DÜŞÜNCE ÜZERİNE
MAHKEME-İ KÜBRADA BERÂT ETMEK İÇİN ÇALIŞMALIYIZ
GÜCÜN AYARTICI CAZİBESİ
Doların gücü Gazze’yi satın almaya yetmez
Ortadoğu’da Yeni Oyun: Silahla Olmadı, Parayla Dene
ALARM!!!!
Mikrofonla Ezan Okunurken Sağa/Sola Dönülür mü?
Alenen Rezalet!
ÇUMRA KARKIN’DA TANDIR EKMEĞİNİN SICAK YOLCULUĞU
Osmanlı’nın Diriliş Şehri:Bilecik
TARİHİ BULUŞMADAN NOTLAR
KIZILDERELİ KATLİAMI
Acı nedir bilir misiniz?
Honda Civic Yenilendi
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
Eğitim de denetim de şart
Futbol hatalar oyunu derken bunu kastetmemiştik
TRAFİK SİGORTASINA YETKİ BELGESİ ESNAF ÇÖZÜMÜ
DOĞAL ŞİFA KAYNAĞI: YEŞİL ÇAY
SULTAN VAHDETTİN’İN MEZARI TÜRKİYE’YE GETİRİLSİN
Arap toplumu, tarih boyunca Tolunlular, Eyyubiler, Selçuklular ve Osmanlılar aracılığıyla Türklerle iradi veya gayri iradi bir diyalog oluşturmuştur. Arap edebiyatında modern dönemin başlangıcı olarak belirtilen Napolyon'un Mısır'ı işgaliyle başlayan süreçte Osmanlı Devleti'nin bir parçası konumunda olan Arap dünyası edebiyatçıları, Türkiye ve Türklerle ilgili lehte veya aleyhte sözler sarfetmişlerdir.
Osmanlı Devleti'nin son döneminde geleneksel Osmanlı yönetim tarzının bırakılıp Batılı yönetim tarzlarının referans alınıp uygulanması çabaları, Batıda öne çıkan milliyetçilik düşüncesinin İttihad ve Terakki çatısı altında somutlaştırılıp yönetimde tatbik edilmesi Arap dünyasının önemli bir bölümünde olumlu/olumsuz tepkilere neden olmuştur. Kültür, edebiyat ve sanatta öncü rolünü üstlenen Mısır başta olmak üzere Lübnan, Suriye ve Irak'ta yaşayan edebiyatçılar, kaleme aldıkları edebi eserlerde tepkilerini dile getirmişlerdir.
Mısır'da Ahmet Şevki, Hafız İbrahim, Mahmud Sami el-Barudi, İsmail Sabri, Ahmed Muharrem, Ahmed el-Kâşif, Ahmed Nesim, Muhammed Tevfik el-Bekri, Abdulhalim el-Mısri, Muhammed Abdulmuttalib, Ali el-Gayati, Mustafa Sadık er-Rafii, Aişe et-Teymuriyye ve Veliyuddin Yeken gibi pek çok şair çoğunluğu siyasi içerikte pek çok şiir söylemişlerdir.
Osmanlı Devleti'nin son dönemini ve Cumhuriyet'in ilk dönemini idrak eden modern Arap şiirinin tartışmasız öncüsü kabul edilen "Şairler Sultanı” lakaplı Türk asıllı Ahmet Şevki, Osmanlı Devleti/Türkiye ve Türkler ile ilgili en çok ve en etkili yorum ve tespitlerde bulunan şair olmuştur.
Ahmed Şevkî'nin oğlu Hüseyin Şevkî, (İstanbul'daki Hidiv Kasrını yaptıran) Hidiv Abbas Hilmi Paşa'nın yaz aylarında tatilini geçirmek üzere İstanbul'a yaptığı yolculukların birçoğuna kendilerinin de eşlik ettiğini ve Boğaz kıyısında yer alan Büyükdere semtinde denize nazır bir köşkte ikamet ettiklerini ifade eder. Ayrıca, babasının en çok beğendiği şiir olan ‘Göksu' kasidesi gibi İstanbul'un güzellikleriyle ilgili şiirleri, burada nazmettiğini; evinin yanında yüksekte herkesin ilgisini çeken bir kulenin olduğunu, babasının Boğazı ve uzakta olmasına rağmen Karadeniz'i rahat gören bu kulede, misafirlerini ağırladığını söyler.
Bu konudaki şiirlerini Mısır'da Türk Bir Şair Ahmed Şevki (Kaknüs Yayınları 2002) adlı çalışmamızda detaylı bir şekilde ele aldık. Her biri Türkiye hakkında adeta tarihi bir vesika değerindeki bu şiirlerinde son dönem Osmanlı padişahları, II. Abdulhamid, Mustafa Kemal Atatürk, İsmet İnönü gibi devlet adamları, Osmanlı ordusu/askeri, Osmanlı donanması, kazanılan savaşlar, Edirne'nin düşman eline geçmesi ve Meşrutiyetin ilanı gibi pek çok siyasi konuya değinir. Ayrıca çeşitli vesilelerle ziyaret ettiği İstanbul'u birçok yönüyle dizelere taşır. Boğaz, Göksu ve Marmara Denizinin güzelliklerini, Ayasofya ve Galata Köprüsü gibi mekanları İstanbul'daki başıboş köpek sorununu dile getirir.
Şevkî de Mehmed Akif gibi o dönem Abdulhamid aleyhine yapılan yoğun propagandaların etkisinde kalmış ve onu önceleri eleştirmiş; ancak daha sonra bu eleştiriden dolayı pişman olmuştur.
Mısır'da bulunduğum sıralarda bazı Mısırlı öğrenciler, Ahmed Şevki'nin Atatürk'ü Halid b. Velid'e benzettiği mısraları bilip bilmediğimizi bize soruyorlar; hemen ardından da kendileri ezbere okuyorlardı. Ahmed Şevki, Savaş ve Siyasette Türklerin Zaferi adlı kasidesine "Allahu Ekber, bu fetihte ne büyük hikmetler var! Ey Türklerin Hâlid'i! Hatıralarda Arapların Halid'ini canlandır!” beytiyle başlar. Aynı kasidenin ileriki beyitlerinde Lozan görüşmelerine katılan işitme engelli İsmet İnönü'yü edebi bir üslupla över. "Ağır işitirdi, ama öfkeyle bağıran birinin yüksek sesini kavrayamasa da kendisine tuzak kuranların gizli sesini işitirdi.” Ancak Abdulhamid karşısında gösterdiği değişken tavrı Atatürk'e de gösterir ve daha önce Cumhuriyeti kurma aşamasında onu göklere çıkartırken sonrasında uygulamaya koyduğu inkılaplardan dolayı eleştirir.
Türkiye'de bulunduğu esnada Abdülhak Hâmid'le özel bir dostluk kurmuş olan Emîr Şekîb Arslan, bir sohbet esnasında Hâmid'in doğayı bir kitap olarak gördüğünü söylediğini ifâde ederek Şevkî'nin de Hamid gibi doğayı bir kitap olarak gördüğünü kaydeder.
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde ziyarete geldiği İstanbul'da Boğaz'da yer alan Göksu deresi o günlerin önemli bir mesire alanıydı. Şair "Göksu” başlıklı kasidesinde bu güzel mesire alanını, buradaki doğanın çekiciliğini, insanların mutluluklarını, neşelerini dizelere taşır.
Sürgüne gönderildiği Avrupa'dan ülkesine deniz yoluyla dönerken İstanbul'a uğrayan şâir, burada şehrin güzelliği karşısında büyülenmiş bir vaziyette kaleme aldığı el-Bûsfûr” (Boğaziçi)' adlı kasidesinde adeta bir ressam gibi eline fırçayı alır ve Boğaz'ın güzelliklerini çizer.
Hangi bahçelere bizi götürüyorsun?
Hangi bahçelerde konaklıyorsun?
Sana koşuyor şehirler ve insanlar, gezgin ve sabit gemiler
Seni bağrına basıyor adalar ve dağlar
Sana yumuşaklık gösteriyor kayalar
ARAP EDEBİYATÇILARININ TÜRKİYE VE TÜRKLERE BAKIŞI 2
AHLAKI DİNDEN AYRI DÜŞÜNEBİLİR MİYİZ?
KENDİSİNE NOBEL EDEBİYAT ÖDÜLÜ VERİLEN İLK “MÜSLÜMAN” YAZAR NECİP MAHFUZDA DİN VE BİLİM İLİŞKİSİ
2024’Ü GERİDE BIRAKIRKEN
HAK AŞIĞI AHMED-İ KUDDÛSİ
ÖZGÜRLÜĞE SELAM SURİYE
ŞEB-İ ARÛS YOKSA ŞEB-İ URS MU?
DÜNYA EDEBİYATLARINDA KÖY VE KÖYLÜ İNSAN
DÜNYA EDEBİYATLARINDA ŞEHİR VE ŞEHİRLİ İNSAN
Ebu’l-Ala el-Ma’arri’nin Risaletu’l-gufran Adlı Eseri