ÜRETİM BEREKET GETİRECEK

Tüm sıkıntılara rağmen Türkiye'de yatırımlar devam ediyor. Tüneller açılıyor, yollar yapılıyor, hastaneler bitiriliyor. Tüm bu yapısal hizmetler yapılırken bir yandan da sosyal devlet anlayışı da tıkır tıkır işliyor. 2001 krizini iyi hatırlayın. Devlet bırakın hizmet yapmayı kamu çalışanlarının maaşlarını ödeyemeyecek hale gelmişti. Sosyal devlet hak getire. Hayatım boyunca esnafın, çalışanın, emeklinin protesto yaptığına bir defa şahit oldum. Konya gibi daha sakin bir yapısı olan şehirde ekonomik sorunlar protesto edilmişti. Çünkü artık çark dönmüyor, ekonomik verilerin tamamı yerlerde sürünüyordu. Tüm kesimlerin hali perişandı. İşsizlik had safhada, alım gücü ciddi azalmıştı. Günümüzde de ekonomik sorunlar yaşansa da çark dönüyor. 2001 yılında 31.3 Milyar Dolar ihracat tutarımız 2021 yılında 225,4 Milyar Dolar oldu. Sizi rakamlara boğmak istemiyorum. Ancak şunu demeye çalışıyorum. Biz tüketen, daha çok alan, satmaya korkan bir ülkeyken bugün sürekli üretimi düşünür hale geldik. Yaşadığımız bu ekonomik sürecin kırılma anıdır aslında. Cumhurbaşkanı Erdoğan bu ülke için sürekli döviz kurunu, faizi bizlere dayatanlara karşı üreten bir ekonomi modeliyle karşılık veriyor. Düşünün faiz yok. Kim parasını bankada tutar ki? Faiz hassasiyeti olmayanların en büyük geçim kaynağı faiz. Sadece vatandaş olarak düşünmemek gerek. Büyük yatırımcılar, iş dünyası, hatta orta ölçekli işletmeler bile parasını üretmek yerine faize yatırıyor. Kendilerine göre risk yok. Paradan para kazanıyorlar. Peki banka ne yapıyor? Bankalarda yine bizlere daha yüksek faizle para satıyor. Aslına bakarsanız yine kendi paramızı daha fazlasına alıyoruz. Bu işin din boyutuna hiç girmiyorum. Çünkü belirttiğim gibi hassasiyeti olmayanlar için en iyi yol bu. İşte bu yüzden ilerleyemiyoruz. Ne bereket kalıyor, ne üretim için moral. Risk almadan, alın ter dökmeden, emek vermeden gelen para kimseye hayır sağlamıyor. Evin içinde geçim zorluğu yaşıyoruz ama evin oğlu – kızı elindeki parayı bankada tutuyor. "Bunu çıkarda bir iş kuralım, eve katkı sağlayalım, bereket olur, bakın babanız tek maaşla geçinemiyor” desek te nafile. "Parayı bankadan çekin, aile olarak iş kuralım, istihdama katkımız olsun, vergi vererek devletimize faydamız olsun” diyoruz ama evin çocukları sadece kendini düşünüyor ancak evi düşünen yok. Ev yansa umurlarında değil, yeter ki param güvenle bankada dursun. Bir anlamda olayın özeti bu şekilde. Unuttukları tek şey yanan evin içinde kendileri de var. Bir gün gelecek o alev onları da saracak farkında değiller. Faizin olmaması o bankada duran paraların üretime girmesi demek. Yeni işyerleri demek. Para kazandıkça bırakın dolar nereye gidecekse gitsin. Amaç daha fazla üretim, daha fazla ihracat, daha fazla kazanç. Başarabiliriz buna eminim. Yeter ki evin çocukları taşın altına elini koysunlar. Eyvallah…


Yazarın Diğer Yazıları