“Deli Yağmuru’nu mutlaka duymuşsunuzdur. Bir alim falanca vakitte şiddetli bir yağmur yağacağını, kesinlikle bu esnada dışarı çıkmamalarını, kesinlikle bu yağmur suyunu yutmamalarını tembihler. Aksi takdirde herkesin delireceğini söyler. Gerçekten de yağmur yağar, fakat kimin umurunda. Herkes sokaklarda üstelik yağmuru yuta yuta işine gücüne koşturmada…
Lakin bir müddet sonra alimin dediği üzere insanlar giderek mantık dışı hareketler sergilemeye başlamışlar.. “Alim ben size demedim mi? Bak hepiniz hastalandınız, gelin vazgeçin bu abuk sabuk hallerden” demiş, demesine de, çoğunluk deli olunca bizim alim tek akıllı sırıtakalmış mı vebalı gibi. “Asıl deli sensin seni yakıp içindeki şeytanı çıkaracağız” demiş ahali… Alim baştan tırnağa irkilmiş “Tamam aman aman getirin o sudan ben de içeyim” o da içince herhalde kurtulmuştur ızdırabından, yalnızlığından! Doğrular ne kadar zor, itici ve yapayalnız…
Yanlışlar “Herkes” kalesinde hep var olan savunmasıyla hep ne kadar güvende ve sarsılmaz…
İllet bir virüs hepimizi mahveden “Herkes”! Doğrular “Herkes”in referansında kayda değer… Yanlışlar “Herkes”in meşruiyetinde her zaman mağrur ve imrenilesi..
Ne mucizevî bir çilingir “Herkes”… Onunla açılamayacak, ikna edilemeyecek bir vicdan zordur herhalde. Vicdanlar onunla nur-u pak, vicdanlar onunla çok emin ne yaptığından. En kötüsü onunla utanmayı unuttu! Vicdanlar!”
“Herkes”!
Mesela bir Çağatay Ulusoy bir Gizem Karaca eminim şöyle diyordur; “Herkes uyuşturucu kullanıyor bütün Hollywood kullanıyor”.
Yiğenim Osmancık şöyle diyor:
“Kopye çekmek öğrenciliğin şanından ve çok güzel altını çiziyor, “Herkes” çekiyor.
Boşanmak isteyen eşlerini öldüren erkekler de şöyle söylüyordur; “Herkes öldürüyor”
Sağlık problemi (iktidar) olmayan erkekler de şöyle diyor olmalı “Herkes zina yapıyor”
Kaya Çilingiroğlu da bunu realite adına tescilliyor. “Bir erkeğin problemi yoksa aldatır”
Bir tane Allah’ın kulu da şunu söylemiyor “Allah’tan korkuyorsa yapmıyordur” Bu bir doğru! Fakat kaçınılası bir ucube doğru! Herkese uymayan bir doğru!
Zina yapmaksa “Herkes” yaptığı için en tatlı bir yanlış ve her zamankinden daha da doğru… Tam da Kaya Bey’in, vurguladığı bir hayat realitesi doğruya dönüşüyor yaygın yanlış!
Ve… Dolu dizgin atını koşturan yanlışın önünde tutunamıyor doğru!
Ve… “Herkes”e en tatlı gelen yanlış, ezeli iktidarını kuruyor vicdanlara “Allah’ın rahmeti”.
Öncelikle “Allah’ın rahmeti”nden ümitvar olabilmeniz için Allah’a gerçekten inanıyor olmalısınız, yani “Elhamdülillah Müslümanım” klişesinden uzak! Allah’a herkes gibi inanmanın ötesinde; alışıklığın mayıştırdığı kutsal’ı gözetme zorunluluğunun ötesinde; mütecessim inanmaktır Allah’a! Onu incitmenin acısını tüm zerrelerinde hissederek inanmaklığı gerektirir “Allah’a inanmaklık! Herkesten, her şeyden önce Onu üzmenin ızdırablı, vicdanıdır bu inanmaklık! Bu durumda asıl mevzumuz ZİNA’nın ciddiyeti ancak böyle bir vicdana anlatılabilir.
Zaten bakıldığında “herkes”in imanında bolca “Allah’ın rahmeti” sölemlerine rastlanır. Gerçekten inananlarda ise üzüntü, can yanması ve derin bir nedamet vardır. Bu matematiğe göre “herkes”in imanı “herkes nereye giderse biz de oraya gideriz, herkes nasıl ölürse biz de ölürüz, her şey fani, bir daha mı geleceğiz dünyaya gibi yılışık bir nihilist tarzda ilerler… Fakat gerçek bir imanda yani yalnız size has gerçek iman ise, ciddi kaygılarla seyreder, önlemler alır ve azmeder bir daha o günahı yapmamaya şeklinde ilerler.
Şimdi ikinci şıktaki inancımıza göre, çünkü zaten diğerine göre bir değer ifadesi yok; Allah’ın rahmetini umud edebileceğiniz bazı suçlar vardır. Mesela taksirle adam öldürdünüz, ayet burada diyet ödemelisin diyor, diyeti de ödediniz, sonra ayet sizin için karşı tarafa son derece insani bir tavsiyede bulunuyor.
“Fakat affederseniz sizin için daha hayırlı olur”
Burada Allah’ın rahmetini umabilirsiniz. Ama kasten, yok yere adam öldürdüğünüzde ayet, manevî olarak sizi linç ediyor “Bir kişiyi öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir.” Bence burada Allah’ın Rahmetini ummak edepsizliktir.
Yine gıybeti ayet, manevi anlamda linç ediyor çirkinleştiriyor, ölü etiyle! Fakat dünyevi bir yaptırımdan söz edilmiyor, burada da bence Allah’ın rahmetini umabilirsiniz. Çünkü yaratan yarattığını gayet iyi biliyor ki mütemâdi bir zafiyetle kendimizi ne yapsak bundan alamıyoruz.
Ve şimdi asıl mesele, zinaya bakalım! Kur’an’da zinaya titizlikle yaklaşılıyor. “Yapmayın” demiyor “Yaklaşmayın diyor” kötülüğünü vurguluyor zira son derece kayda değer bir gerekçeyle; şöyle ki zürriyetin tam bir aidiyetlik üzere, soy şeffaflığı ve muhafazası bakımından son derece elzem!
Hükmüne gelince son derece ağır! Dünyevi yaptırımı kuvvetle vurgulanıyor. “Allah’ın emrini yerine getirmede onlara acımayın” Yani bekarsa 100 sopa, evliyse recm! Çok feci! Şimdi bu kadar ağır hükümler içeren bir günah. Sizce nasıl Allah’ın rahmetine havale edilir. Bu kadar kolay mı! O zaman “Beni temizle Yarasulallah” diyen sahabilerin ne derdineydi taşlanmak! Kusura bakmayın, ya bu dünyada tam bir tövbeyle temizleneceksiniz, ya da öbür tarafta. Bu kadar net! Bunlar uygulanmıyor olabilir ama el insaf! Bir insanı öldürtecek kadar ağır bu günah, vicdanlar da nasıl bu kadar meşrulaşıyor. Hayat realitesine dönüşüyor? Gerçekten bu husustaki cüretkârlığı anlayamıyorum! Gaflet denilen şey böyle bir şey olsa gerek! Gözleri perdeliyor. Ama o kadar kolay değil.. Kusura bakılmasın ama bu kadar ağır bir hükmü içeren bir suç hiç olmazsa vicdanı bütünüyle acıtmalıdır, kirletmelidir, kanatmalıdır! Ve yine kusura bakılmasın! Bazı günahları ya da suçları öyle kolayca Allah’ın rahmetine havale edemezsiniz!
