Fetva, DİB, iletişim, algı ve halkla ilişkiler

Tıp biliminde kuraldır: "Hastalık yoktur, hasta vardır.”

Fıkıhta da aynı kural geçerlidir: "Fetva, kişiye, zamana ve mekana özeldir.”

Tıpta bir hastanın tedavisini benzer diğer hastaya aynen tatbik edemezsiniz. Zira o tedavi o kişiye özeldir. Fıkıhta da bir kişi veya topluluk için verilen fetva aynen diğer kişi ve toplumlara aynen uygulamaz. Çünkü o fetva kişi, topluluk, zaman, mekan ve şartlarla sınırlandırılmıştır.

Siz İbn Sina''nın tıpta yaptığı genel ilkeleri bugün bakış açınızı geliştirmek için kullanabilirsiniz. Ancak kendi zamanında bir hastaya uyguladığı tedaviyi aynı usul ve yöntemle, alet-edevatla günümüzdeki hastaya uygulayamazsınız.

Peki, çözüm nedir?

Doktorun hastayı dinleyip, muayene edip, tahlil ve görüntüleme ile koyduğu teşhis sonucu o kişinin yaşı, boyu, kilosu v.b. yüzlerce etkeni değerlendirerek reçete yazması, tedavi paketi önermesi gibi; fetvalarda da kişi dikkatle dinlenmeli, kayıt alınmalı, kayıt numarası verilmeli, sözler yazıya dökülmeli, kayıt işin ehli bir heyet tarafından dinlenilmeli, konu bütün yönleriyle değerlendirilmeli ve verilen karar kişiye ulaştırılmasının yanında, herkesin ulaşacağı şekilde veri tabanı oluşturulup internet üzerinden herkesin istifadesi için yayımlanmalıdır.

Fetva isteyen kişi isminin açıklanmasını istemiyorsa gizli tutulmalı ama olay isimler gizlenerek hikaye edilip çıkan fetva mutlaka paylaşılmalı.

Fetva talebi kaydını değerlendiren heyette temel İslam bilimlerine dair farklı branş hocalarının yanında; iletişimci, halkla ilişkiler uzmanı, psikolog, sosyal hizmet uzmanı, sosyolog ve konuyla ilgili mutlaka görüşüne başvurulması gereken farklı disiplinlerden uzman kişiler bulunmalıdır. Bizzat heyete iştirak sağlanamadığı durumda teknolojinin imkanları kullanılarak uzman görüşleri alınmalıdır.

Telefonla doktor muayenesi olmadığı gibi, canlı, anında telefonla fetva vermekten de kesinlikle kaçınılmalıdır. Alınan kayıtlar çok yönlü incelenmeli, fetva konusu olan olaylar iyileştirici-geliştirici, koruyucu-önleyici, tedavi-rehabilite edici sistemler açısından değerlendirilmeli ve kendisine görev düşen kamu, yerel yönetim üniversiteler ve STK'lar harekete geçirilmelidir.

Fetvaların dayanak noktası olarak "hablullah” olan ayet ve sahih hadis mutlaka vurgulanarak zihinlerin tatbike motivasyonu güçlendirilmelidir.

Eşyada helallik esastır. Aksi kesin bir ayet ve hadis yoksa bütün yiyecek ve içecekler helaldir, temizdir. Ayet ve sahih hadis dışında yorumlarla daraltılamaz. Bu durumlarda temel ilkeyi Allah Resulü (s.a.v.) şöyle belirtmiştir: "Kolaylaştırın zorlaştırmayın; müjdeleyin, nefret ettirmeyin!” (Buhari, İlim, 11)

Kolaylaştırma ve müjdeleme konusunda Mücadele suresindeki merhamet silsilesi sürekli en ön planda ele alınmalıdır.

Bu sıralama da eşine zıhar yapana ilk planda köle azat etmesi(Mücadele, 58/3), buna güç yetiremezse aralıksız iki ay oruç tutması (Mücadele, 58/4), buna da güç yetiremezse 60 fakiri doyurması (Mücadele, 58/4) emredilmiştir.

Bu ayetleri eşi Havle bint Sa‘lebe'ye zıhar yapan Evs b. Sâmit el-Ensârî'ye uygulayan Allah Elçisi, Evs'in ayette 3 kademede sayılan kefaretlerin hiçbirini yapamayacağını beyan etmesi durumunda kendisine hediye gelen bir sepet hurmayı vermiş ve mahallesindeki ihtiyaç sahiplerine kefaret olarak dağıtmasını söyleyerek kolaylaştırma ve müjdelemenin bir örneğini göstermiştir.

Günümüzden bir misalle vermek gerekirse: deniz ürünlerinin temiz ve helalliği ile açık ifadelerle Yüce Allah tarafından Kur'an-ı Kerim'de belirtilmiştir:

"O, yemeniz için taze et (su ürünü), takınmanız için değerli taşlar çıkarasınız diye denizi emrinize verendir. Gemilerin orada suyu yararak gittiğini görürsün. (Bütün bunlar Allah'ın) lütfundan nasip arayasınız ve O'na şükredesiniz diyedir." Nahl, 16/14.

İslam ve bütün meseleleri bulutsuz gökyüzündeki güneş gibidir. Onu hakkıyla anlayan ve yaşayan istifade eder, kendini geliştirir. Tertemiz su gibidir İslam. Onu kaynağından içen kendini ve çevresini tertemiz kılar.

Bu açık hükme, temel ilke ortada iken geçmişte yapılmış bazı yorumlarla konuyu daraltmaya çalışmak sadece o kişi ve kişinin ait olduğu kuruma zarar verir.

"İlişkilerin yenilgisi aslında iletişim yenilgisidir” der Zygmunt Bauman.

23 yıllık görevinde Rabbi, ailesi ve Ashabı ile interaktif bir ilişki halinde iletişim ve halkla ilişkilerin en güzel misallerini Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) göstermiştir. Ve bu misaller sağlık diliyle kök hücre, bilgisayar terminolojisiyle kod hücre olarak kıyamete kadar bütün sosyal, siyasi ve ekonomik problemlere yetecek şekilde kayıt altına alındı.

Din hakkında konuşacak her kişiye düşen; işi sağa sola ihale etmeden bizzat emek vererek, sağlam kaynaklardan o 23 yıllık altın sahifeleri ayrıntısına kadar yeniden incelemek, araştırmak, öğrenmek ve yaşamak.


Yazarın Diğer Yazıları