Mülteci Konferansının Kazananları ve Kaybedenleri….

Türkiye güneyindeki insani dramın acı sonuçlarını, en deruninde hisseden ve hissetmek bir yana yaşanan trajik olayların bir kısmına ev sahipliği yapan bir ülke. Suriye’ de ve diğer ülkelerde yaşanan Arap baharının ne sebebi, ne planlayıcısı, ne de ana oyuncusu Türkiye olmadığı halde, amacından çok uzaklara sapan bu fecr-i  kazibin, en büyük mağduru durumuna gelmiştir ne yazık ki. 
Suriye beş yıldır acımasız bir iç savaşın içinde, şehirler harap olmuş durumda. En temel ihtiyaçlar karşılanamıyor. Ülkede terör örgütleri ve haydut devletler ile zalim rejim kol kola, insanlar can güvenliği olmadığından hicrete mecbur kalıyorlar. Türkiye’ de misafir edilen mülteci sayısı üç milyona yaklaştı. AB ülkelerine yasadışı ya da yasal yollarla giden ve iltica talebinde bulunan Suriyeli sayısı da milyonu geçti.
Bu hafta içinde AB’nin merkezi olan Brüksel’ de, Türkiye ile AB arasında yapılan, mültecilerin geleceği konulu toplantıdan çıkan sonuçlar ana başlıklar halinde şu şekilde;
1. AB’nin daha önce Türkiye’ ye vermeyi taahhüt ettiği 3 milyar Euro’ ya ilaveten, 2018 yılına kadar 3 milyar Euro daha vermeyi kabul etmesi. Şu ana kadar verilen sadece 90 milyon Euro, o da konferanstan sadece birkaç gün önce gönderildi.
2. Geri kabul anlaşmasının imzalanması. Yani AB ülkelerine yasa dışı yollarla giden mültecilerin, tekrar bize iade edilmesi. Yasal yollarla gidenlere ise AB’ de oturum hakkının verilmesi.
3. Türk vatandaşlarına Haziran 2016’ ya kadar vize muafiyetinin tanınması.
Alınan kararların bağlayıcı olması için AB karar ve uygulama mekanizmalarından geçmesi gerekiyor, sanırım Mart ayı içinde uygulamaya geçilebilir.
Gerek Suriye’ ye komşu olmamız ve gerekse de göçe zorlanan halklar ile tarihi, dini ve kültürel bağlarımızın çok kuvvetli olması nedeniyle, AB bize yardımcı olsa da olmasa da, biz bu mazlum halkları topraklarımızda sonsuza kadar misafir etmeye ve ekmeğimizi onlarla paylaşmaya mecburuz. Bu gönüllü ve yürekten gelen bir mecburiyet. Bu bağlamda baktığımızda, AB tarafından yapılacak olan yardımların takvime bağlanması, ülkemiz açısından önemli bir kazanım. 
Öte yandan, geri kabul anlaşması ile ülkemize iade edilen her bir göçmen için AB’nin de aynı oranda göçmen alacak olması, yükümüzün hafiflemesi ve AB içinde Müslüman toplumun sayısının artması, ileride bizlere müjdelenen kutlu günlerin nüvesini teşkil etmesi açısından da son derece önemli.
Türk vatandaşlarına AB kapılarının vizesiz olarak açılacak olması önemli olmakla birlikte, bu hususun Türk halkı üzerinde beklenen coşkuyu yaratacağını düşünmüyorum. Zira ne Avrupa eski Avrupa, ne de Türkiye eski Türkiye. Avrupa özlemi ve hayali, eski Türkiye hastalığı idi ve eskide kaldı. Avrupalı Türkler ve hatta Avrupa halkları fırsatını bulsalar Türkiye’ ye yerleşmek için fevc fevc gelecekler. Buna en son Almanya ve Yunanistan seyahatlerimde gözlerimle tanık oldum.
Müzakerelerden, göçmenler ve Türkiye kazançlı çıkan taraf oldu, kaybeden taraf ise AB. Avrupa; savaşı durdurmak, mülteci ve terör sorununu kökeninde çözmek, Halep ile Hatay arasında uçuşa yasak bir tampon bölge oluşturmak ve Rusya’nın Suriye’ deki haydutluklarına dur demek yerine, mültecilerin hangi ülkede, ne oranda barındırılacağını tartışmakla, bana göre uzun zamandır acziyet içinde olduğu malumunu tüm dünyaya ilan etmiştir. AB dünyaya siyasi liderlik yapamadığını ve yapamayacağını bu vesile ile göstermiştir. Avrupa bir İslam devletine gebedir, yaşananlar ise bu kutlu doğumun doğum sancılarıdır. Ömrümüz olursa görürüz inşallah.
 

Yazarın Diğer Yazıları