Viyana Surlarında

Geçtiğimiz hafta fatihalarla ihlas-ı şeriflerle girdiğimiz ve aziz davetlere icabet ettiğimiz Avusturya’nın Viyana şehrinde 10 bin Osmanlı askerinin şehid düştüğü surlarında idik.Bilhassa 1683 yıllarında meydan muharebesinin yapıldığı “Kahlenberg tepesinde”ellerimizi semaya dudaklarımızı dualara götürdük.Mücahit kardeşimizin kaptanlığında gittiğimiz bu mekanda gözlerim yaşlarla doldu.Aziz ecdadın hatıratı tarih sahifelerinde birçok cihetlerle yeniden tetebbu edilmesi elzemdir.Onların ruhaniyatını hissedenler elbette vardır ve devam edecektir..    
Kanuni Sultan Süleyman, Sultan IV. Mehmed ve orduyu sultanı dinlemeden istişare etmeden harbe sokan  ve kellesiyle ödeyen  Merzifonlu Kara Mustafa Paşayı tarihin yapraklarında bugünler için okumamız lazım.Hüzünlü bir paragrafla giriş yaptık.Fakat o şehitlerin kanlarının harcıyla var olan o toprakların üstünde hislenmemek ve tefekkür etmemek mümkün değildir.Elbette cihad-ı maddi olduğu gibi cihad-ı manevide vardır.21.yüz yılda hakim ve hükümran olan manevi fütuhattır.
8 milyon nüfusu aşan ve takriben Türkiye’nin yüzölçümünün 8 de birini teşkil eden ekonomik,siyasal ve sanayi ve hukuk cihetleriyle Avrupa birliğinde güçlü bir ülke halinde olan Avusturya’da İslami hizmetler en üst düzeyde devam etmektedir.22 yıldan beri Viyana’da din görevlisi ve öğretmen görevlerini deruhte eden M.Gümüşer kardeşimizin ifadesiyle yalnız Viyana da irili ufaklı yani cami ve mescid olarak 80 civarında ibadethane vardır.Türkiye’den ve İslam dünyasından gelip çalışanlar ve okuyanların gayretleri ilede bu sayıların meşru zeminlerde dahada artacaktır.İnşaallah..
1683 tarihinde maddi cihatla bir meydan muharebesinde delinmeyen Viyana surları meşru ve helal dairede delinecek ve aşılacaktır,Emarelerini rakamlarla ve adım adım görmekteyiz.Yıllar önce buralara gelen bu manevi hizmetin temelini atan yigit ve nurlu kardeşlerimizin gayret ve azimleri meyveler vermiş ve vermektedir.Ayrıca Hz.Bediüzzamanın eserlerine gönül veren kardeşlerimizin “Medrese-i Nuriye " ışığı altında    ve emsali isimlerle üniversite gençliğine müteveccih irşad ve tenvir edici faaliyetleri vardır.
Seminer ve sohbetlerimde ve zaman dilimleri içinde onlara moral ve yardımcı olmak cihetiyle  hep söylediğim Hz.Bediüzzamanın bu ülkeler ve bu diyarların insanlarının irşad edilmeleri için koyduğu prensip ve düsturları tekrar eyledim.19.yüz yılın başında ayakta durup söylüyor .Hutbe-i Şamiyesinde,Münazarat eserinde ve  13.sözde Leyle-i Kadir gecesinde kalbe gelen bir ihtarda perçinliyor “ Elbette nev-i beşer bütün bütün aklını kaybetmezse, maddî veya mânevî bir kıyamet başlarına kopmazsa.."
Oralarda gönül tellerine nurani bir avaz içinde “Kaderin takdiri  ve istihdam-ı ilahi “noktalarında bablarında buralara gelmelerin ve buralarda ikamet etmenin ayrı bir tecellisi olduğunu ve 10 bin  şühedanın bulunduğu bir toprakta ,hem onları temsilen ve hem de İstanbul surlarına dayanan Halid bin zeyd hazretlerini ve emsali sultanları temaşa  ederek bütün zerratımızla Nur’u Kur’an hizmetine onları temsilen bulunmanın ehemmiyetini tekrar eyledik..
Sırlar aleminde yaşıyoruz ,çoklarında ülfet ve vurdum duymazlık olabilir.Yukardaki tarihi derinliklere inildikçe şevk ve cehtler feveran edecektir. Bir çeyrek asırdan fazla o diyarda irşada koşan ve çocukları orada doğan pırlanta mü’minlerden M.Yaprak,İ.Sarıömeroğlu ve onlar gibi hüşyar kardeşlerimi gördüm.Orda doğan veya  okumak için buralara  gelen Hasanlar, Orhanlar, Mehmetler, Hüseyinler bu çizgiyi buldukları ve anladıkları zaman yarım kalan surlar yeniden ve  kavgasız fethedilecektir.Mazideki ecdadında aileleri vardı vs.vardı..Sizler orada istihdam edilmişsiniz.Senin gayen budur davan budur.Seni bu cihetle bütün melekut alkışlar ve benim gibi hepinizi gönülden tebrik ederler.


Yazarın Diğer Yazıları