Konyaspor için avantajlı fikstür
SAHTE DİN VE TARİKATLAR
1 Ekim 1949 Unutulmuşların Çığlığı Doğu Türkistan 76 Yıldır Zulüm altında
İMANIN İBADETE, İBADETİN DE İMANA ETKİSİ
SÖZÜN BİTTİĞİ YERLER
DOĞUM VE ÖLÜM ARASINDA...
SAVAŞIN GALİBİ HAMAS MÜCAHİTLERİ VE GAZZE HALKIDIR.
Ekonomik Boykot Süreklilik Gerektirir
Anlaşma sürecine olumlu katkı vermek
Doğa’dan Allah’a…
HASTALIK BİR NİMET MİDİR?
“Bedr’in Arslanları” kadar şanlı idiniz!!!
Kazanmak İçin Mücadele Gerek
Musluktan Akan Yalanlar, Akmayan Sular
İKİ DEYİM
Olmaklık Üzerine Bir Aynadan
iPhone 17 almayın, TOGG alın
Basit hatalar ağır fatura
TRAFİK SORUNUN ÇÖZÜMÜ İŞTE BURADA!
Efsanelerin Yemişi
Rakamlarla Otomobil Piyasası
Batı pozitivizmi Orta Çağ karanlığını ve cehaletini gerekçe göstererek dinle savaşmayı ve toplumu, devleti her türlü inanç esaslarından arındırarak materyalist anlayışa mahkûm etmeyi bir vazife edindi. Yeryüzündeki tüm inanç gruplarına karşı verilen bu amansız savaş neticesinde Batı'da inançsız ve duygusuz, ruhsal anlamda cesetleşmiş bir insan varlığı ortaya çıktı. İnsanlar manevi dünyalarındaki bu derin boşluğu doldurabilmek adına, alkole, uyuşturucuya ve her türlü sapkın cinsel eğilime müptela oldular. Ancak ne var ki insan varlığının içine düştüğü bu şeytani tuzağı fark eden ve bundan istifade etmek isteyen bir takım gözü açık insanlar insanlara sahte din ve tarikatlar pazarlayarak onların çaresizliklerinden istifade etme yolu tuttular.
Bugün dünya çapında binlerce sahte inanç bulunuyor. Dikkat edilmesi gereken iki nokta var. Öncelikle bütün inançlar dinsel değildir. Kimileri siyasi, popüler kültür ögeleri, kimileri de terapi odaklı ve kişisel gelişim gibi noktalar üzerinde temellenmiştir. Ancak hepsinin de ortak noktası radikal bir düşünceye sıkı sıkı sarılmış olmalarıdır. Bu katı ideoloji ise genellikle karizmatik bir lider etrafında gelişir. Her inanç sisteminde olduğu gibi yeni nesil inanç düzenleri de üyelerinden yüksek bir bağlılık bekler. İnanç lideri üyelere vaatlerde bulunur. Onlara hayatın sırrını vereceğini, tüm dertlere deva olacağını söyler ve herkesi gerçek bir mümine çevirebileceğine inandırır. Ve en önemlisi üyelerin itaatkâr olmasını sağlamak için liderler hem resmi hem de gayri resmi etki ve kontrol sistemlerini kullanır. İç anlaşmazlıklara veya dış denetime karşı çok az tolerans gösterirler.
Sahte dinler para, cinsellik ve güç gibi unsurların sıkça görüldüğü yerlerdir. Liderleri ise genelde otoriter, narsis ve ikna yeteneği yüksek kişilerden oluşuyor. Bir inanç lideri başlarda kendi karizmasını kullanarak örgütüne yeni üyeler toplar. Yeni üyeler para demektir. Bu yüzden lider ve üyeler yeni insanları örgütlerine çekmek için sürekli çalışır. Sistem büyüdükçe lider üye bulma işinde çok görünmez. Sistem genelde zor durumda olan insanları kendilerine hedef seçer ve oyununu buna göre oynar. Zor zamanlar ve anlam arayışı kişiyi dost canlısı görünen topluluklara karşı duyarlı hale getirir. Kişinin yeni inanç düzenini kabul süreci zor olabilir. Ancak davet aile üyelerinden, iş arkadaşlarından ya da yakınlardan geldiğinde bu süreç hızlanıyor. Sistem içinde eleştirel düşünmek yasaktır. Sisteme katılan üyeler çeşitli telkinlere tabi tutulur. Sistemin içindeki herkesin keskin inancı eleştirel düşünceyi engeller. Bu durum üyelerin psikolojik ve duygusal gelişimlerini engeller. Çocuk yaşta sahte inanç düzenine giren ya da çocuklarını kültte öğrendiklerinden yola çıkarak büyüten müritlerin çocukları için büyük bir problem olabilir. Çünkü bu çocukların normal gelişimleri engellenir, aptallaştırılır ve bu çocuklar büyüdüklerinde büyük bir katliamın öznesi olabilirler. Tıpkı Amerika'da olduğu gibi… Siyonist eğitim anlayışı bu esasa dayanır.
İnsanlardaki bir grubun parçası olma arzusu gerçeklik algımızı bile bastırabilir. Sosyal psikolog Solomon eş'in 1951'de yaptığı bir deneyde bu durum açıkça görülmüştür. Solomon bir odaya birçok öğrenci koymuştu. Tek kişi hariç herkes bunun bir deney olduğunu biliyordu. Denek test ediliyordu. Test edilenlerin %75'i cevapları apaçık yanlışken bile çoğunlukla hemfikir oldu.
İNSANLAR NEDEN SAHTE İNANÇ GRUPLARINA DAHİL OLURLAR
1) İnsanların zor zamanlardan geçiyor olmaları
2) En yakın samimi arkadaşlarından birinin grup içerisinde olması
3) Dış dünya ile iletişime kapalı bir kişilik özelliğine sahip olması
4) Çevresi tarafından ötekileştirilmiş, dışlanmış bir insan olması
5) Yaşadığı toplum ve çevreye karşı öfke dolu olması
6) Sağlam ahlaki ve manevi değerlere sahip olmaması
7) Sanal yaşamın ve şehir hayatının yalnızlık duygusu yaşatması
8) Hayatına anlam ve değer katamamış olmak
Tarihte bunun birçok örneği var. Hindistan'da tarıma geçişin yol açtığı siyasal karmaşa sebebiyle ve sonrasında İngiliz sömürgeciliğine karşı olarak bu hareketleri görüyoruz. Charles Manson bir ırk savaşı başlatmak için üyelerini 9 kişiyi öldürmeye ikna etti. Şokoa Sahara üyelerine Tokyo metrosuna saringazı salmayı emrederek 13 kişiyi katletti. Cennetin Kapısı kültünün kurucusu Marshall Apple Whitea kendisine
inananları çok ilginç bir şeye ikna etti. Çoğu kişinin kendini kısırlaştırıp öldürmesine yol açtı. Böylece dünya hayatından bir üst seviyeye geçeceklerine inanıyorlardı.
Sosyal medyanın insan hayatında her gün daha çok etkinlik kazandığı günümüz dünyasında sahte inanç ve değer pazarlayanların etkinliği ve insanlara ulaşması kolaylaştı. Tehlikenin artık milli beka konusu haline geldiği şu süreçte en büyük ihtiyacımız yerli ve milli etkileşim sağlayan dijital platformlardır.
İNSAN BEYNİNİN İŞGAL EDİLMESİ
EVANJELİST, SİYONİST, KÜRESELCİ AKIL
KIZILDERELİ KATLİAMI
AVRUPA’NIN KARANLIK TARİHİ
İNGİLİZLER VE HİNDİSTAN’IN KARANLIK TARİHİ
YAŞASIN ÖZGÜR SURİYE VE SURİYE HALKI
İNSAN OLMAK VE İNSAN KALABİLMEK İÇİN…
İNSANLIĞIN DRAMI VE “NOVUS ORDO SECLORUM”
İNSANIN KÖLELEŞTİRİLMESİ VE YENİDÜNYA DÜZENİ
25. EVREN DENEYİ VE İNSANLIĞIN KARANLIK GELECEĞİ