Grafikerin Yanına Oturma

Hastalık bu herhalde çoğu firmada. Ya da bazı yöneticilerde. Reklam ajansına gidip grafikerin yanına oturup şunu şöyle yap bunu böyle yap deme hastalığı.
Herkes kendi işini yapsa ne güzel olur değil mi?
Be yönetici sen brief vermeyi öğrensen önce. Yani ne istediğini ajansa söylesen. Sorunlarını açıkça ifade etsen ve reklam ajansı da dersine sıkı sıkı çalışıp sana sunuş yapsa. Olmaz mı?
Reklamcılıktaki hayatı konular aslında bu kısacık süreçte.
Bu süreci düzelten firmalar ve reklam ajansları işlerini geliştirirler. Yoksa saçma sapan reklam işleriyle reklamcılık yaptıklarını zannederler. Bundan hepimiz olumsuz etkileniriz. Mecralarda kötü reklamlar. Reklam ajanslarında mutsuz çalışanlar. Reklamverenlerde başarısız yöneticiler.
Buna dur diyecek olan kazanır.
Asla gidip bir reklam ajansının mutfak kısmına girip hadi bakalım yapın da göreyim demeyin sayın reklamverenler. Böyle diyen reklam verenseniz size bundan sonra garip bakacaklar reklam ajanslarında.  
Zannediyor musunuz ki bu oturmalardan reklam ajansları memnun. Sanki çok yaratıcısınız da ajansın size ihtiyacı var. Size sözüm şu:
İçiniz de reklam ajansı sevdası varsa da gidin reklam ajansı açın!
Siz ne kadar reklamdan anlıyorsunuz ki?
Siz ürününüzü veya hizmetinizi güzelleştirmeye devam edin. Reklam ajansı da sizi reklamlarınızı güzelleştirmeye çalışsın.
Siz hangi rengin ne anlama geldiğini, hangi fontun hangisiyle uyumlu olacağını, hangisinin sizin ürün grubunuzla örtüşeceğini nereden bileceksiniz. Bilemezsiniz.
Siz gidin yapılan reklam işlerine bakmanın keyfini çıkartın. Grafikerin yanında ajansın mutfağında ne işiniz var.
Lokantaya gittiğinizde de mutfağa gidiyorsanız bunu reklam ajansında da yapmaya devam edin.
Sözüm reklam ajanslarına reklamcılığa sahip çıkın ve reklamdan anlamayan, para verdiği için reklama karışan kişilere dur deyin.
Herkes işini güzel yapsın.
 O zaman daha kaliteli işler çıkar. Hesap verebilir bir sektör oluruz.


Yazarın Diğer Yazıları