3 ARALIK DÜNYA ENGELLİLER GÜNÜ

İnsanı insan yapan ve onu ebedi kılan onun ruhudur. İnsanın bedeni-fiziği, yani gözü, kulağı, eli, ayağı, beyni-kalbi, eti-budu ölümlüdür, fanidir. Bu fiziki azaların biri veya birkaçı eksik olsa da o yine insandır, eşref-i mahluktur, ahsen-i takvimdir, hürmete ve hizmete layıktır.

Bir zamanlar azalarında noksanlık veya zayıflık olanlara "sakat” diyorduk, kanunlarımızda onları "sakat” olarak tarif ediyorduk. Bu kavramın, bu sıfatın kaba, incitici, aşağılayıcı ve dışlayıcı olduğunu geç de olsa fark ettik ve bu insanlara "engelli” demeye karar verdik. Hükumetimiz sağ olsun, kanunlardaki bütün "sakat” lafızlarını değiştirdi, artık her platformda "engelli” sıfatını kullanır olduk. Ne yazık ki kanunlarımızda bu insanlara "engelli" desek de, zihinlerimizin arkasında hala bu insanların adı "sakat” ve "özürlü”. Bu insanlara acıyarak bakıyoruz, yolda -sokakta gördüğümüzde ellerine birkaç kuruş tutuşturup geçiyoruz, bunlara söz hakkı tanımıyoruz, hatta bunları saklıyoruz, bunlardan utanıyoruz, işimizi gücümüzü bahane ederek bir kısmını bakım evlerine emanet ediyoruz, hepimizin bir engelli adayı olduğunu unutuyoruz.

Evet, engelliler toplumun ayrılmaz bir paçası, yani bizlerden biri. Görebilirsek onlar uzakta değil yanı başımızda; onlar ya evimizin içinde annemiz-babamız, oğlumuz-kızımız, ya kardeşimiz, ya komşumuz, ya da işyerinde mesai arkadaşımız. Rabbimiz ibret almamız için, şükretmemiz için, birbirimizi koruyup kollamamız için, sevap ve ecir kazanmamız için bir kısmımızı engelli, bir kısmımızı da onlara sahiplenen sağlıklı bireyler olarak yaratmıştır. Yani kulunu kuluna sebep kılmıştır. Yeryüzünde engelsiz bir yol, engelsiz bir hayat, engellisiz bir millet, hatta engellisiz bir mahalle veya bir köy gördünüz mü? Yok, çünkü hastalıkların, savaşların, kazaların ve depremlerin olduğu her yerde engelli var ve olacak.

Evet, onlar aramızda, yanı başımızda, arkamızda, önümüzde, sokağımızda, mahallemizde, hatta evimizin içinde. Onlarla her gün karşılaşıyoruz, istersek selam veriyoruz, istersek başımızı çeviriyor onları görmezden geliyoruz. Halbuki onların da insan olduğunu, bizim gibi insanca yaşama haklarının bulunduğunu düşünsek asla onları görmezden gelemeyiz. Çünkü onları gördükçe insanlığımızı hatırlıyoruz, sağlımızın kıymetini biliyoruz, Rabbimize şükrediyoruz, hayata başka bir gözle, şükür ve merhamet gözlüğüyle bakıyoruz. Onlar lisan-ı halleriyle bizi eğitiyor, bize unuttuğumuz sağlımızı, kıymetini bilmediğimiz azalarımızın değerini hatırlatıyor.

Onlara ister "ma'lül”, ister "engelli”, ister "özürlü”, ister "sakat”, ister "a'ma- ağraç-hasta” diyelim, onlar önce eşref-i mahlukat olan insan, onlar ehlullah, onlar Allah'ın bize emanetleri. Onları incitmek Allah'ı incitmektir. Onları görmezden gelmek insanlığı görmezden gelmektir. Onları dışlamak, aşağılamak, yok saymak, saklamak, onlardan utanmak aslında insanlığımızı inkardır, Rabbimize isyandır. Mevla'mızda eksik bulmaktır, onun işine karışmaktır. Halbuki insana düşen, "Hak şerleri hayreyler/ Zannetme ki gayreyler/ Mevla görelim neyler/ Neylerse güzel eyler” demektir. Halbuki Rabbimiz her türlü noksanlıklardan münezzehtir. Rabbimizin bir güzel ismi de "Musavvir”dir, en güzel şekilde yaratandır, her yarattığında bin bir türlü hikmet gözetendir, O kullarına asla zulmetmez. Hatalı ve noksan olan bizim bakışımız, bizim acziyetimiz.

Evet, devlet ve millet olarak engellilere karşı görevlerimiz ve sorumluluklarımız var, bunları üç maddede toplayabiliriz:

1.Engellilik sebeplerini en aza indirmek için devlet olarak tedbirler almalı, önleyici ve koruyucu önlemler geliştirmeli. Örnek olarak, trafik kazalarını, genetik hastalıkları, doğum hatalarını önleyici veya en aza indiren tedbirler almalı, akraba evliliklerinde, gen yoluyla geçen hastalıklarda gen taramasını içeren detaylı raporlar istemeliyiz.

2. Engellileri eğitmeli, çalışabilecekleri istihdam etmeli, topluma kazandırmalı, rehabilite ederek yaşamı boyunca bağımsız veya en az bağımlı hale getirmeli, ailelerin üzerindeki yükler hafifletilmeli, gerekli aparatlar, motorlu- motorsuz sandalyeler, edevatlar temin edilerek engellilerin sokağa çıkabilmeleri sağlanmalıdır. Yani engelli bireylerin de insanca yaşaması için her imkan oluşturulmalıdır. Bu konuda hükumetimiz epeyce yol almıştır, engellilerimiz bugün düne göre daha çok güvendedir.

3. Engelli bireylere karşı bakışımız, anlayışımız değişmeli, onları kabullenmeli, yakınları olarak onlardan utanmamalı, hem engelli hem yakınları olarak sabır ve şükür sahibi olmalı, engellilerin bu topluma emanet oldukları unutulmamalı, pozitif ayrımcılık yaparak onlara hep öncelik tanımalıyız. Yani zihnen, kalben engelli olmamalı, onları sırtımızda bir kambur ve yük olarak görmemeli, aksine onları bir rahmet olarak görmeliyiz. Bir hadis-i şerife göre, "içimizdeki zayıflar yüzünden rızklanıyoruz, birçok musibetten ve afetten korunuyoruz”.

3 Aralık Dünya Engelliler Günü dolayısıyla engellilere karşı sorumluluklarımızı bir kez daha düşünmeli, yapılanları ve yapılacakları gözden geçirmeli, varsa yanlışlarımızı, eksiklerimizi tespit etmeliyiz. Engelli dostlarımızı, kardeşlerimizi, büyüklerimizi, küçüklerimizi hatırlamalı, ziyaret etmeli, sorunlarını öğrenmeli ve çözüm bulmalı, gönüllerini almalıyız. Hasılı engellilerin dünyasını anlamaya çalışmalıyız. Hele hepimizin bir engelli adayı olduğunu hiç unutmamalıyız.

Engelliliği bizzat yaşayan biri olarak engelli kardeşlerimin Engelliler Gününün hayırlara vesile olmasını dilerim.

 


Yazarın Diğer Yazıları