Şiddet Toplumu Olduk

Sonuç nereye kadar gider, ne elde edilir, bu durumdan vazgeçilir mi bilinmez ama neticede şiddet toplumu olduk dersek abartmış olmayız. Yediden yetmişe saygıyı sevgiyi hatta korku denen şeyi bir tarafa bırakmış büyük, küçük kadın, erkek demeden özellikle şahsi çıkarların uğruna şiddet uygulamayı istisnasız reva görüyoruz hatta her türlü sözde uyarılara rağmen şiddetin dozunu giderek artırıyoruz.                                                                        
Çok eskilerden bazı durumlarda masum küçük bir olay karşısında dahi Ne bu şiddet, Ne bu celal der o küçücük olayı bu sözlerle adeta kınardık, günümüzde şiddetin celalin boyutları o kadar büyüdü ki artık şiddet değil adeta katliam uyguluyoruz. Artık bir kişiyi değil ailelerin tamamının hayatını karartan canice katliamlara şahit oluyoruz.
Şiddet nerede nasıl sorusunun cevabı şiddet her yerde ve devasa boyutlardadır çünkü şiddet sadece bir ülkeye özgü değil, neredeyse dünyanın her yerinde şiddet var, katliam var, büyük boyutlarda savaşa dönüşen şiddet olayları var. Günümüzde İsrail ve Filistin Suriye iç savaşı Irak ve orta doğudaki bir takım karmaşalar şiddetin savaşa dönüşmüş halidir dersek sanırım yanlış düşünüyor olmayız.
Ailede, okulda, iş yerinde, yolda, sokakta küçük, küçük çok dikkate almadığımız şiddetlerin neticede hangi boyutlara geldiğini görüyoruz, o duruma geldi ki sokaklardaki şiddetin önü alınamaz duruma gelirken aile içi şiddet ülkemizde günlük olaylar haline geldi ve her türlü tedbirler alınıyor olsa da aile içi şiddet büyüyerek, artarak devam ediyor. Ekonomik, sosyal şartlar mı bu duruma getiriyor tartışmaları ve tedbir olarak yasalar çıkarılırken şiddet vahim duruma gelmiş kadın kıyımı devam ediyor.
En kutsal aile müesseseleri dağılıyor, tüten bacalardan çıkan dumanlar çıkmaz oluyor, anne mezara baba cezaevine, olan geride kalan çocuklara oluyor. Aile içindeki bu şiddet o kadar büyüdü ki alınan tüm tedbirlere ve çeşitli ceza uygulamalarına rağmen adeta karşı ataklarda bulunurcasına yapar her geçen gün artıyor gün geçmiyor ki bir annenin otuz yerinden bıçak darbeleri aldığını duymayalım.
Yazıktır, günahtır, nedir bu şiddet, neden otuz yerinden bıçak darbesi, bu bir cinayet değil bu bir caniliktir derken bir başka haberle bir başka canilik yapıldığını üzülerek öğreniyoruz ama üzülmek yetmiyor, insanlar tedbir alınmasını istiyor ama görülüyor ki ne tedbir ne ceza olayların önüne geçemiyor her şey konuşmalarda kalıyor. Pekiyi bu böylemi devam edecek sorusuna şimdilik verilecek bir cevabın olmadığını görüyoruz.
Günümüzde şiddet sadece vurmakla, öldürmekle olmuyor, şiddet çeşidine de şahit oluyoruz bir duruş, bir bakış, belli bir hareket, söylenen bir söz, bir eylem hatta bir kaş, göz hareketi bir icraat şiddet unsuru sayılıyor. Bu hareketlerin sonucu akıl almaz olaylara sebep oluyor neden omuz vurdun, neden öyle baktın, neden korna çaldın, neden sıraya girmiyorsun, niçin öyle giyindin, neden benim hakkımda konuştun sözlerinin sonucunda genellikle istenmeyen sonuçlar çıkıyor.
Ne gariptir ki şiddeti konuşan, kınayan, rahatsızlık duyduğunu, tedbirler alınmasını isteyen ve bir takım tedbirleri gündeme getirenlerin bu sözler öncesinde veya sonrasında şiddetin içinde olduğunu, çok çirkin şiddet uyguladığını öğreniyoruz ve ne yazıktır ki bu türlü ikili oynayanların belli makamlarda önemli yerlerde olduklarına ve çoğunlukta olduklarına şahit oluyoruz.
Garip ve tuhaftır, şiddetin varlığından şikâyet eden ve bir takım önlemler almaya çalışanlar bazı yerlerdeki şiddeti hiç görmezler veya görmezden gelirler. Mesela yasaklara ve sansüre tamamen karşı olmama rağmen dizilerdeki kadınlara uygulanan o ağır şiddetin öğreticiliği hiç tartışma götürmez adeta kadına böyle şiddet uygulanır diye yol gösteriyor bu sahnelerin daha olumlu duruma getirilmesi gerekiyor diye düşünüyorum. İnşallah umduğumuz olmaz ama görünen o ki şiddeti daha çok konuşacağız sağlıklı ve hoşçakalın.


Yazarın Diğer Yazıları