DOLAR
41,96
EURO
48,82
STERLİN
56,41
GRAM
6.007,53
ÇEYREK
9.861,51
YARIM ALTIN
19.626,01
CUMHURİYET ALTINI
39.183,00

1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında

1 Ekim 1949.Tam 76 yıl önce bugün. Tarih sayfalarına rakamlar olarak kaydedilen ama vicdanlardan silinmeyen bir tarih. O günden beri, sayısını bilmenin mümkün olmadığı kadar çok Uygur Müslümanı için hayat, zulüm, ayrılık, ıstırap, kimlikten yoksun bırakılma demek oldu. Bugün hâlâ o çığlıkların bir kısmı yankılanıyor, ama dünya çoğu zaman kulaklarını kapatıyor, gözlerini çeviriyor.

Düşünün, camiye gitmeniz yasak. Bayramı, cemaatinizi, ezanı ve namazı içselleştirdiğiniz o küçük mekânlar artık yasaklı. Evleriniz, sizin aile mahremiyetiniz, size yabancı insanlar tarafından işgal ediliyor, çocuklarınız zorla başka ailelere veriliyor. Ramazan'da oruç tutmak suç sayılıyor, oruç yerine yemek içki dayatılıyor. Evin reisi suçsuz yere tutuklanıyor; yerine "yeni baba” diye dayatılan biri gönderiliyor. Bir evde bir Çinli erkek diye belirlenmiş politikalarla namus, aile ve mahremiyet alay konusu hâline getiriliyor. Aklın almayacağı kadar alçakça uygulamalar, 76 yıldır sistematik biçimde devam ediyor.

Bunlar, savaşın, doğal afetin ya da çatışmanın getirdiği hasar değil. Bunlar, Çin devlet politikasıyla, kurumsallaşmış bir baskı mekanizmasıyla uygulanan insanlık suçlarıdır. Öksüz ve sahipsiz bırakılan Doğu Türkistan 76 yıldır dünyadan koparılan, dillerini, ibadetlerini, kimliklerini, gelecekte nesil bırakılmasını yasaklayan politikaların mağduru kardeşlerimiz.

Bu, salt bir tarih hatırlatması değil, bu bir vicdan çağrısıdır. "2050 yılına kadar çinde bir tek Müslüman bırakmayacağım” gibi soğuk, hedef odaklı söylemler yalnızca rakamsal değildir, bu söylemler insan kaderini yok sayan bir ideolojinin ilanıdır. Kardeşlerimizin evleri, çocuklarının ellerinden alınış şekli, gündelik hayatlarına sokuşturulan alçaltıcı zorunluluklar, bunlar göz ardı edilemeyecek kadar ağırdır.

Peki biz ne yaptık? Ne yapıyoruz?

Susmak bir tercih değildir, susmak bir suça ortak olmaktır. Tarih, suskunlukla boyun eğenin hikâyesini asla masum göstermez. Bugün yapılması gerekenler, sadece anmak ya da yazılı bir metin paylaşmaktan ibaret olmamalıdır. Yapılması gerekenler; hatırlamak, tepki göstermek, harekete geçmek ve mazlumun yanında durmak için somut adımlar atmaktır.

Vicdanın sesi insanlık için Doğu Türkistan için bir araya gelmelidir.İnsanlık tarihi, zalime karşı ses verenlerin, mazlum için ayağa kalkanların hikâyeleriyle doludur. Zulüm karşısında susan diller, haksızlığın yayılmasına zemin hazırlar. Bizim, inanç sahibi insanlar olarak ilk sorumluluğumuz insanlığın savunusunu yapmaktır, çünkü iman, yalnızca kişisel ibadetlerle sınırlı değildir. İman, zulme karşı durmayı, mazluma sahip çıkmayı da emreder.

Bugün biz, Doğu Türkistan'daki kardeşlerimiz için dua etmekle, onların hikâyelerini paylaşmakla, karar alıcıları ve uluslararası kamuoyunu harekete geçirmek için çağrıda bulunmakla yükümlüyüz. Bu, yalnızca dini bir görev değil, evrensel bir insan hakları talebidir.

Hakikati her zaman söylemeliyiz ve tarihî hafızayı canlı tutmak mecburiyetindeyiz.

1 Ekim 1949 tarihi yalnızca bir başlangıcı işaret eder, ama o başlangıcın devamı, nesiller boyunca süren bir acıyı temsil eder. Tarih, adını koymakta tereddüt etmeyelim: Bu resmen ve alenen tüm insanlığın gözleri önünde yapılan insan hakları ihlalleridir. Bunları tahayyül etmek bile zor, gerçekleşmesine rıza göstermek ise vicdansızlıktır. Biz tarihçiler değiliz sadece, biz toplum olarak insanlık onurunun bekçileriyiz.

Unutmayalım ki zulüm örtbas edilmeye çalışıldıkça daha karanlık, daha kökleşmiş olur. Hatırlatmak, belgelemek ve ses vermek, ilk cephedir. Medya organları, sivil toplum kuruluşları, kanaat önderleri ve her bir vicdan sahibi birey, hep birlikte bu sesin yükseltilmesi gerekiyor.

Sözün gücünü küçümsemeyelim, ama söz yetmez. İşte hemen yapılabilecek ve önceliklendirilmesi gereken bazı eylemler.

Bildiriler ve açıklamalar: İlgili insan hakları kuruluşları, dini vakıflar, üniversiteler ve kanaat önderleri ortak bildiriler yayımlayarak konunun peşini bırakmamalı.

Uluslararası baskı: Parlamento temsilcilerine, milletvekillerine ve uluslararası örgütlere yazılar gönderilmeli, hesap sorulması talep edilmeli.

Belgelenme ve arşivleme: Mazlumların hikâyeleri, tanıklıkları toplanıp güvenli biçimde arşivlenmeli, uluslararası mecralara ulaştırılmalı.

İnsani destek: Mülteciler, mülteci kampları ve toplulukları için insani yardım ve destek ağları güçlendirilmeli.

Hukuki adımlar: Uluslararası hukuka uygun soruşturmalar ve dava girişimleri gündemde tutulmalı, cezasızlık kültürüne izin verilmemeli.

Kamuoyu oluşturma: Sosyal medya, basın ve yerel etkinliklerle hem gençlerin hem de geniş toplum kesimlerinin bilinçlenmesi sağlanmalı.

Kültürel dayanışma: Dil, kültür ve dinî yaşantının korunması için uluslararası çapta kültürel dayanışma programları desteklenmeli.

Bizim inancımızda merhamet ve adalet birbirinden ayrılmaz. Adaleti hayata geçirmeden iman tam olmaz, merhameti yaymadan toplum huzura ermez. Doğu Türkistan'daki kardeşlerimizin acısı, sadece onların değildir, insanlığın ortak vicdanına işlenmiş bir yaradır. Her dua, her hatırlatma, her paylaşım bir umut ışığıdır, fakat bu ışığı büyütmek hepimizin elindedir.

Unutmayalım: zulüm karşısında susan her insan, bir gün hesap verecektir. Tarih, zalimleri affetmez, zalimin lehine yazmaz. Bugün susanların yarın pişman olacağı bir tarih yazmamalıyız. Kardeşlerimizin sesi olalım, mazlumun yanında duralım.

Son olarak; dualarımızı eksik etmeyelim. Gecenin en karanlık anında yapılan bir dua, bir kalbi, bir umudu aydınlatabilir. Ancak dua ile yetinmeyip harekete geçmek de bizim sorumluluğumuzdur. Dualarımızı eyleme, eylemlerimizi ısrara dönüştürelim.

1 Ekim 1949.  76 yıllık bir acıdır. Unutmayalım, hatırlatalım, bu zulme isyan  edelim, ama isyanımızı insanlık onuru lehine, adalet talebiyle ve barışçıl yollarla sürdürmeliyiz. Doğu Türkistan'ın çığlığını duyurmak görevimizdir, tarih, mazlumun yanında duranları reddetmeyecektir.

Rabbim sabır versin, mazlumların yardımcısı olsun. Her bir sesi harekete dönüştürelim, çünkü unutmak zulmün ortağıdır, hatırlamak ise kurtuluşun kapısını aralar.


Yazarın Diğer Yazıları