DOLAR
42,08
EURO
48,56
STERLİN
55,39
GRAM
5.667,08
ÇEYREK
9.304,26
YARIM ALTIN
18.514,90
CUMHURİYET ALTINI
36.969,18

Dünya arayışta... Demokrasi artık en iyi yönetim şekli değil

Son birkaç asır içerisinde dünya genelinde farklı yönetim biçimlerinden demokrasiye geçiş yaşandı. Adına padişahlık, sultanlık, imparatorluk ya da krallık denilen totaliter sistemlerden demokrasiye geçişler, elbette sancılı süreçler doğurdu. 19. yüzyıldan itibaren Avrupa'da birçok ülkede demokrasiye geçiş sağlanırken, Orta Doğu'da bu süreç

Birinci Dünya Savaşı sonrasına kadar gecikti.

Hatta Türkiye hariç tutulursa, bugün dahi Orta Doğu'da tam anlamıyla yerleşmiş bir demokrasiden söz etmek güç. Bölgede krallıklar hâlâ hüküm sürerken, medeniyetin öncüsü olarak görülen Batı, kendi değerlerini tüm dünyaya kabul ettirmek adına demokrasiyi bir araç hâline getirip "değerler ihracatı” na dönüştürmüş durumda. 

Ne var ki, Batı'da da artık demokrasi tartışılmaya başlandı. Bir zamanlar ilkokuldan başlanarak   "en iyi yönetim şekli” olarak öğretilen demokrasinin bugün sorgulanıyor olması manidar. Gerçekten halkı halk mı yönetiyor, yoksa görünmeyen güçler mi?

Çünkü günümüzde bir ülkeyi yönetme pozisyonuna gelebilmek için ciddi ekonomik güce ve küresel desteklere ihtiyaç duyuluyor. Parası, lobisi, arkasında güçlü kuruluşların desteği olmayan birinin iktidar yolunda ilerlemesi neredeyse imkânsız. Bu durumda, "halkın kendi kendini yönetmesi” fikri sadece bir söylemden ibaret kalıyor. Başkalarının desteğiyle iktidara gelen, doğal olarak başkalarının çıkarlarını gözetmek zorunda kalıyor. Dolayısıyla demokrasinin artık gerçek anlamda halkın yönetimi olmadığı yönündeki fikirler taraftar buluyor. 

Bazı Avrupa ülkeleri "ileri demokrasi” kavramıyla mevcut sistemi güncellemeye çalışıyor. Bugün Amerika'dan Avrupa'ya, oradan Uzak Doğu'ya kadar batı değerlerini benimsemiş ülkelerin hiç birinde insanlar yönetim şeklinden memnun değil. 

İsrail'in Gazze politikalarını gözü kapalı destekleyen Amerika'da içten içe bir kaynama söz konusu… Yahudi sermayesinin desteğini almadan başkan seçilmenin neredeyse imkânsız olduğu bir sistemden söz ediyoruz. Bu gerçek, demokrasinin evrensel meşruiyetini zedeliyor. Günümüzde; Amerika'da ve birçok Avrupa ülkesinde demokrasi, sınırları Siyonist Yahudiler tarafından belirlenen  bir yönetim şekline dönüştü malesef. İşin ilginç tarafı kendi devlet sistemleri ise teokratik…Kendilerine dini esas alan yönetim sistemini  öngörürken diğer tüm milletler için demokrasiyi öneriyorlar. Dünya bu grift çelişkiyi yavaş yavaş çözmeye başladı. Gazze soykırımı ile İspanya'da başlayan uyanışın tüm batıyı aydınlatmasını temenni ediyorum. 

Gelelim inancımıza…

Kur'an-ı Kerim'de ülkelerin yönetim biçimiyle ilgili doğrudan bir hüküm yok. Ancak hem kitabımızda hem de peygamber efendimizin ifadelerinde yöneticilerin taşıması gereken vasıflar açıkça belirtilmiş durumda…Emin (Güvenilir)olmak, adil olmak, liyakat sahibi olmak, istişareye önem vermek, ahlaklı olmak, düşkünü-fakiri gözetlemek gibi özellikler bir yöneticiden aranan özelikler… Yani İslam, belirli bir yönetim modelini dayatmaz; ama ilkeler kor.

Bugün "ileri demokrasi” olarak adlandırılan yeni arayışların temelinde aslında Peygamberî yönetim anlayışı yatıyor. Eğer biz kendi değerlerimizi merkeze alarak, insanın onurunu ve adaleti esas alan bir yönetim anlayışı geliştirebilirsek; sadece Türkiye'de değil, tüm İslam coğrafyasında halkların mutlu ve huzurlu olduğu bir düzen kurabiliriz. 
Son yıllarda Türkiye'nin rengine, ırkına, dinine bakmadan mazlumun ve ihtiyaç sahiplerinin yardımına koşması, adaleti gözetmesi, uluslararası platformlarda haktan yana dik durması özlemi duyulan erdemli bir siyaset modeli…Dünya halkları bu erdemli duruştan etkileniyor. 

Aranan, beklenen, özlenen sistem bu. Adı ‘ileri demokrasi' veya ‘yüksek demokrasi'… Ya da başka bir şey… İlacı da , formülü de bizde…

Yazarın Diğer Yazıları