İKTİDAR ÇALIŞIYOR, MİLLET ÇALIŞIYOR

Geçen hafta Karaman, Mut, Silifke hattında bir yolculuğum oldu ve Taşucu sahilinde deniz ve kum keyfi yaşadım. Yol boyunca mamur meyve bahçelerine, yeşilliklere şahit oldum. Son yıllarda dikilmiş Karaman sınırları içinde elma fidanları, Mut ve Silifke bölgesinde, Göksu vadisinde incir ve limon bahçeleri, Torosların tarım yapılamayan eteklerinde sıra sıra zeytin ağaçları gördüm. Anladım ki bu bölgelerde tarım yapan insanları iktidar teşvik etmiş, desteklemiş, bu millet de bu desteklerden güç alarak çalışmış ve bu ağaçlar dikilmiş. İnşallah Toros dağları ve etekleri yıllar boyunca bu milletin meyve ihtiyacını karşılayacak.

Yine gördüm ki sahil kentlerinde belediyeler dökülüyor. Taşucu'nun sökük ve asfalt görmemiş yollarında yürünmüyor. Belediye hizmetleri sıfır. Şehirler arası yollar çok güzel, dağlar oyulmuş, duble yollar ve tüneller yapılmış. Gel gör ki şehir içlerinde yol standartları çok düşük. Kıyaslayınca gördüm ki Konya ve Konya ilçe belediyeleri daha çok çalışıyor, halkına daha çok hizmet ediyor. Çumra belediyemiz de altyapı hizmeti ve yol çalışması noktasında göz dolduruyor. Sahil belediyelerini görünce Çumra belediye başkanımıza teşekkür etmek istedim.

Evet, bizim milletimiz çalışkan ve üretken. Yeter ki ürettiğini satabilsin ve çalışmasının karşılığını alabilsin. Bizim başka zaafiyetlerimiz var: Gözümüz aç, şükrümüz ve kanaatimiz az. Millet olarak, özellikle tüccarlar olarak az çalışıp çok kazanmak istiyoruz, az kârla yetinmiyoruz. O yüzden gıda fiyatları artıyor.

Milletimiz çalışmasaydı, devletimiz tarıma teşvikler ve destekler yapmasaydı o boz ve yalçın dağlar yeşermezdi, Torosların etekleri boş kalırdı, o gördüğüm zengin meyve bahçeleri kurulmazdı. Sonuçta da pazarlarda tezgahlar dolmazdı, sofralarımız renklenmezdi, paramız olsa dahi o güzel taze meyveleri bulup alamazdık. Çok çükür, bugün hiçbir malın yokluğu -kıtlığı yaşanmıyor, pahalı da olsa alıp yiyebiliyoruz. Kış mevsiminde seralar sayesinde yaz fiyatında domates yiyoruz, salatalık alıyoruz.

Evet, bizde üretenden çok aracılar kazanıyor, kimse az kârla yetinmiyor. O yüzden pazarcılarımızı ve marketçilerimizi insafa, kanaate ve merhamete çağırıyorum. Yüzde elli -yüzde yüz yerine yüzde yirmi ile yetinelim. Unutmayın ki az kârla alır satarsanız sürümden kazanırsınız ve kazancınızın bereketini görürsünüz.

Pekiyi, bu kadar üretim yapılıyorken ve bunca kurulmuş meyve bahçeleri varken, gıda fiyatları niçin artıyor? Başta işgücü piyasası yüksek ve ihracat yolları açık. Dışarıda yüksek fiyata alıcı bulan bir ürün iç piyasaya ucuz verilmiyor. Bu da bizim kazancı düşük tüketicimizi zorluyor. Amele -işçi fiyatları yüksek olduğu için kilosu bir liraya düşen soğan toprakta kalıyor, elma gibi meyveler dalında kalıyor. Bunlar işçi bulunmadığı ve maliyeti kurtarmadığı için ya toplanmıyor ya da çöpe dökülüyor, hayvanlara yem oluyor. Zincir marketler üreticiden toplu ve ucuz alıyor ve satış fiyatını istediği gibi belirliyor, seçilen ve bozulan sebze ve meyveleri çöpe atıyor, israf oluşuyor, bu çöpe giden meyveler de fiyatlara yansıyor. Çitçi bir önceki yıl zarar ettiği sebzeyi veya tarım ürününü bir daha ekmiyor, böylece ekilmeyen veya az ekilen bazı gıda maddelerinin fiyatları artıyor.

Sonuçta devlet ekim ve dikimde planlama yapmalı, yol göstermeli, ihtiyaçları belirlemeli, fiyatları denetlemeli, ihtiyaç olan ama az ekilen gıda maddelerini desteklemeli, su, toprak yapısı ve iklim durumlarına göre havzalar oluşturmalı, bölge bölge farklı bitkilere destekler verilmelidir. Konya ovası gibi yağmurun az yağdığı bölgelerde su isteyen yeşil bitkiye değil, az su ile yetişen hububata ağırlık verilmeli. Kırsal kesimde yetişen üzüm gibi maddelerinde baş fiyatı olmalı ve bağcılık cazip hale gelmeli.

Benim doğup büyüdüğüm Hadim ve Bozkır bölgelerinde geçmişte birçok üzüm bağı terk edildi, harap bırakıldı, o yüzden pekmez fiyatları arttı. Bir üzüm bağı veya elma bahçesi en az beş yılda tam verime durur ve kazandırmaya başlar. Dolayısıyla bağ ve meyve bahçesi yapanlar beş yıl boyunca desteklenmelidir. Meyve suyu fabrikaları çiftçiyi ezmemeli, maliyeti kurtaran fiyatlardan almalıdır. Aksi halde ürettiğinin, çalıştığının karşılığını alamayan çiftçi, üretimden vazgeçer ve sağılan ineği kesmek zorunda kalır, gıda sanayii de işleyecek meyve bulamaz. Devlet, iyi bir planlamayla ve iyi bir teşvik ve destek politikasıyla tarımı ayağa kaldırmalı ve gıda enflasyonunun önüne geçmelidir. Alan da, satan da, üreten de memnun olmalıdır. Tarıma olan destek, köye dönüşü sağlar, şehirlerin yükünü azaltır, gıda üretimini artırır ve sonuçta gıda fiyatlarını ucuzlatır, gıdada ülkemizi kendine yeter kılar ve gıdada dışa bağımlılığı önler. Biz pandemi dolayısıyla gıdanın önemini bugün daha iyi anladık. ilgililere duyurulur.


Yazarın Diğer Yazıları