ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -1-
BİR ÖZÜR
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
İNSAN OLMAK VE İNSAN KALABİLMEK İÇİN…
Gerçek Olan Kazanır
TÜRKİYE VE SMO SURİYE’DEKİ OYUNU BOZDU
BAŞARI; ÇALIŞMAKLA MÜMKÜNDÜR
İki yüzlülüğün nirvanası
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Kira enflasyonu dezenflasyon sürecini baltalıyor
DÜNYA EDEBİYATLARINDA KÖY VE KÖYLÜ İNSAN
Her Galibiyet Değerlidir
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
BAĞIŞIKLIĞINIZI BESİNLERLE GÜÇLENDİRİN
Kaybedilen İki Puan
İnce Minaremizi İsteriz
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
Alfa Romeo Junior
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
Siyasetin farklı bir dili vardır. O dili yakalamak, o dille konuşmak, o dille anlaşmak çoğu zaman zordur. Bundan dolayıdır ki siyasette; kırılmalar, darılmalar, alınmalar sık yaşanır.
24 Haziran'da yapılan seçim bir erken seçimdi. Hatta baskın seçim diyenler de oldu. Aday belirleme süreci kısa sürdü. Sürenin kısa olması nedeniyle adaylar üzerinde yeterince çalışma yapılmadığı çokça konuşuldu.
31 Mart seçim sürecinde ise 24 Haziran seçimlerinin tam tersi bir durum söz konusu. Süre çok uzun. Bu sefer başka sorunlar oluştu. Sürenin kısa olması da, uzun olması da doğru değil.
Aday adaylığı süreci uzun mesafe koşusuna dönüştü. Ak Parti il belediye başkanlıklarında hızlı davranırken aynı hızlılığı ilçelerde gösteremedi. Diğer partiler ise daha geriden geliyorlar.
Aday belirlemedeki en büyük sıkıntılardan biri hiç şüphesiz, ittifaklar konusu. Birçok şehir ve ilçe için ittifak pazarlıkları devam ediyor. Bazı kentlerde ise, karşı bloğun adayı bekleniyor.
Olan aday adaylarına oluyor. Tamamı istim üstünde. "Bir belli olsa da işimize gücümüze baksak” diyeni mi ararsın, "bu iş Çin işkencesine dönüştü” diyeni mi… Çare yok, bekleyecekler. İşin raconu böyle. Madem ki siyasete soyundular veya siyasetin içindeler alışacaklar.
Deneyimli siyasiler, acemilere gülüyor. Bu işi çocuk oyuncağı sananlar var. Sanıyorlar ki, genel merkezde bir genel başkan yardımcısını ikna ederlerse bu iş bitecek. Sanıyorlar ki, bir veya iki milletvekili yanlarında olursa mesele hallolacak. Sanıyorlar ki, il veya ilçe teşkilatları arkalarında olursa, adaylıkları kesinleşecek. Hatta sanıyorlar ki, parti genel başkanına uzaktan bir el sallamaları veya elini tutmaları bu iş için yeterli... Hele hele ayaküstü bir iki cümle konuştularsa zaten başka bir çabaya gerek yok.
İroni yaptığımı sanmayın. Gerçekten böyle düşünenler var. Hatta daha da ileri gidip, "ben genel başkanın adayıyım” diyenler bile çıktı. Hayırlısı.
Onlarca seçim sürecini yakından takip eden bir basın mensubu olarak şunları ifade edeyim ki;
Halk desteğiniz yoksa,
Temayülde iyi bir sonuç elde edemediyseniz,
Teşkilatlar sizi istemiyorsa,
Milletvekilleri nezdinde çoğunluğun desteğini alamadıysanız,
Yapacağınız görev ile ilgili yeterli potansiyeliniz bulunmuyorsa,
Yaşamınızla, giyiminizle, kuşamınızla, eylemlerinizle partinizi temsil edemiyorsanız,
Gönüllerde sevgi, beyinlerde güven, gelecek için umut vaad etmiyorsanız,
Boşuna uğraşmayın. Kendinizi kandırmayın. Başkalarının zamanını almayın. Sizi aday yapmazlar.
* Hele hele, kendisi ile ilgili yalan beyanlarda bulunanlar,
* Hele hele, rakiplerini ekarte etmek için iftira dosyaları oluşturanlar,
* Hele hele, başkalarının gölgesi altına sığınanlar,
* Hele hele, gökten zembil ile inmeye çalışanlar,
Siz hiç beklemeyin. Parti genel merkezlerinizi yalan beyan ve iftira dolu dosyalarınızla boş yere meşgul ettiğinizden dolayı başvuru dosyanıza kırmızı mühür vuruldu. Yalanlarınız ve iftiralarınız ortaya çıktığında memleketlerinizde dolaşacak yüz de bulamayacaksınız.
Bizden söylemesi.
Bu açıdan il başkanı Hasan Angı'nın şu ifadelerini önemsiyorum. "Kimse tek başına belirleyici değil. Ak Parti, hiyerarşisi olan bir anlayış. Bir ahenk içerisinde çalışmalarımızı yapıyoruz. Hassasiyetle seçimleri sürdüreceğiz.”
Bu kadar!
İnce Minaremizi İsteriz
500’ünü yıktık daha da yıkacağız
Güzel bir gelenek, hoş bir seda
Şaşırdık mı?
Fetullah öldü ama FETÖ yaşıyor
Bakan çiftçiye güldü mü?
Yönetim rahatlama, Çamdalı rahatlatma peşinde
İdam isteriz!
Narini biz öldürdük! Diğerlerini öldürmeyelim
Ekrem Coşkun’u klonlayalım