçki ve kumar masaları en aza indi.   

      Evet, bu ayın Kur'an ayı olduğunu unutmamalı, hatimlerimizi yapmalıyız. Hele bu son geceleri kadir olarak görmeliyiz.  Fıtralarımızı fazla fazla vermeli, zekat verirken fakirin ihtiyacını dikkate almalı, nüfusu fazla olan aileleri gözetmeliyiz. Bu günler bir daha kime nasip kime kısmet. Ramazan ayımız ve bayramımız mübarek olsun.  

 MİSAFİR GELDİ GİDİYOR 

     Biz müslümanlar ramazan ayını hep bir misafir gibi görürüz ve misafir gibi ağırlarız. Seneye ulaşıp bir daha ramazanı görüp göremeyeceğimiz belli olmadığı için her ramazanı son ramazanımız olarak görür, her gecesini ve gündüzünü fırsat bilir, ibadetle geçirir, bizden hoşnut olarak ayrılmasını isteriz. Ramazanın son on gününe girince bir hüzün çöker içimize. İşte bugünlerde o ayrılık hüznünü yaşıyoruz. 

    Evet, her kameri yılın bir ayında evlerimizde faklı bir telaş ve hazırlık olur, manevi bir hava yaşanır, ellerimiz daha çok açılır, çevremizdeki fakirlerin farkında oluruz, her iftar sofrasına oturdukça bu nimetleri bulamayanları da düşünür ve şükretmeyi öğreniriz. Bu ayda daha çok Kur'an okur, gecerinde teravih kılar, vakit namazlarımızda daha dikkatli oluruz. Bu ayda birçok günahlardan özellikle uzak dururuz. Çünkü biliriz ki bu ayda yapılan ibadetler de, günahlar da katlanarak yazılır. İçki müptelası birçok insan, bu aya hurmeten içmez, açıktan yemez, değerlerimize saygı duyar. Nitekim Peygamberimiz, "bu ayda cehennem kapıları kapanır, cennet kapıları açılır, şeytanlar bağlanır" buyurur.   

      Bu yıl ramazan bereketiyle geldi, beklenen yağmur ve karlarımız ramazanın ilk günlerinde yağdı. Rabbim yüzümüze baktı, barajlarımız belli oranlarda su gördü, büyük şehirlerimiz susuzluk korkusunu attı. Hadis-i şeriflerden öğreniyoruz ki, bir memlekette zekatlar ve sadakalar verilirse yağmurlar daha bol yağar, mallar ve evler bereketlenir. Yardımlaşma duyguları körelirse, sılayı rahim dediğimiz akrabalar gözetilmezse, zina gibi hayasızlıklar yayılırsa o memlekette kıtlık ve kuraklık yaşanır.  

     Evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennemden kurtuluş olarak tavsif edilen ramazan ayının son günlerindeyiz, yani cehennemden kurtuluş günlerini yaşıyoruz. Bin aydan hayırlı olan kadir gecemiz bu son on gündedir. Peygamberimiz, "kadir gecesini son on günde ve tek gecelerde arayın" buyurur. Son günler aynı zamanda itikaf günleridir. Peygamberimiz bizzat son on günde mescitte itikafa girmiş, bütün gününü mescitte zikir ve tefekkürle geçirmiş, dünya zevklerinden uzak kalmış ve biz ümmetine de itikafı tavsiye etmiştir. İtikaf, niyet ederek tuvalet ve abdest ihtiyacımız dışında mescitten çıkmamak ve kendimizi zikre ve ibadete vermektir. Yani "beni affetmeden bu kapından ayrılmam demektir itikaf. İtikafın süresi kendimize bağlıdır, niyet edilerek bir mescitte bir saat beklemek bile itikaf sayılır. İtikafta yemekler mescitte yenir, dünya kelamına fazla yer verilmez, daha çok Kur'an ve ibadetle meşgul olunur. 

      Pandemi (salgın) dolayısıyla bu ramazanımız yine buruk ve sönük geçti. Komşularla ortak iftar sofraları kurarak, davetler yaparak birlikte iftarlar açamadık. Birbirimizle azık karıştıramadık. Fakirlerin sofralarına oturamadık veya onları sofralarımıza oturtamadık. Belki komşumuza bir tas çorba iletebildik, fakirlere zekatımızdan erzaklar gönderebildik ama birlikte sofraya oturup gönül alamadık. Teravihlerimizi kalabalık cemaatlerle camilerde kılamadık. Bunlar kaybettiklerimiz. Kazandıklarımız da oldu. Cafcaflı, gösteriş dolu iftar sofraları kurarak israfa yol açmadık, yemekler çöplere dökülmedi. Gazinolarda, eğlence merkezlerinde vur patlasın çal oynasın diyerek ramazan gecelerinde çok günah işlenmedi. İçki ve kumar masaları en aza indi.   

      Evet, bu ayın Kur'an ayı olduğunu unutmamalı, hatimlerimizi yapmalıyız. Hele bu son geceleri kadir olarak görmeliyiz.  Fıtralarımızı fazla fazla vermeli, zekat verirken fakirin ihtiyacını dikkate almalı, nüfusu fazla olan aileleri gözetmeliyiz. Bu günler bir daha kime nasip kime kısmet. Ramazan ayımız ve bayramımız mübarek olsun.


Yazarın Diğer Yazıları