47 Yıl Öncesinde Abdülmecid Ünlükul (NURSİ)

Nurstayım ordan sesleniyoruz .Risale-i nurlarla ve Üstadımız Hz.Bediüzzamanla ve aramızdan 47 yıl önce ayrılan kardeşi ve aile büyüğümüz Abdülmecid Nursi “Ünlükul ile yazılı görsel basında bilhassa “Bandrol” adı altında büyük çalkantılar oldu.Bu itibarla sene-i devriyeleri münasebetiyle bir kaç kelam etmek hakkımız var. Hz.Bediüzzaman muhakematının 12.mukaddemesinde diyor ki “Lübbü bulmayan, kışır ile meşgul olur. Hakikati tanımayan, hayalâta sapar. Sırat-ı müstakîmi göremeyen, ifrat ve tefrite düşer. Muvazenesiz ve mizansız olan çok aldanır, aldatır” Hadiselere maddi cihetle bakmak ayrı Menevi olarak bakmak ayrıdır....Malum TV ler malum kişileri çıkarıyorlar ,hakikat anlaşılmaz oluyor.
1963 yıllarında Konya’da merhum (M.K) Bediülbeyan Bediüzzaman ve Nur dergisi başlıklı aylık mecmualar çıkarttı.Akabinde Abdülmecid Ünlükul'un polis mahdumu merhum Suad Ünlükul ve ismi bizde mahfuz birkaç kişi ile Abdulmecid Ünlükul ağabeyede yanlış anlatarak CHP li bir avukatıda (E.B) tutarak Risale-i Nurların neşrinin durdurulması ve basımının kendileri tarafından yaplması üzre dava açtılar .Bunun üzerine Risale-i Nurların avukatı merhum Bekir Berk Konya’ya geldi.Said Gecegezen,Mazhar iyidöner ağabeylerle birlikte ,Abdülmecid ağabeyin evine gittik.Bekir Berk ağabey tam bir saat işin vehametini anlattı ,Abdülmecid ağabey mahzun oldu üzüldü,akabinde mahkemeye iptal ve avukatı red dilekçesi verdi.Mahkeme düştü.Gerekli hukuki dökümanlar ,Av.I.Ünlü beyde ..
1966 Yılında Nurculuktan tutuklu bulunduğum ceza evinden çıkınca Zübeyir Gündüzalp beni İstanbul’a çağırdı bu konu üzerine dedi ki “ Bu mecmuaları çıkaran ve bu davaya sebeb olan (M.K. ve arkadaşlarını) Konya’daki takkeli dağda bir mağara kazıp bunları oraya tıkayıp üzerlerine taş koymak lazım,Allah Abdülmecid Nursi ağabeyden razı olsun neşyriyata ve futuhata mani olmadı.Konyalılar Abdülmecid efendiyi anlamadılar.Vaktim yok hastayım yoksa Konya ya gelip Abdulmecid efendiden Risale-i Nurların Arapçadan Türkçeye Türkçeden de Arapça tercümesi için her şekilde emrinde olacam. Çünkü Üstadın üslubunu bilen çok büyük bir alim ve hem de talebesidir.”. Maalesef akim kaldı..Yorum yok.
Ayrı bir husus : “ 1956 yılında 30 yıl aradan sonra Abdülmecid Nursi ağabeyleri Bediüzzaman hazretlerini görmek için İspartaya giderler .Orda bir sabah dersinde kendilerine Hz.Bediüzzaman 26.söz Kader Risalesini okutur ve Üstad Bediüzzaman harika misaller verir.Abdülmecid efendi derki “Seyda bu misalleri Kader risalesine neye koymadın ve neye yazamadın? Hz.Bediüzzaman günümüze ışık tutan cevabı verir “ Abdülmecid bunlar diğer eserler gibi değil.Gördüklerimi yazdm tamamını yakalasaydım (1133) olurdu bunlar Mevhibe-i Rabbanidir,sadeleştirilmez ve ilave edilmez,manası kaybolur vs.” diyor.
1967 senesinde Abdülmecid Nursi efendinin vefatı münasebetiyle,,merhum Zübeyir Gündüzalp Konya’ya geldi .Halıcı Sabri efendinin mağazasındaki sohbette, Risale-i Nurların neşri üzerine Hz.Üstadtan şu hatırayı nakletti “O tarihlerde Türkiye’de neşriyatla ilgili birçok gelişmeler oldu. Hz.Üstada kendim sordum .Üstadım bu kadar tazyikat ve takibatlar var ve mademki Risale-i Nur hizmet ediyor ,Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nur külliyatı demeden neşretsek olmaz mı? Cevaben dedi ki;”Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi demezseniz hizmet olmaz ,bu isimlerin önemi vardır.Başka isimlerle neşrolunmaz ve Risale-i Nurun tek harfi değiştirilemez, sadeleştirilemez,Çünkü “Mevhibe-i Rabbani,Sunuhat-ı ilâhi ve İlham-ı kalbidir.”
11 Çarşamba Nurs köyündeki manzara bizleri çok duygulandırdı.Başta Hikmet Okur bey olmak üzere emegi geçen herkese teşekkür ve Nurs'lulara Hizanlılara,Vanlılara binler tebrikler


Yazarın Diğer Yazıları