BATILI EĞİTİM DAYATMASI

İslami eğitim tarihte başarısı kanıtlanmış bir eğitim anlayışıdır. İslami eğitim iki temel prensip üzerinde kişiyi inşa eder. 1) Nefsin kontrol ve terbiye edilmesi 2) Güzel ahlak

Tarih boyunca ideal eğitim anlayışı noktasında çok farklı görüşlere sahip düşünce adamları ortaya çıkmıştır. Bunlar arasında hiçbir zaman ortak bir fikir birlikteliği sağlanamamıştır. Bunların çoğunun da sahada uygulamaya ve başarıya dayalı bir delili de yoktur. Hâlbuki Efendimiz (sav) yaşadığı dönemde belki de dünyanın en ilkel ve barbar olarak tanımlayabileceğimiz bir toplumsal kitle içerisinde 20 yıl gibi kısa sürede uyguladığı İslami eğitim metodu ile kıyamete kadar varlığını devam ettirecek olan medeniyet kurucu örnek bir nesil yetiştirmeyi başarmıştır.

 

Üstelik eğitimini gerçekleştirdiği örnek insan kimliğini kendi şahsında modelleyerek rol model oluşturmuştur. Yani bugün eğitimle erişilmesi amaçlanan ideal insan modeli nasıl olmalıdır sorusuna cevap teşkil edecek elimizde yaşamış ve model olmuş bir örnek şahsiyetin rehberliği söz konusudur. Günümüzde ortaya atılan eğitim modellerinin sahada uygulamaya dayanan bir başarı örneği söz konusu değildir. Çoğu teorik niteliktedir. Ancak İslam eğitim anlayışı tarihin her aşamasında örnek nesiller yetiştirmeyi ve dünya milletlerine rol model oluşturacak şahsiyetler yetiştirmeyi başarmıştır. (Askerlerimizin Rum bağlarından yedikleri meyvelerin bedelini ağaç dallarına bağlaması vb.)

 

İslami eğitim insana bir bütün olarak bakar. İnsanın ruh ve dünyevi veya bedensel eğitimini bir birinde ayırmaz. Bugün eğitim tamamen kariyer ve kazanç üzerinden gençleri motive etme yoluna gitmektedir. Nihayetinde eğitim yoluyla kariyer beklentisi olmayan gençler her türlü bilgi kanallarıyla olan iletişimini, kesme yoluna gitmektedir. Sadece kazanç üzerinden motive olanlar ise başarılı olduklarında da aldıkları eğitimin bir neticesi olarak asla kanaat etmeyen bir nefsi tavrın davranış özellikleri ile çalışma hayatında kendilerini göstermektedirler.

Mümin attığı her adımda ortaya koyduğu her fikirde tevhidi esas alır ve amellerini buna göre şekillendirir.

Tevhid ilkesi temele alındıktan sonra eğitim, öbek öbek bu ilke etrafında örülmeye çalışılır, hayatta verilmek istenen ya da kazandırılmak istenen davranış ve düşünceler bu ilke etrafında hayat boyunca nakşedilir. Bir mümin bu ilkeyi hayatın hiçbir safhasında göz ardı edemez. Bu ilke, müminin hayatında "De ki: "Benim namazım, ibadetlerim, yaşamam ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” (Enam, 162) ayetiyle formüle edilmiştir.

 

Bugünün eğitim sistemleri gerek sevgi gerekse korku temeline dayandırılsın netice itibariyle belli bir noktadan sonra gevşemeye, atalete ardından da bir anlam ifade etmeyen, insan hayatında değeri olmayan bir şekle dönüşmektedirler. Çünkü hayatı anlamlandırma noktasında ortaya bir değer koyamamışlardır. İslam, ortaya koyduğu "Allah için ve Allah ile yaşama” ilkesiyle ile ferdi her an ve durumda hep tek ve benzeri olmayan Rabbiyle baş başa olan onun kendisini gözettiği ve gördüğü hissiyle hareket eden, davranışlarını bu şuurla kontrol eden bir seviyeye ulaştırır. İslam bu düşünceyi verirken hem sevgi hem korku hem mükâfat hem ceza his ve yöntemlerini de kullanır. Çünkü Müslüman bir fert, Rabbini hem seven hem de kendisinden korkulan, hem mükâfat veren hem ceza veren bir kimse olarak tanır. Bu düşünceyle hayat süren bir Müslüman başkalarına hep faydalı olma hissiyle yaşar. Bundan da yine tevhidi düşüncesinden neşet eden bir husus olarak Rabbinin rızasını elde etmeye çalışır.

 

İşte tevhidi düşünceyle yoğrulmuş bir eğitim sisteminin sunacağı bir hayat. Şayet eğitim sistemleri insanın aradığı huzur ve saadeti elde etmek istiyorlarsa tevhid düşüncesiyle ilmik ilmik örülmüş bir eğitime adım atmalı, ders kitaplarını fanilerin resimleriyle değil insanlığa hayat bahşeden Rabbani kelamla süslemeli, genç beyinlere İslam'ın tevhid temelinde ortaya koyduğu ahlaki esasları öğretmelidirler. Bu durumda ne kanun korkusu ne elli metrede bir kamere sitemi ne de her yüz metrede bir güvenlik görevlisine ihtiyaç duyulmayacaktır. Kaldı ki bu saydığımız güvenlik sistemleriyle dahi 21. asrın insanı kendisini güvende hissedememiş, çelik kapılar, çelik para kasaları ve meskenlerinin normal kapılarının üstüne bir de demirden ikinci bir kapı yapma yoluna gitmişlerdir.

Bu gün aile kavramını kaybetmiş olan, alkol – uyuşturucu kullanımında zirveyi kimseye bırakmayan, her türlü cinsel sapkınlığın normal bir bireysel tercih konusu olduğu kabul edilen, intihar ve tecavüz vakalarında açık ara dünya ülkelerini geride bırakan, her doğan iki çocuktan birinin babasının belli olmadığı Batı medeniyetinin eğitim konusunda devlet ve toplumumuza örnek olarak sunulması tam bir akıl tutulması halidir. Bugüne kadar toplumsal hayatımızdaki her türlü deformasyonun kaynağını oluşturan Batı medeniyetinin bizlere rol model olarak sunulması karşısında hepimiz aynı duyarlılıkla itiraz seslerimizi yükseltmek zorundayız.

 


Yazarın Diğer Yazıları