DOLAR
41,53
EURO
48,62
STERLİN
56,39
GRAM
4.946,05
ÇEYREK
8.120,51
YARIM ALTIN
16.233,71
CUMHURİYET ALTINI
32.309,95

Reytingin Gölgesinde Karanlığa Giden Televizyon Düzeni

Türkiye'de yıllardır herkesin ortak bir şikâyeti var ama kimse harekete geçmiyor. İktidarından muhalefetine, sağcısından solcusuna, sokaktaki vatandaştan en üstteki yetkiliye kadar herkes televizyonların yayın içeriklerinden rahatsız. Dizilerden gündüz kuşağına, eğlence programlarından ucuz yarışmalara kadar neredeyse tüm kanallar eleştiri oklarının hedefinde.

Ama ne gariptir ki bu şikâyetler sadece dillerde kalıyor. Çünkü televizyon dünyası, reyting denilen sahte bir ölçüm çarkının etrafında dönüyor. Rakamların doğruluğu bile tartışmalı. RTÜK'ün bağımsız bir ölçüm yapması gerekirken iş, doğrudan televizyonların ortak olduğu şirkete bırakılmış. Yani "kendin pişir, kendin ye” modeli. Bu çarpık düzen içinde reklam pastasını paylaşan kanallar, ne pahasına olursa olsun ekranlarını kirlilikten arındırmıyor.

Unutmayalım: Televizyon hâlâ en güçlü kitle iletişim aracı. Sosyal medyanın sesi gür çıkıyor ama derine nüfuz eden, bilinçaltına işleyen hâlâ televizyondur. Televizyon kurumsal bir yapıdır; doğru kullanıldığında toplumu eğitir, kültürü güçlendirir, milli birlik duygusunu diri tutar. Ne yazık ki biz bu imkânı heba ediyoruz.

Bugün televizyonlarımız, değerlerimizi aşındıran içeriklerle dolu. Ahlakı yozlaştıran, aile yapısını hedef alan diziler, sabah kuşağı skandalları, insanların en mahrem hâllerini reyting uğruna sergileyen programlar… Dünyada kendi değerleriyle bu kadar alay eden başka bir medya bulmak güç. Hele cuma günü yayınlanan bir dizi var ki insanlar bir aile içinde yaşanan ahlaksız ilişkiler nedeni ile patlama noktasında. 8-10 kişilik oyuncu kadrosu ile 3 ailelik bir akraba topluluğunun kendi aralarındaki ilişkilerini ele alan dizide  öyle bir noktaya varıldı ki dizideki gelişmeleri anlatmak için dahi insanın ar damarının yırtılması gerekir.

Bir zamanlar her ilin kendi televizyonu vardı. Hatta bazı illerde birden fazla kanal yayın yapıyordu. Yerel kanallar eksikleriyle beraber en azından halka yabancı değildi. Sokakta hesap verebilme kaygısı onları dizginliyordu. Ama bugün Anadolu'da 30-40 kadar kanal kaldı. Hepsi mali sıkıntılar ve sahipsizlikten dolayı kapandı. Uydu fiyatları yüksek, destek yok, reklam pastası düşük. İstanbul'un gökdelenlerinde oturan medya patronları ise tek derdi "daha fazla para” olan bir yayın anlayışıyla ekranları esir almış durumda.

-Dizilerde; ahlaksızlıkla,

-Haber kanallarında; senaryolu tartışma ve kavgalarla,

-Gündüz kuşaklarında bırakın inancımızı, evrensel insanlık değerlerini darmadağın eden aile içi sapkın hikayeler ile Reyting kovalıyorlar. Hem paramızı alıyorlar hem
ahlakımızı bozuyorlar.  

Tüm bu tahribatı ucuz bir maliyetle sağlıyorlar. Sorsan, "halk bunu istiyor” diyorlar. Hayır halk bunu istemiyor. Siz halkın aklıyla alay ediyorsunuz. Akla hayale gelmeyecek hayasız senaryolarla insanları nefis denilen en kavi düşmanıyla vuruyorsunuz. İyilikte değil kötülükte yarışıyorsunuz. Eğer sizin dediğiniz doğru olsaydı "Diriliş Ertuğrul”, "Kuruluş Osman”, "Gönül Dağı”, "Teşkilat”, "Kim Milyoner Olmak İster” gibi yapımlar reytingde zirvede olmazdı. Kontv'de yayınlanan dini programlar , belgeseller ve aktüel yapımlar da keza en çok izlenenler arasında yer alıyor. 

Buradan iki çağrım var:

Birincisi televizyon kanallarına:

Yapmayın! Reyting uğruna kötülükte yarışmayı bırakın. Siz de bu toplumun evlatlarısınız. Allah'ın huzurunda bunun hesabını vereceksiniz. Özellikle de yönetici ve patronları milliyetçi-muhafazakar olanlar…

İkincisi hükümete:

Anadolu kanallarına sahip çıkın. Onlar bu milletin değerlerini, inancını, ahlakını koruyan son kaleler. RÜTÜK frekans ve lisans ücretlerinde kolaylık sağlamalı. TÜRKSAT hâlâ yerel kanalları ulusal gibi görüp aynı bedeli alıyor, buna bir çözüm bulunmalı. Reklam bilinci Anadolu'da oluşmamış. İllerin ekonomisi zayıf. Bu kanalların yaşaması için devlet desteği şart. Türkiye'de devletten ilan-reklam desteği almayan tek medya mecrası televizyon kanalları.

Unutmayın;

Televizyon ya toplumu yükseltir ya çökertir. Bugün çökertiyor. Ama hâlâ geç değil. Doğru yayıncılıkla bu milletin evinde yeniden ışık yanabilir. İzlenen her programda inancımız, değerlerimiz, kültürümüz tüm güzelliği ile yaşatılmaya çalışılırsa ülkemizin tamamı gül bahçesi olur. Yürekler toplu atar, birlik ve beraberlik kolay sağlanır. Düşmanın içimize sızması zorlaşır.

Yazarın Diğer Yazıları