Çağımızda Zor Yaşam

Öylesi bir çağda yaşıyoruz ki gelişmeler akıl alır gibi değil, bir tarafta bazı istisnaları olsa da dünyanın her köşesinde terör belası. Bir tarafta iç savaşta kendi ülkesinde kendi vatandaşları tarafından öldürülen insanlar, diğer tarafta karşılıklı savaş çanlarının çaldığı, karşılıklı kin ve nefret içinde ülkeler arası savaşa hazırlananlar. Bitmiyor açlıktan iskelete dönüşmüş sefaletin içinde yüzen insanlar ve diğer tarafta ise maddi varlık içinde ne yapacağını bilmeyen sözde o özel günlerini ülke dışında geçiren vatandaşlarımız.
Çağımızda yaşamın zor ve kolay tarafları olsa da nedendir bilinmez bir tezat içinde yaşıyoruz her hareketimizde çelişki var, oturup ağlıyoruz ama neden ağladığımızı bilmiyoruz, tam tersi gülüyoruz ancak neden güldüğümüzün de farkında değiliz. Orta hallice yaşama katlanamaz boyumuzdan büyük işler yapmaya kalkar, yüzümüze, gözümüze bulaştırır her şeyimizi berbat ederiz.
Lüks yaşamayı sever, yaşayanlara özenir bir takım riskleri göze alırız ancak sonu asla gelmez çünkü hattımızı aşmış olmazları denemişizdir, küçüğü büyütmek çok kolay değil ama büyüğü küçültmek kolaydır işte yapabildiğimizde budur. Şöhreti sever, bir iltifat görürsek cebimizde trilyonlar varmış gibi yürüyüşümüzü bile değiştirir göklerde uçmaya başlarız ama çabuk biter eskiye döner hüsran yaşarız.
İmkânsızlıklar yaşadığımız zamanlarda evimize ekmek götürmekte zorlanırız ancak en pahalı sigara içmekten vazgeçmeyiz bunu asla bir gösteriş olarak yapmayız zira o kötü alışkanlığın esiriyiz, o esaretin içinde yaşar kurtulmaya çalışmaz çeşitli bahanelerle bu alışkanlığı devam ettirir bile, bile kendimize geleceğimize ve maalesef ailemize zarar veririz. Arkadaşlıkların dostlukların hatta akrabalıkların yok olduğu, saygı ve sevginin hiç kalmadığı diyemeyeceğim ama çok azaldığı günler yaşıyoruz.
Ne hazindir ki kimsenin kimseye karşı dostluğundan eser kalmadığı günümüzde üç adım ileri gideni takdir edip alkışlamak yerine beş adım geri çekme gibi bir yanlışlığın, anlaşılamaz bir tutumun içindeyiz. Dünya şartları o kadar ağır ki beklide hataları elimizde olmadan yapıyor ancak geri dönüşü için hiçbir gayret göstermiyor, günün akışına bırakıyoruz, güzellikleri yok etmeye çalışıyoruz.
Anlaşılamaz boyutlarda bir hırs bürümüş ki manevi duygularımızı dahi bu kişisel hırsa feda etmekten çekinmiyor, yakınlıkları, ahbaplıkları hatta kardeşlikleri bu yolda harcamaktan asla çekinmiyoruz. Kim derse ki ben büyüğüm ve ben bilirim, ben ne söylersem odur diyor ancak bilmiyor ki kendinden önce Allah ve onun söyledikleri var, onun yücelikleri yanında sen çok cüce kalırsın.
Zor günler yaşıyoruz hiçbir şey huzurlu ve rahat değil, her konuda karmaşanın anlaşılmaz bir tutumun içindeyiz, birbirimizi anlamaktan da uzağız, dinlemeyi fikirlere saygı göstermeyi hiç bilmiyor bilsek de umursamıyoruz, benim dediğim doğrudur anlayışıyla yanlışların içerisinde yüzüyor bir türlü kendimize gelemiyoruz. Uyandığımızda da iş işten geçiyor kırılanı döküleni tamir etmek zor oluyor.
Yanlış anlaşılmasın yazdıklarımın hükümetler, siyasiler veya etkili ve etken olanların tutumu hatalı icraatları nedeninden kaynaklanıyor diye bir düşüncem yok, aksine her şeye rağmen bu dünya şartlarının ve akıl almaz teknolojinin etkileri içinde sarhoş olan kişisel davranışlarımız ve önü alınamaz dünya hırsımızdır.
Her gidişin bir dönüşü vardır iyiye gidiliyorsa dönüşler fazla sevilmez ama bizim dönüşümüz inşallah iyiye olacak ki sevinmekte hakkımız olacaktır her şeyin en güzelinin olması iyiler ve iyiliklerle dolması, hukukun üstünlüklerine inanılması, saygı ve sevginin kalpleri fed etmesi küçük insanların ben büyüğüm demekten vazgeçmesi dileğiyle sağlıklı ve hoşça kalın.


Yazarın Diğer Yazıları