ALMANYA’DA TÜRK OLMAK -1-
BİR ÖZÜR
TEVHİD’İN HAYATA YANSIMASI
İNSAN OLMAK VE İNSAN KALABİLMEK İÇİN…
Gerçek Olan Kazanır
TÜRKİYE VE SMO SURİYE’DEKİ OYUNU BOZDU
BAŞARI; ÇALIŞMAKLA MÜMKÜNDÜR
İki yüzlülüğün nirvanası
SURİYE’NİN BÖLÜNMESİ
Kira enflasyonu dezenflasyon sürecini baltalıyor
DÜNYA EDEBİYATLARINDA KÖY VE KÖYLÜ İNSAN
Her Galibiyet Değerlidir
Mecelle Pusulası (Altın Formül İçerir)
BAĞIŞIKLIĞINIZI BESİNLERLE GÜÇLENDİRİN
Kaybedilen İki Puan
İnce Minaremizi İsteriz
Bugünlerde araçlarda kış lastiğinin önemi ve zamanı
Alfa Romeo Junior
ÖCALAN SİLAH BIRAKIN DERSE NE OLUR?
KONYALISIN ETLİEKMEK
31 Mart seçimleri ülke tarihinde yeni bir dönüm noktası olmaya namzet gibi görünüyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçildikten sonra yapılacak olan ilk seçim olması hasebiyle farklı bir öneme sahip. AK Parti iktidarında ise bu yerel seçimler dördüncü dönem seçimleri olarak tarihe geçecek. Diğer üç seçimlerdeki gibi bir başarı yakalanabilirse, siyaset tarihçilerinin ezberlerini bozması gerekebilir.
Yerelde üç dönem üst üste iktidarda olmak kolay iş değil. Milletvekili seçiminde ön planda olan kaygıların birçoğu, yerel seçimde insanlar üzerinde etkili olmaz. İnsanlar daha ziyade sokağını, caddesini, mahallesini düşünür.
AK Parti dördüncü dönemde "gönül belediyeciliğini” ön plana aldı. Muhalefetin stratejisi ise henüz belli değil.
Tüm adaylar açıklanmasına rağmen Cumhur İttifakında bir sorun yok. Millet ittifakında ise ciddi çatlaklar mevcut. CHP kendi içerisinde büyük sıkıntılar yaşıyor. İstanbul il başkanı önce istifa etti, sonra vazgeçti. Daha birçok il ve ilçede de benzer sorunlar var. Bu sıkıntılar içerisindeki bir partinin, ittifakın diğer kanadı ile nasıl bir seçim stratejisi yürüteceği merak ediliyor. Daha şimdiden Millet İttifakında işlerin zor olduğunu söyleyebiliriz.
Aday adaylığı süreci bize ve siyasetle ilgili herkese çok şey öğretti. Öyle tahmin ediyorum ki, ayak oyunlarının en çok oynandığı bir süreçten geçtik. Aday adayları birbirlerini kıyasıya yıprattılar. Sadece aday adayları değil elbette. Aday adaylarının arkasında duranlar da…
"Rakibimi zayıflatırsam, ben güçlenirim” mantığından hareket edenlerin tamamı kaybetti. Rakibine olur olmaz iftira ve ithamlarda bulunanların hiç birisi kazançlı çıkmadı. Kazançlı çıkmadığı gibi, değerini de düşürdü. Partiler adaylarını sadece aday adayları arasında seçmemeli bence. Öyle yetenekli ve liyakat sahibi insanlar tanırım ki, sırf bu tür ayak oyunlarının oynandığı siyaset sahnesinde bulunmak istemedikleri için aday adayı olmadılar.
Bu süreçte STK'lar da aktif olamadı. Türkiye'de STK'ların durumu mutlaka mercek altına alınmalıdır. Ülke sathında farklı alanlarda faaliyet gösteren çok sayıda STK mevcut. Ancak, insanları ülkenin geleceğine hazırlama noktasında 1990'ların çok ama çok gerisindeyiz.
Adına sosyal medya denilen, aslında medya olmadığı gibi sosyal da olmayan mecraya gönül bağlayanlar da iflas etti. "Herkes bir gün beş dakikalığına meşhur olacak” söyleminin gerçek olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Kendisini sosyal medya saman alevinin arasına bırakanlar ne yandılar ne parladılar. Aksine yanan ateşi de söndürdüler. Absürt isimler altında mesnetsiz ithamlar ve karalama kampanyaları başlatanlar, bilemediler ki, kendilerinin inanmadığı bir medyaya başkaları da inanmaz. Özetle kendilerini kandırdılar. Özellikle yeni dönemde "bana sosyal medya yeter” diyenlerin bu acı örnekten ders çıkarması gerekir.
Bir de kendilerinin inanmadığını başkalarına inandırmaya çalışanlar oldu. Görevlerinden istifa ederken saman alevini dahi söndüren medyaları yoluyla, "arkamda en yüce makam var” yalanına sarılanlar. Yatsıya kalmadan sönecek bir mum dahi yakamadılar. Aklı başında herkesin "bile bile lades” diye yorumladığı bir eylem olarak tarihe geçen bu hadise bence siyaset akademilerinde okutulmaya değer.
Evet, önümüzde önemli bir seçim var. Bu seçimde AK Parti'nin istenilen sonuçları almaması halinde, erken seçime kadar gidilebileceği yönünde yorumlar da yapılıyor. Peki, böyle bir şey olabilir mi?
Süreç aday adaylığı süreci gibi yürütülürse olabilir. Aday yapılmayanlar, beklentileri gerçekleşmeyenler, gösterilen adaya düşman olanlar, kafalarındaki kişi aday olmayınca davayı unutanların tavrı çok önemli. Birlik ve beraberlik olmadan yol yürünmez.
7 Haziran seçimlerinin oluşturduğu travma hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor. 7 Haziran , bir seçimlik ders alınacak bir vakıa değil. Her seçime örnek gösterilebilecek tarihi bir gerçek. Venezuela'da seçilmiş iktidara karşı aleni savaş başlatanlar, kaybedilmiş bir seçimde Türkiye'nin başına ne getirirler, siz tahmin edin…
İnce Minaremizi İsteriz
500’ünü yıktık daha da yıkacağız
Güzel bir gelenek, hoş bir seda
Şaşırdık mı?
Fetullah öldü ama FETÖ yaşıyor
Bakan çiftçiye güldü mü?
Yönetim rahatlama, Çamdalı rahatlatma peşinde
İdam isteriz!
Narini biz öldürdük! Diğerlerini öldürmeyelim
Ekrem Coşkun’u klonlayalım