DOLAR
38,83
EURO
44,23
STERLİN
52,83
GRAM
4.197,92
ÇEYREK
6.907,84
YARIM ALTIN
13.806,69
CUMHURİYET ALTINI
27.485,10

Oğuz Türkü “İki Ateş” Altında

 

Türkler önceki tek tanrılı inanç sistemlerine mutabık olan İslamiyet'i Emevilerin tazyikiyle kuzeye çıkmak zorunda kalan ehli beytten alarak Müslüman oldular.

Kur'an ve Sünnet'i yoğun çabalarla oluşturdukları Hanefi-Maturidi-Yesevi çizgisinde bir hayat nizamı haline getirdiler.

Bu yorum ile Abbasiler'in ardından bin yıldan fazla süredir İslam'ın bayraktarlığını yerine getiriyorlar.

Oğuz Türk'ü İslam'ı ilk kabul ettiği andan günümüze onu bir kimlik haline getirdi.

"Bir Ulü'l-emr idin emrine girdik

Ezelden bey'atli hakanımızsın

Az idik sayende murada erdik

Dünya ve ahiret sultanımızsın

Unuttuk İlhan'ı Kara Oğuz'u

İşledik seni göz bebeğimize

Bağışla ey şefi' kusurumuzu

Bin küsür senelik emeğimize

Ertuğrul evladı yapamaz sensin

Canı verir cananı veremez Türkler

Ebedi hadimül haremeyniniz

Ölsek te Ravzanı ruhumuz bekler” (İdris Sabih Bey)

Sözlerinde ifade edildiği gibi İslam'a ve Peygamber (s.a.v.)'ine her daim sahip çıktılar.

7. yüzyılda Medine'de başlayan İslam Ümranı 13. Yüzyılda dünyanın zirvesine oturduğunda üç merkezle temsil ediliyordu.

Doğuda Semerkant, Batı'da Kurtuba ve ortada/merkezde Konya.

Üç merkezden ikisinde yük tamamen Oğuz Türkü'nün omuzlarındaydı.

İşin cihat kısmında sürekli yenileyen ve gerileyen haçlılar işin kaynağını keşfetti ve oraya saldırdılar.

13. yüzyıldan itibaren onlarda yoğun çalışmalarla İslam'ın bayraktarlığını yapan Oğuz Türkü'nü geriletmek istediler.

Oryantalizm/Şarkiyatçılık kürsüleri kurdular.

Concordance gibi geniş çaplı derin eserler meydana getirdiler.

Buldukları çözüm Oğuz Türkü'nü iki ateş altında etkisiz hale getirmekti.

Devşirdikleri Müslüman görünen kadrolarla iki sınıf oluşturdular.

Bu "bizden çok bizden gibi görünen” kadroların görevi efendileri batı tarafından şöyle tarif edilmişti.

Birbiriyle kavga eder gibi yapacaklar ama aslında asıl amaçları İslam'ın bayraktarlığını yapmaya çalışan Oğuz Türkü'nü araya alıp onu etkisiz hale getirmekti.

Bir grup "Batı Kültürü” nü "Medeniyet” adı altında pazarlayacak, Türk-İslam birikimine dair her önermeye "irtica” adını takarak saldıracaktı.

Diğer grup İslamcılık adı altıda; Arap Kültürü'nü İslamiyet diye savunacak yine Batıcılar gibi Türk-İslam kültürüne dair her fikre ve uygulamaya "ırkçılık” söylemiyle hücum edecekti.

Batı yetiştiği bizden ajanlarla 2 yüzyıldan fazla bir süredir bu oyunu başarı ile oynuyor.

1000 yıldan fazladır İslam'ın bayraktarlığını yapan ve bu uğurda büyük bedeller ödeyen Oğuz Türkü Batıcıların ve İslamcıların okları altında Ulubatlı Hasan gibi gönüllü olarak üzerine aldığı misyonunu yerine getirmeye çalışıyor.

İslam evrensel ilkeler içerir.

İmam Hanefi'nin istihsan yorumu ile İslam Kur'an ve Sünnet'teki ilkeleri ile insanlığa en kaliteli "hayat kumaşı”nı hediye getirmiştir.

Her milletin ve o milletin içerisinde her ferdin o kumaşı başkasını taklit etmeden üzerinde dikip yaşaması Allah'ın vahidiyet içerisindeki ehadiyet yaklaşımın emrettiği bir farz-ı ayındır.

Oğuz Türkü ehli beytten emanet aldığı İslam'ı zaten bünyesine çok uygun olduğu için kendi kültürüne uyarlamış ve kıyamete kadar devam edecek Hanefi-Maturidi-Yesevi çizgide bir yorum oluşturmuştur ve bu yolunda yürümeye kararlılıkla devam etmektedir, edecektir.

Batıcıların "irtica”, İslamcıların "Irkçı” söylemleri ve okları onu emin olduğu yolundan asla geri koyamayacaktır.

Oğuz Türkü'nün bu kararlılığını İdris Sabih Bey İslam'ın Peygamber (s.a.v.)'ine hitaben söylediği şu cümle ile ifade etmiştir.

"Ölsek te ravzanı ruhumuz bekler.”


Yazarın Diğer Yazıları